© Haber Caddesi 2021

‘EVELEME GEVELEME’ BU YAZA KISMET OLDU

Türk pop müziğinin usta bestecisi Şehrazat’ın kaleminden çıkan “Eveleme Geveleme”, Selin Atasoy’un güçlü sesi ve özgün yorumuyla hayat buldu. Atasoy, Haber Caddesi’nden Alper Ergez’in sorularını yanıtlayarak, şarkının hikâyesini ve müzikteki duruşunu anlattı.

“EVELEME GEVELEME” LAFI DOLANDIRANLARA NET BİR CEVAP GİBİ… ŞARKININ SİZİN İÇİN KİŞİSEL BİR ANLAMI VAR MI? BU PROJEYE NASIL KARAR VERDİNİZ?

Biliyorsunuz, şarkının sözü müziği Şehrazat’a ait. Eveleyip gevelediğimiz, kararsız kaldığımız kendimizi net ifade edemeyip kaçtığımız bir ton deneyim yaşıyoruz, bu aslında hepimize ait bir hal. Hepimizi ilgilendiren bir hali paylaşmış Şehrazat ben de aracı oldum ona. Benim için anlamı daha çok uzun bir aradan sonra farklı bir tarzla müzik piyasasına geri dönmek gibi oldu. Aslında 2020 yılında çıkarmayı planlıyordum ama pandemi süreci her şeyi durdururken , benim için de başka meselelerle ilgilenmem gereken bir dönem oldu. Eveleme geveleme de bu yaza kısmet oldu.

ŞEHRAZAT GİBİ USTA BİR İSMİN BESTESİNİ SESLENDİRMEK NASIL BİR SORUMLULUK VE MOTİVASYON YARATTI SİZDE?

Şehrazat, Türkiye’nin en kıymetli bestecilerinden, onun yazdığı bir şarkıyı seslendirmek hem gurur verici ve zorlu hem de aşılması gereken bir basamak benim gözümde. Daha önce de “Kıyamam” ı seslendirmiştim biliyorsunuz 2019 yılında. Bu süreçte de hiç yalnız bırakmadı beni vokalleri stüdyoda ya da evde birlikte çalıştık. Şehrazat’la bizim ilişkimizin dinamiği öncelikle dostluk üzerine kurulu, müzik de birlikte eğlendiğimiz üzerine düşündüğümüz ortak zevkimiz gibi daha çok. Onun gibi bu alanın en kıymetlisinden birisiyle bunu paylaşmak ve ondan öğrenmek benim şansım diye düşünüyorum.

PSİKOLOJİ VE MÜZİK GİBİ İKİ FARKLI ALANI AYNI ANDA YÜRÜTÜYORSUNUZ. BU DENGEYİ NASIL KURUYORSUNUZ? BİRBİRİNİ TAMAMLAYAN YANLARI NELER?

Kavramsal olarak farklı iki alan gibi görünse de, içiçe geçmiş süreçler ikisi de. Kişisel düzeyde cevaplamak gerekirse; terapötik süreçlerde mesleki kimliğimle daha çok dinleyen, dinlerken analiz eden süreğen bir problem çözümüyle haşır neşir olduğum bir kimlikten, müzikle daha çok ifade eden, içinde tutmayan ifade etmek istediğim şeyleri herhalde dünyada var olan en güzel ifade biçimlerinden birini kullanarak, ifade ediyor olmam diyebilirim.

İLK BESTE DENEYİMİNİZİN ÇOCUK YAŞTA, BANYONUN AKUSTİĞİNDE BAŞLADIĞINI ANLATIYORSUNUZ. BUGÜNKÜ SAHNE PERFORMANSLARINIZA O YILLARDAN NELER TAŞIYORSUNUZ?

Bu benim küçüklükten itibaren en çok yaptığım, yaparken en çok eğlendiğim ve zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım aktivitemdi. Hayalim ve yapmak istediğim şeydi belli ki. Onu gerçekleştirmiş olmanın kendine özgü bir huzuru var içimde. Sahne aslında en rahat ettiğim ve hiçbir şeyden utanmadığım, özgür olmayı içimde gerçekten hissettiğim tek yer oldu hep.

