MENU
  • EĞİTİM
  • MEKAN
  • HABER
  • Basın Bülteni
  • SİNEMA
  • Kadın
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • BİYOGRAFİLER
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • İLETİŞİM
  • Foto Galeri
  • Web TV
  • Yazarlar
Haber Caddesi
DOLAR6.8555
EURO7.7475
GR ALTIN390.45
ÇEYREK640.68
İstanbul
Haber Caddesi
Haber Caddesi
  • MAGAZİN
  • MÜZİK
  • YAŞAM
  • GÜNCEL
  • MODA
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • SAĞLIK
  • KÜLTÜR & SANAT
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
Kapat

TACI FIRLATTI TAHTA OTURDU

Ana SayfaMagazinTACI FIRLATTI TAHTA OTURDU
TACI FIRLATTI TAHTA OTURDU

2002 yılında Türkiye Güzeli seçilerek adını duyuran ünlü oyuncu Esra Sönmezer, aynı yıl katıldığı Dünya Güzellik yarışmasında dördüncülük elde etse de, yaşadığı haksızlık nedeniyle tacını reddederek sahneye fırlatmasıyla gündem oldu. Kendi deyimiyle "talk show kraliçesi" olan Sönmezer, bu olayın perde arkasını ve tüm detaylarını Haber Caddesi.com'un "Mikrofon Senin" köşesine verdiği röportajda anlattı. Samimi ve dobra açıklamalarıyla dikkat çeken Sönmezer, güzellik yarışmasından talk show yapımcılığına uzanan sıra dışı kariyer yolculuğunu paylaştı. Gelin, Esra Sönmezer'in bu çok özel itiraflarını hep birlikte okuyalım.

11 Eylül, 2025, Perşembe 10:24
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Abone ol

2002 YILINDA YAŞADIĞINIZ GÜZELLİK YARIŞMASI DENEYİMİ, KARİYERİNİZİN İLK ADIMI OLDU. TACI İADE ETME KARARINIZ, O DÖNEMDE NE HİSSETTİRDİ VE BU OLAY, SONRAKİ HAYATINIZDA NASIL BİR DÖNÜM NOKTASI OLDU?

Hayatımı şekillendiren o dönüm noktası, 2002 yılında katıldığım güzellik yarışmasıydı. O sene Türkiye Güzeli seçilme onuruna eriştim ve ardından ülkemi temsil ettiğim dünya yarışmasında dünya dördüncüsü oldum. Ancak bu başarı, beklediğim gibi bir sevinç getirmedi. Yarışmada yaşadığım bir haksızlık beni derinden etkiledi. ​Sonuçlar açıklandığında, dördüncülük tacımı almayı reddettim. Bir an bile tereddüt etmeden sahneye fırlattığım o taç, sadece bir aksesuar değildi. O, benim haksızlığa karşı duruşumun bir sembolüydü. Elbette, o an 17 yaşında bir genç kızın fevri ve heyecanlı bir davranışıydı bu. Fakat aradan yıllar geçse de, o gün verdiğim kararın arkasındayım. Bana yine aynı haksızlık yapılsa, yine aynı tepkiyi veririm. ​Bu hareketim, güzellik yarışmaları tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir ilkti. Bir modelin, kazandığı tacı fırlatması dünya medyasında büyük bir yankı uyandırdı. Çünkü ben, hayatım boyunca dürüstlükten ve kendi doğruluklarımdan hiç ödün vermedim. Haksızlık karşısında susmayı ya da boyun eğmeyi hiçbir zaman kabul etmedim. ​Bu olaydan sonra, sektörün bu tavrına küstüm ve tam yedi yıl boyunca uzak kaldım. O süreyi kendime ayırdım, eğitimime ve kişisel gelişimime odaklandım. Sonunda, TRT ekranlarında yer aldığım yeni bir projeyle profesyonel hayata geri dönerek kendime bambaşka bir yol çizdim.

