Sağlık sorunum nedeniyle bir süredir aranızda olamadım.
Bundan böyle sağlığım el verdiği müddetçe ve her zaman söylediğim
gibi kimseyi incitmeden, kalp kırmadan ilginç anılarımı sizlerle paylaşacağım.
Bundan yaklaşık 4 yıl önce parkinson teşhisi konulduğunda içimi büyük bir korku kapladı.
Yakınlarımın, dostlarımın, meslektaşlarımın desteğiyle bu korkuyu yendim.
Sonra, kendi kendime dedim ki, senden daha büyük sağlık sorunu yaşayanlar var haline şükret...
Gerçekten de öyle...
Mümkün olduğunca ilk önce stres ve sıkıntıdan uzak kalmak gerekiyor .
Sağlık sorunu yaşayan tüm dostlarıma, arkadaşlarıma, herkese acil şifalar diliyorum.
Bugün size vefasızlık tan söz etmek istiyorum. Bu kelime çocuğumuzun yüreğini acıtır.
Çünkü karşısındaki kişiyi kendi gibi gören iyi yürekli insanlar genellikle vefasızlık konusunda dertlidir.
Gazeteciliğe 1980'li yıllarda Son Havadis gazetesinde başladım. Askerlik sonrası ise Günaydın gazetesinde istihbarat servisinde polis muhabiri olarak görevime devam ettim.
Polis muhabiri yapanlar iyi bilirler, emniyet görevlileri haftasonu gece kulüpleri vs eğlence mekanlarını denetlemek adına operasyon düzenlerler.
Basın mensuplarıda haber takibi için yanlarında bulunur.
O yıllarda yine Beyoğlu'nda bir gece kulübünde denetleme vardı. Polis kimlik kontrolü yaparken yanıma zayıf çelimsiz bir genç yaklaştı.
Abi siz gazeteci siniz galiba dedi, evet buyur dedim.
'Buradaki mekan sahipleri fırsat verirse sahne alıyorum ara sıra' dedi. 'İmkanım olursa albüm çıkaracağım bana haber yaparsanız mutlu olurum' diyerek ricada bulundu. Bende 'elimden geleni yaparım' diye söz verdim.
'Hangi gazete' diye sordu. Günaydın Gazetesi dedim.
İnanın sabah gazeteye gittiğimde binanın girişinde yatan birini gösterdi bana görevli arkadaş.
'Zafer bey bu arkadaş sizi sordu beklerken uyudu kaldı' dedi. Yüzünü görünce gece polisle birlikte yapılan operasyonda haber konusunda benden yardım isteyen kişi olduğunu anladım.
Uyandırmaya kıyamadım, ben servise çıktım görevli arkadaş 1 saat sonra beni arayarak ziyarete gelen arkadaş sizinle görüşmek istiyor dedi.
Onu da yanıma alarak gazetenin yakınındaki bir pastanede kahvaltı yaptık.
Anlattıkları karşısında duygulandım gerçekten. O da benim gibi küçük yaşta babasız kalmış.
Ne yapıp ettim yazı işleri müdürünün rızasıyla haberini yaptım.
Henüz adı duyulmamış birinin haberini yapmanın ne kadar zor olduğunu meslektaşlarım çok iyi bilir.
O yıllarda inanın hiç peşimi bırakmadı her gün gazeteyi arayıp hatırımı sorardı.
İlk haberini yaptığım için olsa gerek minnet duygusu vardı.
İlk haber sonrası ona yine destek oldum. Birkaç haber daha yaptım .
Helali hoş olsun.
Gelelim finale...
O bahsettiğim arkadaş şimdilerde oldukça şöhretli ve zengin...
Onun ne parasında ne de şöhretinde gözüm var.
Ama birgün olsun arayıp 'Zafer abi nasılsın' diye sormadı.
Kısaca vefa sadece bir semt adıymış.
Sağlıklı huzurlu mutlu günler diliyorum.
Zafer DİNÇER
Yorum Yazın