“EYVAH”, SİZİN BUGÜNE KADAR YAYINLADIĞINIZ İLK HAREKETLİ ŞARKI. BU TERCİHİN ARKASINDA NE VARDI?
İlk iki şarkıda daha ağır, duygusal şarkılar tercih etmiştik. “Eyvah” ise üçüncü tekli olarak, bu çizgiden belirgin şekilde ayrılıyor. Aslında bu süreç, biraz da yaşanırken şekillendi. İki slow parçanın ardından yaza hareketli bir şarkıyla girelim istedik ama prodüksiyon süreci nedeniyle sonbahara kaldı. Yine de bu parçayla beraber yepyeni bir müzikal tarzın kapılarını araladık. “Eyvah”, sadece bir şarkı değil, benim için bir dönüm noktası.
TİYATRODAN MÜZİĞE GEÇİŞTE, SAHNE DENEYİMİNİZ ŞARKILARINIZA NASIL YANSIDI?
Sahne, bana hikâyeyi anlatma gücünü verdi. Şarkı söylerken yalnızca notalar değil, duygular ve sahneler de var. Günay Acar hocamın da hep söylediği gibi: “Şarkı bir hikâyedir.” Bu anlayış, tüm performansımı şekillendiriyor. Tiyatro, şarkılarıma sahne hissi kazandırdı diyebilirim.
SÖZ VE MÜZİK SİZE AİT. EDEBİYAT VE TİYATRODAN BESLENME BİÇİMİNİZ NASIL ŞEKİLLENİYOR?
Gençlik yıllarımdan bu yana yazıyorum. Oyunlar yazdım, yönettim, çevirdim. Sinema sektöründe bulundum. Tüm bu üretimlerde hikâyecilik hep merkezdeydi. Şarkılarda da bu değişmedi. Bir dize yazarken, sahnede nasıl görünürdü diye düşünüyorum. Dinleyici, o sahneyi hissedebilsin istiyorum.
PRODÜKTÖR SERTAN İPEK’LE ÇALIŞMAK BU SÜRECE NELER KATTI?
Sertan İpek’in enerjisi yüksek, hızlı ve çok yönlü. Aranjelerde cesur olmayı seviyor. “Eyvah”ı yaratırken çok sabırlı ve yaratıcıydı. Onun müzikal vizyonuna güvenim tam. Şarkının geçirdiği dönüşümde onun enerjisi büyük rol oynadı.
KLİP, MNFST TARAFINDAN YAPAY ZEKÂYLA ÜRETİLDİ. BU TERCİHİN ARDINDA NE VARDI?
Tek kare bile çekmeden, yapay zekâyla hiperrealist bir dünya kurmak istedik. Minimal ama güçlü bir anlatım tercih ettik. “Eyvah”ın muzip ve eğlenceli yapısını yansıtan, dijital bir evren yarattık. Teknolojinin sanatla buluştuğu bu projede sınırları zorladık. Ve bence buna çok yaklaştık.
“EYVAH”, 2030’A KADAR TAMAMLANACAK 48 ŞARKILIK DEV BİR PROJENİN İLK ADIMI. BU PROJEDE SİZİ EN ÇOK HEYECANLANDIRAN ŞEY NEDİR?
Bu proje bir yaşam güncesi. Zamanla değişen şehirler, insanlar, duygular ve hikâyeler şarkılara yansıyacak. Bu, dinleyiciyle beraber büyüyecek bir hikâye. Beni en çok heyecanlandıran şey de bu: birlikte geçilecek bir yolculuk.
ANKARA’DAN BAŞLAYIP İSTANBUL’A UZANAN YOLCULUĞUNUZ MÜZİĞİNİZİ NASIL ETKİLEDİ?
Ankara disipliniyle yetiştim. Bu disiplin, üretim tarzımı hâlâ etkiliyor. Ancak İstanbul’da 12 yılı aşkın süredir üretiyorum. Şehrin enerjisi, kültürü, kaosu… Hepsi şarkılarda var. İstanbul’u yazmak, bazen sadece şehri değil, kendinizi de yeniden yazmak oluyor.
20 YILI AŞKIN TİYATRO VE EDEBİYAT GEÇMİŞİNİZİN YANINDA MÜZİK, BU YOLCULUĞUN NERESİNDE DURUYOR?
Müzik, aslında bu uzun hikâyenin sonucu gibi. Onca yıl sonra sahne arkasından ön tarafa geçmek benim için büyük bir meydan okumaydı. Bir tür içsel devrim. Kaçtığım ne varsa, müzik sahnesinde onunla yüzleşiyorum. Bu yüzden müzik artık merkezde.
DİNLEYİCİ “EYVAH” İLE GELECEKTEKİ BAKİ ERDİ MÜZİĞİNE DAİR NE GİBİ İPUÇLARI YAKALAYABİLİR?
Her şarkıda bir hikâyeyle karşılaşacaklarını hissedebilirler. “Eyvah”, bu geçişin başlangıcı. Devamında kimi zaman karanlık, kimi zaman kırılgan, bazen de coşkulu şarkılar gelecek. Yolculuk dinamik olacak. Dinleyicinin de bu yolculuğun bir parçası olmasını istiyorum.
SON OLARAK, “EYVAH”I DİNLEYECEK OLANLARA TEK BİR CÜMLEYLE NE SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Kaosun ortasında bile olsak, bir şarkının içinde gülümseyerek dans edebileceğimiz muzip bir hikâye mutlaka vardır.
Röportaj:Alper Ergez
Yorum Yazın