MÜJDAT GEZEN SANAT MERKEZİ'NDEKİ EĞİTİMİNİZDEN TRT'DEKİ PROGRAMCILIĞA GEÇİŞİNİZ NASIL OLDU? BU İKİ FARKLI ALAN, SİZİN İÇİN NASIL BİR DENGE OLUŞTURDU?

Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde eğitim aldığım yıllarda, Müjdat Hocanın benim oyunculuk yeteneğimi keşfetmesiyle kariyerim için yeni bir kapı aralandı. Aslında oyunculuğa pek hevesim yoktu, ancak kısmette varmış. Bu yönlendirme sayesinde, sonrasında 14 sinema filmi, birçok dizi ve tiyatro projesinde yer aldım. Özellikle tiyatroya o dönemde ağırlık verdim ve sahneyle ilk tanışmam Müjdat Gezen sayesinde oldu. Onun üzerimdeki emeğini ve değerini asla inkar edemem. ​Oyunculuktan sonra TRT'ye geçerek iki buçuk yıl boyunca ekonomi programı sundum. Bu alana tam olarak ısınamayınca, kariyerime farklı bir yön vererek çeşitli sağlık, aktüel ve kadın programları ile sabah ve akşam kuşağı programlarında yer almaya başladım. Bu süreçte kendi yeteneklerimi daha iyi fark ettim ve "Esra, senin talk show yapman lazım" diyerek kendime yeni bir hedef belirledim. ​Bu kararla birlikte, üç yıl önce kendi şirketimi kurdum. Türkiye'nin ilk kadın talk show programcısı olarak bu yola çıktım. Bir talk show programı yapmak sadece neşeli ve hayat dolu olmakla sınırlı değil; aynı zamanda güzel, sempatik, sivri zekalı ve sanatsal bir birikime sahip olmayı gerektiriyor. Çok şükür ki, tüm bu özellikler bende mevcut. Bu alanda kendime rakip görmüyorum, çünkü benim gibi bir başkasının olmadığını düşünüyorum.

"ESRA'NIN YEMEK GÜNLÜĞÜ" İLE YILIN EN İYİ YEMEK PROGRAMI ÖDÜLÜNÜ KAZANDINIZ. BU PROGRAMIN BAŞARISININ SIRRI SİZCE NEYDİ? YEMEK YAPMAYA OLAN TUTKUNUZ NEREDEN GELİYOR?

Özel bir televizyon kanalında yayınlanan "Esra'nın Yemek Günlüğü" programı, benim için unutulmaz bir deneyimdi. Tam beş yıl boyunca hafta içi her gün izleyiciyle buluştuğumuz bu programla üç yıl üst üste ödül almanın gururunu yaşadım. Programın başarısının sırrı, aslında halkla iç içe olmamızdı. Biz lüks stüdyolarda değil, halk neredeyse oradaydık. Alışverişlerimizi pazarlardan yapıyor, herkesin bütçesine uygun, evde kolayca yapılabilecek lezzetler hazırlıyorduk. Bu samimi yaklaşımımız, izleyici tarafından çok sevildi ve hatta programın taklitleri bile yapılmaya başlandı. ​Ancak programın sona ermesinin özel bir sebebi vardı. Beş yıl süren bu yoğun tempo ve sürekli yemekle iç içe olmak, maalesef bazı sağlık sorunlarını beraberinde getirdi. Özellikle kolesterol seviyelerim endişe verici derecede yükselmişti. Yemeği çok seven ve mutfağı hayatının vazgeçilmezi olarak gören biri için bu durum, kariyerimde bir mola vermem gerektiğini gösterdi.

OYUNCULUK KARİYERİNİZDE "TÖVBELER TÖVBESİ" VE "GALİP DERVİŞ" GİBİ DİZİLERDE YER ALDINIZ. DİZİ OYUNCULUĞUNUN TİYATRO SAHNESİNDEN FARKI NEDİR? HANGİSİ SİZE DAHA ÇOK HİTAP EDİYOR?