 “HİÇ” ALBÜMÜNÜZDE YER ALAN 17 YAŞINDA YAZDIĞINIZ BİR ŞARKIYLA BU YOLCULUĞA BAŞLADINIZ. GENÇ YAŞTA YAZILAN ŞARKILARIN OLGUNLUK DÖNEMİNİZDEKİ ETKİSİ SİZCE NEDİR?

Elbette her yaşın kendi içinde bir gelişimi, bakış açısı var ama şarkılara dökülen duygular, düşüncelerin hepsi hepimize ait. Doğru ve net ifadeyi bulduğunuzda, değmediği ya da dürtmediği kimse ya da yaş olmuyor. O yaşta yazdığım şarkıyı şimdi de dinlediğimde, aynı mevzu olmasa da verdiği duyguyu yüzlerce kez başka meselelerde hissettiğimi ve hissetmeye de devam edeceğimi anlıyorum.

PSİKOLOJİK GÖZLEMLERİNİZ ŞARKI SÖZLERİNİZE YANSIYOR MU? BİR KARAKTERİN DUYGUSUNU YARATIRKEN MÜZİKAL ÜRETİMİNİZE NASIL KATKI SAĞLIYOR?

Mutlaka, zaten iki alan da aslında temel olarak sistematik ve özenli gözlem sürecine dayanıyor. Hayat sadece bir bireyin algılamasına dayalı değil ve öğreniyorsunuz ki bir tane değil birden fazla algılama ve işlemleme süreci var. Elimden geldiğince başkasının gözünden de değerlendirmeye çalışıyorum. Bir meseleyi bin türlü hissedebilir o meseleden bin türlü sonuç çıkarabilirsiniz. Bir noktaya gitmeye karar verdiğinizde de sezgileriniz devreye giriyor. Orada zihinden çıkıp kalbinizle temas kuruyorsunuz  ve tamam diyorsunuz en azından benim için böyle oluyor.

OTİZM KONUSUNDA TÜRKİYE’DEKİ SAYILI UZMANLARDAN BİRİ OLMANIZ, SANATINIZI NASIL ETKİLEDİ? “EMPATİ” SİZİN MÜZİĞİNİZİN DE MERKEZİNDE DİYEBİLİR MİYİZ?

İki türlü etkiledi aslında. Birincisi zamansal olarak, otizm derya deniz bir konu ve hala araştırılmaya mahkum, çok okumak çok vaka takip etmek gerekiyor, iş yoğunluğu ve sorumluluğu olan bir alan. Uzun zaman sadece otizme odaklandığım ve müzik ile ilgili süreçleri ertelemek durumunda kaldığım da oldu. İçerik açısından da baktığımda, bireysel evrimleşme ve gelişme sürecime olan katkısı inanılmaz, elbette empatik olmayı, herkesi olduğu gibi kabul etmeyi, vicdanını ve etiğini katlayarak eğitmeyi öğrendiğiniz bir alan. Müziğinizin merkezinde de tüm bu insani duyguların doğru bilgi ve ahlak çerçevesinde olabilmesi benim için önemli.

İKİNCİ ALBÜM HAZIRLIKLARINA BAŞLADINIZ. BU YENİ PROJEDE BİZİ HANGİ TEMALAR, HANGİ DUYGULAR BEKLİYOR? “EVELEME GEVELEME” BU DÖNEMİN BİR İŞARET FİŞEĞİ Mİ?

Doğru aslında bu şarkı ve çıktığı zamandan itibaren benim için bir işaret fişeği. Belirli aralıklarla yeni şarkılarla dinleyicilere ulaşmayı hedeflediğim bir sürece girmiş oldum. Benim için yine, yeni ve heyecanlı bir süreç başlamış oldu. Spesifik şunlar bunlar diyemiyorum, temel motivasyonum,  artık neler attıysam heybeye, heybenin dibine ya da her an ne atacaksam, elimden geldiğince paylaşmayı güzel müzik ve anlaşılır sözlerle anlatmayı  becerebilmek.

Röportaj: Alper ERGEZ

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER