Pınar Külek’in sergisinde yer alan eserler, geleneksel Osmanlı motiflerinden esinlenen ama modern dokunuşlarla yeniden yorumlanmış örnekler. Özellikle lale, karanfil ve yaprak desenlerinin mavi, kırmızı ve yeşilin farklı tonlarıyla hayat bulduğu çalışmalar, ziyaretçilere geçmişle günümüz arasında zarif bir bağ kurma imkânı sunuyor.
Sanatçı çiniyi yalnızca süsleme sanatı olarak değil, bir ruh hali ve düşünce biçimi olarak görüyor. Külek’in sözleriyle:
“Ateşe meftun olmaktır çini. Her fırça darbesiyle zamanda bir an durur; geçmişin ihtişamını ve bugünün zarafetini hissedersiniz.”
Yeni sergisinde yer alan eserler, hem görsel zenginliğiyle hem de işçilikteki detaycılığıyla dikkat çekiyor. Her motif, Külek’in ruhunu fırçasına nasıl aktardığını gözler önüne seriyor. Eserlerinde kullanılan firuze, lapis, mercan ve zümrüt tonları, adeta taşların fısıltılarını dinleyerek oluşturulmuş bir senfoni gibi karşımıza çıkıyor.
Sanatın ustalık ve adanmışlık gerektirdiğini vurgulayan Külek, duygularını şu sözlerle dile getiriyor:
“Ustasız sanat haramdır malum. Üzerimde emeği geçen ustalarıma sonsuz teşekkürlerimle… Fırçam ile ruhum müsenna… Son nefesime dek fırçam benimle olsun.”
Sergiyi ziyaret eden sanatseverler, yalnızca görsel bir şölen değil; aynı zamanda sabırla işlenmiş bir kültür ve medeniyet mirasıyla da karşılaşıyor. Pınar Külek’in sanatı, izleyicilere hem huzur veriyor hem de bir zaman yolculuğuna çıkarıyor.
Sonuç olarak, bu sergi sadece bir sanat etkinliği değil; aynı zamanda Türk çini sanatının yaşatıldığı, dönüştüğü ve geleceğe taşındığı özel bir an. Külek’in eserleri, geleneksel sanatın bugünkü en güçlü temsilcilerinden biri olarak, sanata ruh katan bir yolculuğun hikayesini anlatıyor.
Yorum Yazın