“Anne olmak, hayatı çok farklı bir yerden okumama sebep oldu. Kendi hızımı, kendi doğrularımı, kendi ritmimi buldum diyebilirim”
“Yeni yıla dair içimde güzel bir sakinlik ve umut var. Hem ruhuma hem de işime iyi gelecek yeni başlangıçlara alan açmak istiyorum”
Aslı Enver’in hep en özel dönüm noktalarımızın konuğu olması tatlı bir tesadüf. 10. yılımızı kutladığımız sayının başrolü, 200. sayımızın kapak yıldızı ve şimdi, umuda ve yenilenmeye belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz dönemlerden birinde, yeni bir yılı birlikte karşılıyoruz. Uzun bir aradan sonra hem Enfes Bir Akşam’daki Nihal karakteriyle hem de çok yakında izleyiciyle buluşacak Disney+ projesi Ayna ile yeniden gündemde. Hayatının farklı evrelerinde pek çok duyguya alan açmış, bir yandan da anneliğin getirdiği farkındalık ve dönüşümle daha huzurlu, daha köklü bir yerden konuşuyor. Kapak çekiminden sonra sohbet ettiğimiz Enver, hem mesleğine hem hayata hem de kendine dair pek çok iç kapıyı aralayan bir açıklıkla sorularımızı yanıtladı. Çok yakında InStyle Türkiye YouTube kanalında yayınlayacağımız Karizma Testi’nde ise çok iddialı olmadığını söylese de, bizce oldukça havalı!
Son yıllarda Aslı Enver’in hayatına yeni bir dinginlik, derinlik ve hafiflik hâkim. Onu uzun süredir ekrandan ve işlerinden tanıyoruz; fakat bugünlerde başka bir Aslı var karşımızda: kendini büyüten, hayatın gidişine alan açan, değişime cesur bir yer bırakan bir kadın… Buluştuğumuz anda bu enerjiyi hemen hissettiriyor. Son dönemde nasıl hissettiğini sorduğumda, “Son birkaç yıl benim için hem çok değişken hem de çok öğretici geçti. Hem işimde hem de özel hayatımda kendimi daha iyi duyduğum, sınırlarımı, ihtiyaçlarımı, önceliklerimi daha net gördüğüm bir dönemdeyim. Anne olmak, hayatı çok farklı bir yerden okumama sebep oldu. Kendi hızımı, kendi doğrularımı, kendi ritmimi buldum diyebilirim. En büyük büyüme alanım da burası oldu: ‘Her şey aynı anda olmak zorunda değil’i kabul etmek,” diyor.
Sevdiğim kadınlarla son dönemde yaptığım sohbetlerde hep 40’ların 30’lardan bile daha güzel olduğunu söylüyorlar. O ne düşünüyor bu konuda? “Bence konu yaşla ilgili değil; kendini bilmekle, kendini sevmekle, kendinle barışmakla ilgili. Yaş aldıkça insan daha rahatlıyor, daha seçici oluyor, daha güçlü bir iç ses geliştiriyor. Bu da dışarıya ister istemez yansıyor. O yüzden evet, 40’ların başka bir güzelliği var - daha özgür, daha kendinden emin bir güzellik,” diyerek bu düşünceye katılıyor.
Onu 18 yaşından beri ekranlarda izliyoruz. Kariyerinin ilk yıllarından bugüne geçirdiği dönüşüm, ona yalnızca teknik bir gelişim değil, kendini tanımayı da öğretmiş. “Genç yaşta başladığım için setler benim için hem bir okul hem de bir yaşam alanı gibiydi. İlk zamanlar daha çok ‘öğrenmeye çalışan’ bir tarafım vardı. Şimdi hâlâ öğreniyorum, o hiç bitmiyor zaten ama artık neyi nasıl yapmak istediğini bilen, kendi sesine güvenen biri var. Oyunculukta içe dönük çalışmayı, araştırmayı, karaktere alan açmayı daha çok önemsiyorum. Bir de eskiden daha çok ‘olması gereken’lere takılırdım; şimdi hikayeye teslim olabiliyor ve kendimden daha çok şey katabiliyorum,” diyor. Eskiden daha fazla “doğruyu bulma” çabasına düşerken, şimdi hikayenin akışına güveniyor.
