HOCAM, SİZİ TÜRKİYE TANIYOR, HATTA ÜNÜNÜZ YURTDIŞINA KADAR ULAŞMIŞ, AMA BİZ BİR DE SİZDEN DUYMAK İSTERİZ HAYAT HİKÂYENİZİ.
Esra Hanım o “Türkiye tanıyor” cümlesi ne yazık ki biz besteciler için pek geçerli değil, çünkü tanınan, bizim eserlerimizi seslendiren sanatçılar oluyor. Bizi tanımlayan cümle şudur: “Alkışlar bize, oylar başkalarına gider.” Ben Adanalıyım, hatta şiveli söyleyeyim: “Anadalıyık gardaş!” (Bu şiveli konuşmaya ikimizde gülüyoruz)
1960 yılının 18 Mart’ında, Adana Yüreğir ilçesinin, Karşıyaka Mahallesi’nde doğdum. İlkokulu burada bitirdikten sonra babamın mesleği olan camcılıkla hayata atıldım. Babama yardım eder, cam keser, çerçeve takardım. 1974’te mahallemize başka bir şehirden gelen bir ailenin güzel kızı dikkatimi çekti. O dönemlerde düğünler mahalle etkinlikleri gibiydi. Kızın, sahnedeki saz çalana hayranlıkla yaklaştığını ve onu öpmesini kıskandım. O gece uyuyamadım. Ertesi gün, onun camını, işyerimizdeki bir çocuğa kırdırdım. Tabii annesi cam taktırmak için dükkâna geldi. Babam ölçü almamı söyledi, ben de fırsatı kaçırmadım.
İçeri girdim, ölçü alırken kıza sordum:
Akşam o çocuğu neden öptün?
Cevabı netti:
Ama ne güzel çaldı, değil mi?
Benim cevabım ise hayatımı değiştirdi:
Ben de çalarım!
O gün gizlice bir saz aldım. Babam karşı çıktı. Defalarca kafamda saz kırdı ama pes etmedim. Altı ay sonra düğünlerde sahne almaya başladım. O kız da gelirdi. Göz göze gelirdik. Artık ben de çalıyordum...
Kısa sürede Adana’da sevilen bir müzisyen oldum. İstanbul’dan gelen sanatçılara da eşlik etmeye başladım. O dönem amcam Mesut Eray, bölgedeki tanınmış müzisyenlerdendi. 1974’te plak çıkarmıştı. Beni de sahnesine aldı, arkasında çalmaya başladım.
PEKİ PROFESYONELLİĞE GEÇİŞ NASIL OLDU?
Askerden döndükten sonra sahneye devam ettim. Gençtim, hırslıydım. Babam müziğe hâlâ karşıydı. Ben de evden ayrılıp amcamın yanına taşındım onunla birlikte artık daha rahat müzikle ilgileniyordum.
1983’te babam büyük zarar etmiş, işleri bırakmak zorunda kalmıştı, kendince suçlu olarak müziği, dolaylı olarakta ona yardımcı olamadığım için beni görüyordu. Ben de alacaklılardan borçlarımızı ödemek için bir yıl süre istedim.
Adana’da müzikle ilgili her işi yaptım. Dershane, cihaz kiralama, liste hazırlama…
Ama borç 1986'da 500 bin doları bulmuştu. Çaresizlik içinde yazdığım ilk şarkılar "Yaşamam Artık" ve "Yaranamadım" oldu.
1986’da Selahattin Özdemir bu eseri seslendirdi. Kaseti 800 bin sattı.
Ardından 2008’de Kıraç yorumladı, “O... Çocukları” filminde yer aldı. Bu benim dönüm noktam oldu. 1987'de İstanbul’a geldim. Otobüs fobim olduğu için motosikletimi satıp uçak bileti aldım. İMÇ'de plak şirketine gittim. Tam telifimi alıp dönecekken, içeri giren bir genç “Sesim güzel, beni dinler misiniz?” dedi.
Firma yetkilisi sesini çok beğendi. Yeni eser soruldu. Duvardaki sazı aldım "Acılar İçinde" adlı bestemden mırıldandım, genç seslendirdi. O kişi Devran Çağlar idi. Kasım 1987’de bu şarkı 1 milyon sattı. 1987–1991 yılları arası yüzlerce eserim çıktı borçlarım ödenmiş, bir miktar da para kazanmaya başlamıştım.
İSTANBUL’DA İLK GÜNLERİNİZDE UNUTAMADIĞINIZ BİR ANI VAR MI?