Oyunculuk kariyerime ilk olarak "İhanet" adlı diziyle başladım. Bu projenin benim için bir diğer önemi de, ilk rol arkadaşımın bugün dünya çapında tanınan bir isim olan Burak Özçivit olmasıydı. Bu ilk deneyim, setlere olan tutkumu perçinledi. ​Kariyerim boyunca birçok farklı projede yer alsam da, içimde özel bir yere sahip olan ve beni en iyi yansıttığını düşündüğüm film "Çılgın Dersane" serisi oldu. Bu filmlerin neşeli ve samimi ruhu, benim enerjimi ve izleyiciyle kurduğum sıcak bağı en iyi şekilde ortaya koydu. "Çılgın Dersane" benim için sadece bir film değil, aynı zamanda kariyerimin en keyifli ve unutulmaz parçalarından biri haline geldi.

TALK SHOW PROGRAMCISI OLARAK UZUN BİR KARİYERE SAHİPSİNİZ. BU ALANDA EN İYİ KADIN TALK SHOW PROGRAMCISI ÖDÜLÜNÜ YENİDEN KAZANMAYI HEDEFLİYORSUNUZ. SİZİ BU KONUDA EN ÇOK MOTİVE EDEN ŞEY NEDİR?

Dört yıl önce bir müzik kanalında talk show programıma başladım. Oradan da yolum bir dijital platforma uzandı ve orada da farklı isimlerle talk show programları hazırladım. Yıllar içinde edindiğim deneyimlerle birçok şeyin üstesinden gelebildiğimi fark ettim ve kendi kendime "Artık yapımcı olmalıyım!" dedim. Bu kararlılığım sayesinde kendi şirketimi kurdum ve yapımcılık koltuğuna oturdum. Türkiye'de benim gibi bir talk show sunacak başka bir kadın olduğunu düşünmüyorum, bu konuda oldukça iddialıyım. Bugüne kadar elde ettiğim başarılar o kadar büyük ki, inanın kırka yakın ödül aldım. Artık o kadar çok ödülüm var ki, evde koyacak yer bulmakta zorlanıyorum. ​En büyük hedefim, kariyerime gölge düşürmeye çalışan kıskanç insanlardan uzak durmak ve bu olumsuzluklara rağmen asla yılmamak. Başarımın bu kadar çok kıskançlığı beraberinde getirmesi, doğru yolda olduğumun bir kanıtı. Ben sadece kendi yolumda ilerlemeye odaklanıyorum.

YENİ PROGRAMINIZ "ESRA SÖNMEZER'LE PEMBE PİJAMA" ALIŞILMIŞIN DIŞINDA BİR FORMAT. ORMANDA, KARAVANDA GEÇEN ÇEKİMLER SİZE NE GİBİ YENİ DENEYİMLER KAZANDIRIYOR? VE AYRICA PROGRAMINIZDA KONUKLARINIZIN KARAVANINIZA SPONTANE GELMESİ VE BU ANLARI SENARYOLAŞTIRMANIZ, SİZE GÖRE TALK SHOW'LARA NASIL BİR YENİLİK GETİRİYOR?

"Pembe Pijama" programı, televizyon dünyasına alışılmışın dışında, yepyeni bir soluk getirdi. Benim için ise bu program, yalnızca bir sunuculuk deneyimi değil, aynı zamanda yönetmenlik kariyerimin de başlangıcı oldu. Bu program sayesinde kendi işimin patronu olabildim. ​Bir yandan programın konuk sorularını hazırlarken bir yandan da görüntü yönetmenliğini üstlendim. Bu zorlu süreç, yönetmenliğin sadece sahne arkasında olmakla sınırlı olmadığını, aynı zamanda büyük bir emek ve özveri gerektirdiğini bana gösterdi. Öyle ki, bir sanatçı arkadaşımın klip yönetmenliğini de üstlendim ve bu alandaki yeteneğimi farklı bir boyuta taşıdım. ​Yönetmenlik gerçekten de çok zor bir meslek. Bir programın kurgu ve montaj süreçleri, adeta dirsek çürütmeyi gerektiriyor. Sadece bir bölümün bile yayına hazır hale gelmesi için ortalama 11 saat harcamak zorunda kalıyorum. Ancak bu yoğun çalışma, ortaya çıkan kaliteli işin en büyük garantisi oluyor.

BUGÜNE KADAR RÖPORTAJ YAPTIĞINIZ VEYA PROGRAMINIZDA AĞIRLADIĞINIZ KONUKLARDAN, SİZİ EN ÇOK ETKİLEYEN KİM OLDU VE NEDEN?

Konuklarıma özel olarak hazırladığım skeçlerle onlara benzersiz bir deneyim sunmayı amaçlıyorum. Bu yaklaşım, sadece geleneksel bir sohbet programı olmaktan çıkıp, spontane ve dinamik bir ortama dönüşmemizi sağlıyor. Her konukla doğaçlama olarak gelişen bu süreç, programın en güçlü yanlarından biri. Programın tüm aşamalarını bizzat yönetiyor olmak, bana sadece profesyonel anlamda değil, kişisel anlamda da çok şey katıyor. Yönetmen koltuğunda oturmak, bir yandan yaratıcılığımı sergileme fırsatı sunarken, bir yandan da beklenmedik durumlarla başa çıkma becerimi geliştiriyor. Özellikle post-prodüksiyon aşamasında, yani kurgu masasında, yaşanan olumsuzlukları bile olumlu bir sonuca dönüştürebilmek, bu işin en keyifli kısımlarından biri. Talk show'un doğal bir ortamda gerçekleşmesi gerektiğine inanıyorum. Bu samimi atmosfer, konukların kendilerini daha rahat hissetmelerini ve gerçek kişiliklerini yansıtmalarını sağlıyor. Ancak, beklentilerle gerçeklerin her zaman örtüşmediğini de deneyimledim. Özellikle yüksek enerjili bir formatımız olduğu için, bazı konukların bu tempoya uyum sağlamakta zorlanması beni endişelendiriyor. Örneğin, daha önce çok başarılı bir performans sergileyeceğini düşündüğüm ünlü bir konuk, beklentimin altında kalmıştı. Bu durum, programın akışını olumsuz etkileyebiliyor.

OYUNCULUKTA ADİLE NAŞİT VE TÜRKAN ŞORAY GİBİ İSİMLERDEN İLHAM ALDIĞINIZI BELİRTİYORSUNUZ. BU İKİ İSMİN SİZE EN ÇOK DOKUNAN ÖZELLİKLERİ NELER?

İdollerim, sadece oyunculuk yetenekleriyle değil, aynı zamanda taşıdıkları karakterlerle ve bıraktıkları derin izlerle beni etkileyen isimlerden oluşuyor. Türk sinemasında iki efsanevi ismin bende özel bir yeri var: Türkan Şoray ve Adile Naşit. ​Türkan Şoray'ın bakışları, benim için bir oyunculuk okuludur. Sözlerin yetmediği anlarda, bir duygunun en saf halini yalnızca gözleriyle ifade edebilme gücü, gerçekten büyüleyici. O bakışlar, aşkı, hüznü, isyanı ya da umudu anlatırken her defasında beni derinden etkilemeyi başarıyor. Bu, bir oyuncunun ruhunu ve duygusunu sahneye yansıtma biçimi konusunda en büyük ilham kaynağımdır. Adile Naşit ise benim için komiklikten öte bir içtenliğin ve sıcaklığın sembolü. O'nun kahkahaları, samimiyeti ve anaç tavrı, her izleyenin kalbine dokunmayı başarıyor. O'nu izlerken, sadece bir karakteri değil, aynı zamanda gerçek bir insanı, bir dostu ya da aile büyüğünü izlediğimi hissediyorum. Bu içtenlik, bir sanatçının seyirciyle kurabileceği en güçlü bağın ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor. ​Uluslararası alanda ise Jennifer Lawrence, benim için bu iki ismin modern bir yansıması. O'nun oyunculuktaki cesareti, rolleri için gösterdiği dönüşüm ve aynı zamanda kameralar karşısındaki doğal, samimi ve mizah dolu tavrı beni çok etkiliyor. Jennifer Lawrence, tıpkı Adile Naşit gibi içten bir duruş sergilerken, Türkan Şoray gibi de etkileyici ve unutulmaz karakterlere hayat verebiliyor. ​Kısacası, idollerim farklı kuşaklardan ve kültürlerden gelseler de, hepsinin ortak noktası; yeteneklerini otantik bir kişilikle birleştirerek izleyiciye dokunmayı başarmalarıdır. Onlar bana, sanatın en güçlü yanının samimiyet ve duygusal derinlik olduğunu hatırlatıyorlar.

DANS, ATLETİZM VE KARATE GİBİ BİRÇOK FARKLI SPOR DALIYLA İLGİLENİYORSUNUZ. BU SPORLARIN SAHNE VE EKRAN PERFORMANSLARINIZA NASIL BİR ETKİSİ OLUYOR?

Hayatım boyunca kendimi farklı disiplinlerle ifade etmeyi seven bir insan oldum. Bu durum, hem fiziksel hem de sanatsal anlamda beni zenginleştirdi. Küçük yaşlarımdan beri spora olan ilgim, okul yıllarımda atletizm takımıyla başladı. Sonrasında dövüş sanatları dünyasına adım atarak uzun yıllar karate yaptım ve bu alandaki yetkinliğimi Krav Maga ile pekiştirdim. Ancak, tüm bunların yanında içimdeki ritim ve estetik tutkusuyla da çok iyi bir dansçı oldum. Bu disiplinler, bana sadece fiziksel dayanıklılık değil, aynı zamanda beden dilimi en etkili şekilde kullanma becerisi kazandırdı. Tüm bu birikimlerim, aslında beni oyunculukta hep aksiyonun ve hareketin olduğu projelere yöneltti. Eğer aksiyonlu bir filmden teklif gelirse, bu benim için bir işten ziyade, içimdeki yetenekleri sergileyeceğim bir sahne olur. Geçtiğimiz yıllarda bu hayalim gerçek oldu ve dövüş sahnelerinin yoğun olduğu çok aksiyonlu bir filmde başrol oynama fırsatı buldum. Bu film, beklediğimizden çok daha büyük bir başarı yakalayarak Avustralya'da Netflix'te bir numaraya yükseldi. Bu başarı, kariyerimde kendime olan inancımı pekiştiren, en doğru yolda olduğumu gösteren bir dönüm noktası oldu. ​O günden beri, spor ve sanatın birleşiminden doğan bu enerjiyi sinema perdesine yansıtmak benim en büyük tutkularımdan biri haline geldi. Fiziksel yeteneklerimi hikaye anlatıcılığımla birleştirebileceğim projeler, her zaman önceliğim olacak.

ÇOK YÖNLÜ BİR KARİYERİNİZ VAR: SUNUCU, OYUNCU, PROGRAMCI... KENDİNİZİ EN ÇOK NEREDE RAHAT HİSSEDİYORSUNUZ?

YouTube kanalım benim için bir stüdyodan çok daha fazlası; tam anlamıyla kendi yaratıcı dünyamı inşa ettiğim bir alan. Kanalda hem yönetmen hem de senarist olmam, bana eşsiz bir özgürlük tanıyor. Her kurguyu kendim belirleyebiliyor, her sahneyi içimden geldiği gibi tasarlayabiliyorum. Bu durum, başkasının beklentilerine göre hareket etme zorunluluğunu ortadan kaldırarak bana kendimi en iyi şekilde ifade etme fırsatı veriyor. Kamera önündeki en büyük avantajım, dışarıdaki gerçek kişiliğimle kamera karşısındaki halimin birebir aynı olması. Rol yapma veya farklı bir karaktere bürünme ihtiyacı hissetmiyorum. İzleyiciler de bu samimiyeti kolayca hissediyor. Bu doğal akış, hem beni rahatlatıyor hem de izleyicilerimle aramda daha derin, daha güvenilir bir bağ kurulmasını sağlıyor. Zaten benim için bir talk show'un en önemli unsuru samimiyettir. İçten bir sohbet, en iyi senaryolardan bile daha etkileyici olabilir. ​Bu platform, kendi kurallarımla kendi oyunumu oynamanın verdiği keyfi bana yaşatıyor. Kendi hikayemi kendi dilimle anlatabildiğim için, kendimi en rahat ve en güçlü hissettiğim yer kesinlikle burası diyebilirim.