Son projesi Enfes Bir Akşam’da canlandırdığı Nihal ise bu değişimin tam karşısında duruyor. Kendi mizacında hiç olmayan bir toksik ilişkinin içinde sıkışmış bir kadın… Aslı Enver, Nihal’deki bu zıtlığın onu özellikle çektiğini söylüyor. Bir insanın kendi doğasına rağmen neleri kabullendiği, hangi duygulara tutunduğu, hangi kırılmaların içinde kaybolduğu üzerine düşünmek onu çok heyecanlandırmış. “Nihal’in en ilginç yanı bence dışarıdan çok umursamaz ve güçlü görünmesine rağmen içeride başka bir fırtına taşımasıydı. İlişkiler bazen insanın zayıf bir tarafına dokunur ve orada hiç beklemediği bir davranış ortaya çıkar. Nihal’in hikayesi de buydu: Ailesini ve benliğini korumaya çalışırken bir yandan da kırılgan tarafıyla savaşması. Bu çatışmayı oynamak hem zorlayıcı hem de oyuncu olarak çok besleyiciydi.” Dizinin arka planında dolaşan “old money”, “nepo baby” gibi kavramlar da bu karakterler dünyasının parçası. Son yıllarda popüler kültürün merkezine yerleşen, insanların gerçekte yaşamadıkları hayatlara, olmadıkları kimliklere bürünme hâline dikkat çeken bu tema üzerine neler düşünüyor peki? “Aslında hepimizin bir şekilde dışarıya gösterdiğimiz bir versiyonumuz var. Sosyal medya bunu daha görünür hâle getirdi. Dizinin gücü bence tam olarak burada: O parıltının altındaki boşlukları, güvensizlikleri, aidiyet arayışlarını göstermesi. Bu kavramların ötesinde insanın ‘gerçek olma’ mücadelesini anlatıyor ve bu da izleyicide karşılığını buluyor.” Yakında Disney+’ta yayımlanacak Ayna projesi ise farklı bir kapı açıyor. Bahsedebileceği kadarını sorarken, onu alışık olmadığımız bir tonda izleyeceğimizi hissettiren bir enerji var sözlerinde. “Ayna, hem oyuncu olarak hem de insan olarak beni bambaşka bir yolculuğa davet etti. Hikayenin hem mizahı hem kırılganlığı hem de insanın kendine ayna tutan taraflarını zarif bir dengede sunuyor olması hoşuma gitti. İki kadının birbirini gerçekten duymaya ve anlamaya başladığında kurduğu o özel empati köprüsü de anlatıya ayrı bir derinlik katıyor. Bu projede canlandırdığım karakter, bugüne kadar oynadıklarımdan oldukça farklı bir yerde duruyor. İzleyicinin beni alışılmışın dışında bir hâlde görecek olması beni gerçekten heyecanlandırıyor. Ben de ortaya çıkacak son hâli en az onlar kadar merakla bekliyorum,” diyor.
Bir yandan da anne olmak… Hayatının merkez noktasını değiştiren, bakışını yumuşatan, dünyayla ilişkisini yeniden kurduran bir dönüm noktası. İki buçuk yaşındaki kızı Elay’ın varlığı ve onunla ilişkisi, kendi özüne ve hayata dair de farkındalığın kapılarını aralamış. “Annelik bana yavaşlamayı öğretti. Her şeyi yetiştirmeye çalışırken insan kendi kendini çok yorabiliyor. Elay bana daha anda kalmayı ve daha çok şükretmeyi hatırlatıyor. Onunla birlikte kendi çocuk tarafımı, yaratıcılığımı yeniden keşfettim,” diyor ve ekliyor, “Dünya artık daha büyük değil, daha küçük ama daha anlamlı.” Peki, çocuk sahibi olmak evliliği ve ilişki dinamiğini hangi yönlerden etkiliyor? “Ebeveyn olmak ilişkiye başka bir sorumluluk, başka bir ortaklık getiriyor. Tabii ki zorlandığımız anlar oluyor ama aynı zamanda çok güçlü bir bağ da kuruyor. Birbirinin yorgunluğunu, emeğini, hassasiyetini daha iyi anlıyorsun. Birbirine destek olmayı, paylaşımlar içinde dengeyi bulmayı öğreniyorsun. Bence bir ilişkiyi hem sınayan hem de derinleştiren bir süreç,” diye cevaplıyor.
Kendine ait küçük ritüelleri, tabiri caizse bir “Aslı rutini” olup olmadığını sorduğumda ise küçük mutluluklarından bahsediyor. “Evde herkes uyanmadan önce kahvemi alıp kendi kendime gezinmeyi çok seviyorum. Bazen saçma bir şarkı açıp iki dakika dans ediyorum, bazen sadece camdan dışarı bakıyorum. Kimsenin bilmesine gerek olmayan, bana minik bir ‘reset’ hissi veren anlar… Günün temposuna girmeden önce o küçük kaçamaklar beni çok iyi toparlıyor.”
Yılbaşına yaklaşırken yeni hedeflerini, hayallerini konuşuyoruz. Bir yılın sonunda diğeri başlarken, onun dilekleri hep aynı ve aslında en önemli yerden akıyor: sağlık, huzur ve mutluluk. “Yeni yıla dair içimde güzel bir sakinlik ve umut var. Hem ruhuma hem de işime iyi gelecek yeni başlangıçlara alan açmak istiyorum. Beni besleyen projelerde yer almak, sevdiklerimle huzurlu bir yıl geçirmek ve hayatın küçük anlarının tadını daha çok çıkarmak… Dileğim, bu yılın hem bana hem de çevreme sağlık, dinginlik ve iyi hisler getirmesi. Gerisinin kendiliğinden akacağına inanıyorum.”



























Yorum Yazın