(Bu arada kahvelerimiz geldi, kahvesinden bir yudum aldıktan sonra gülerek bağlamanın tellerine vurdu, eski günler aklına gelmiş olacak ki, biraz da utangaç bir tavırla anlatmaya başladı…) Olmaz olur mu Esra hanımcığım, o kadar çokki, devasa şehre ilk gelmişim, eh şimdiki gibi öyle cast ajanslar, bilgisayar, internet, cep telefonu yok ki, doğru Beyoğlu artistler kahvesine…
Şaşırıyorum,
Oda nedir hocam, siz müzisyen değilmisiniz?, şimdide oyunculuğamı soyundunuz? (Gülüşüyoruz) Yok Esra hanım, yok, sanatın kalbi Beyoğlu’nda atarmışta ondan, neyse artistler kahvesini bulduk bulmasına da, ne yapacağım? Neyseki kahvenin ocakçısı bana yardımcı oldu, adam alışmış artık, o kadar çok gelen varki, bana karşı sokakta yani sizin bildiğiniz Mis Sokakta ki “Kont Oteli”i tarif etti, şarkıcı oyuncu olmak isteyenler oraya gelirmiş, gittim otele yerleştim, haaaa şimdi o otel duruyor mu? Derseniz, evet duruyor, Geçenlerde Beyoğlu’na çıkmıştım, gençlik anılarım aklıma geldi, dolaştım, tabiki Artistler Kahvesi vs. kalkmış, Eski Kont Otelini de restore etmişler, adı değişmiş “Mis City Hotel” olmuş, kısaca bizim gariban “Kont Otel” şimdi Turistik otel olmuş, hemde yıldız almış.
Ama !
Diye söze başladı, gözleri uzaklara daldı, sanırım eski anılar aklına geldi… duraksadı,
Bir akşam Beyoğlu’nda pavyona girdim. Loş ışıklar, güzel sözler, masaya gelen bayanlar, hoş sohbetler, vakit nasıl geçti anlamadım, sabah uyandığımda cüzdanım boştu! Neyse ki, annemin gelirken bavuluma koyduğu Adana burması vardı, kuyumcuya gidip bozdurdum ve mücadeleye yeniden başladım
1990’LARDA "ÇILDIRACAĞIM", "ACILARDAYIM" GİBİ HİTLERLE BÜYÜK ÇIKIŞ YAPTINIZ BİRAZ BUNDAN BAHSEDELİM Mİ?
Evet. Sinan Özen, Emrah gibi sanatçılar eserlerimi seslendirdi. 1991’de “N.E.B.Ü.M” (Naci Eray Beste Üretim Merkezini) kurdum. 25 yıl boyunca yapımcılık yaptım. Haluk Levent, Semicenk, Melek Mosso, Mahsun Kırmızıgül, Grup Koridor gibi sanatçılarla çalıştım. Hâlâ pek çok eserin arkasında imzam vardır. (Konu keyifli bir yere gelmişti)
YENİ PROJELERİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ?
Memnuniyetle, artık birikimimi genç nesillere aktarmak istiyorum. 2025 yılı itibarıyla başlattığım “Naci Eray Music Hospital” projesiyle şiir ve şarkı sözü yazan herkese kapımı açtım, ilk etapta 50 eseri Spotify, YouTube, Instagram ve TikTok’ta yayınladım , projede dikkat çeken bir detay var: Her şarkının kapağında söz yazarının fotoğrafına yer veriyoruz. Bu benim için yıllardır içimde kalan bir ukdeydi. Artık söz yazarları da görünür hale geldi, değerleri anlaşılacak ve gururla sahnede olacaklar. Hedefim, sesi duyulmamış ama yetenekli kalemlere alan açmak. Proje süreci şöyle işliyor: Sanatçılar en az 3 şiir ya da şarkı sözü gönderiyor. Uygun görülenler beste yapıldıktan sonra dijital platformlarda “Naci Eray Music Hospital” etiketiyle yayınlanıyor.
PEKİ ŞİMDİKİ GENÇLERE MESAJINIZ VAR MI HOCAM ?
Müziğe bir ömür verdim. Şimdi bayrağı devretmek istiyorum, yazın, üretin, söyleyin… Köşeye çekilmek yok!Ama önemli olan şu: Bu projeye dahil olmak isteyenler önce beni arayıp, detaylı bilgi alsınlar.
Unutmayın:
“Başarısızlıklar, başarmanın provalarıdır.”
Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederim hocam.
Ben teşekkür ederim Esra Hanım. Değer verip vakit ayırdığınız için minnettarım.
Röportaj: Esra SONGÜLER
Yorum Yazın