HAYATINIZDA DÖNÜM NOKTASI OLARAK GÖRDÜĞÜNÜZ, "İYİ Kİ YAPMIŞIM" DEDİĞİNİZ BİR KARARINIZ NEDİR?

Hayatımın dönüm noktası denebilecek o an, yurt dışında katıldığım bir blog fuarında yaşandı. Aslında fuara sadece genel bir merakla gitmiştim ve kafamda net bir plan yoktu. O esnada gördüğüm bir karavan, tüm dikkatimi çekti. Sanki beni çağırıyordu. Başlangıçta bu karavanı yalnızca seyahat etmek, dünyayı keşfetmek ve yeni yerler görmek için almayı düşünmüştüm. Aklımdaki tek şey, yollara düşüp özgürce gezmekti. Ancak hayat, bazen en beklemediğiniz anda sizi bambaşka bir yola sokabiliyor. Aldığım o karavan, zamanla benim için bir gezi aracından öteye geçti ve bir stüdyoya, bir ilham kaynağına dönüştü. Yollarda edindiğim tecrübeler, tanıştığım farklı insanlar ve yaşadığım spontane anlar, içimdeki yaratıcılık ateşini körükledi. Fark ettim ki, bu karavan sadece bir taşıt değil, aynı zamanda hikayeler anlatabileceğim, insanlarla içten sohbetler kurabileceğim ve tüm bu deneyimi izleyicilerimle paylaşabileceğim hareketli bir platformdu. ​O karavan, başlangıçtaki gezme amacımın önüne geçerek beni program yapmaya yöneltti. İyi ki de yöneltmiş! Bu, hayatımda verdiğim en doğru kararlardan biri oldu. O fuardan aldığım karavan, aslında bana sadece bir araç değil, aynı zamanda yeni bir kariyer, yepyeni bir tutku ve kendimi keşfetme fırsatı sundu. Artık yollarda olmak, benim için sadece gezmek değil; aynı zamanda yeni bölümler, yeni sohbetler ve yeni maceralar demek.

SON OLARAK, YENİ PROGRAMINIZI İZLEYENLERE VEYA SİZİ TAKİP EDENLERE NE SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?

Beni takip edenlere ve henüz tanışma fırsatı bulamadığımız herkese şunu söyleyebilirim: Eğer gündelik hayatın getirdiği olumsuzluklardan bir süreliğine uzaklaşmak, içten bir kahkaha atmak ve enerjinizi yükseltmek istiyorsanız, Esra Sönmezer TV tam size göre bir adres. YouTube kanalımıza abone olarak, sadece bir programı izlemekle kalmayacak, aynı zamanda kahkahanın iyileştirici gücünü deneyimleyeceksiniz. Benim her zaman inandığım ve dile getirdiğim bir felsefem var: İnsanları ağlatmak çok kolaydır, ancak onları gerçekten güldürmek, en zor sanattır. Bir duyguya dokunmak ve empati kurmak için hüzünlü bir hikaye anlatmak yeterli olabilirken, samimi bir kahkaha yaratmak için çok daha fazlasına ihtiyaç vardır. Bu yüzden, hazırladığım her programda ve her içerikte, ana odağımız mizah ve pozitif enerji. Amacımız, izleyicilerimizin ekran başında neşelenmesi ve anın tadını çıkarması. ​Sizleri, stres ve kaygıdan uzak, yalnızca eğlence ve kahkaha dolu bir dünyaya davet ediyorum. Kanalımıza abone olarak, bu samimi ve neşeli yolculuğun bir parçası olabilirsiniz. Esra Hanım bu güzel Sohbet için Çok Teşekkür ederiz.

Ben Teşekkür ederim Mehmet Ali bey

 Röportaj: Mehmet Ali BABAR

 

 

  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
Haber Caddesi

Haber Caddesi

Mail: [email protected]
Tüm yazıları

Yorum Yazın

DAN BROWN'UN HAYRANLARI KUYRUK OLDU
DAN BROWN'UN HAYRANLARI KUYRUK OLDU
KALBEN’DEN ARSUZ’DA EL SANATLARINA DESTEK
KALBEN’DEN ARSUZ’DA EL SANATLARINA DESTEK
FESTİVAL FİLMİNE HAZIRLANIYOR
FESTİVAL FİLMİNE HAZIRLANIYOR
TETSED’DEN MUSTAFA SANDAL’A TEPKİ
TETSED’DEN MUSTAFA SANDAL’A TEPKİ
HAMİYET SÖZLERİYLE PEMBE KARAVANI SALLADI
HAMİYET SÖZLERİYLE PEMBE KARAVANI SALLADI
MAGAZİN VE MÜZİK DOLU GECE
MAGAZİN VE MÜZİK DOLU GECE
BODRUM ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ BAŞLIYOR
BODRUM ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ BAŞLIYOR
KARON ESTATE AGENTS GÜVENİLİR GAYRİMENKUL ORTAĞINIZ TAYLAND’DA
KARON ESTATE AGENTS GÜVENİLİR GAYRİMENKUL ORTAĞINIZ TAYLAND’DA
ENGİN DEMİRCİOĞLU’NA ANTALYA’DA “ENİŞTE” SEVGİSİ
ENGİN DEMİRCİOĞLU’NA ANTALYA’DA “ENİŞTE” SEVGİSİ
BESTE ATÖLYESİ KADER KARAKAŞ YENİDEN
BESTE ATÖLYESİ KADER KARAKAŞ YENİDEN
KADINA SAĞLIK İKİNCİ SEZONUYLA DEVAM EDİYOR
KADINA SAĞLIK İKİNCİ SEZONUYLA DEVAM EDİYOR
DÜNYA STARLIĞI YOLUNDA MUHTEŞEM YETENEK
DÜNYA STARLIĞI YOLUNDA MUHTEŞEM YETENEK
İLK GÖRÜŞTE DİYENLER
İLK GÖRÜŞTE DİYENLER
SPORCU ANNENİN ŞAMPİYON OĞLU
SPORCU ANNENİN ŞAMPİYON OĞLU
EMEĞİMİ ÇALDILAR
EMEĞİMİ ÇALDILAR
MOSKOVA FASHİON WEEK’TE EMRE ERDEMOĞLU İMZASI
MOSKOVA FASHİON WEEK’TE EMRE ERDEMOĞLU İMZASI
FENOMEN SESSİZLİĞİNİ BOZDU
FENOMEN SESSİZLİĞİNİ BOZDU
GÜLİZ AYLA 5. KEZ AMERİKA TURNESİNDE
GÜLİZ AYLA 5. KEZ AMERİKA TURNESİNDE
GÖKÇE NEFESLERİ KESTİ
GÖKÇE NEFESLERİ KESTİ
ÇİĞDEM GÜRDAL 'DAN 'BODRUM'DA SARI YAZ'
ÇİĞDEM GÜRDAL 'DAN 'BODRUM'DA SARI YAZ'
Bizi Takip Edin
Facebook
Twitter
Instagram
Youtube
Ankete Katılın
Sitemizi nasıl buldunuz?
Anketi OylaOyları Göster
MAGAZİN

KALBEN’DEN ARSUZ’DA EL SANATLARINA DESTEK

FESTİVAL FİLMİNE HAZIRLANIYOR

TETSED’DEN MUSTAFA SANDAL’A TEPKİ

HAMİYET SÖZLERİYLE PEMBE KARAVANI SALLADI

Haber Caddesi
KünyeGizlilik PolitikasıRSSSitemapSitene EkleArşivİletişim
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDINYOUTUBE

Haber Caddesi 2021 | Yazılım: Onemsoft

Haber GönderFirma Ekleİlan Ekle