"ŞURİMŞİNE" ŞARKISI, KLİP ÇEKİMİNDE YAŞADIĞINIZ O ZORLU SÜRECE RAĞMEN BÜYÜK BİR HİT OLDU. O ANLARI BİR DE SİZDEN DİNLESEK; O DÖNEM SİZİ BİR HAFTA MÜŞAHEDE ALTINDA TUTAN RAHATSIZLIK NEYDİ VE BU ZORLUKLAR ŞARKININ BAŞARISINI NASIL ETKİLEDİ?
"Evet, 'Şurimşine' benim için sadece bir şarkı değil, aynı zamanda büyük bir inancın ve yoğun bir emeğin ürünü. Bu maceraya çıkarken, sevgili Müzik Hocam Mehmet Ali Babar ile birbirimize olan inancımız her şeyin temelini oluşturdu. Şarkının her notasını, her dizesini titizlikle çalıştık ve ortaya çıkan eserden büyük heyecan duyduk. Projenin profesyonel kimliğini kazandıran ise, değerli Müzik Yönetmenim ve Aranjörüm Samet Akkuş oldu. Stüdyoda adeta gecemizi gündüzümüze kattık; müziğin ruhunu yansıtacak o en doğru sound'u bulana kadar büyük bir özveriyle çalıştık. Samet Bey'in vizyonu, eserin dinleyicinin kalbine ulaşmasında kilit rol oynadı.
Klip Çekimlerinde Yaşanan Zorluklar ve Fedakârlık
Sanat, bazen büyük fedakârlıklar gerektiriyor. Klip çekimlerimiz de bu fedakârlığın en somut örneği oldu. Çekimler, iç ve dış mekan olmak üzere iki yoğun gün sürdü. Klipteki atmosferi yakalamak için giymem gereken gelinliği andıran, ancak oldukça ince bir elbise vardı. Hava şartları ne kadar zorlayıcı olsa da, sanatsal vizyondan ödün vermek istemedik. Ne yazık ki, o incecik elbise beni çok fena üşüttü. Çekimler biter bitmez kendimi kötü hissetmeye başladım ve neredeyse zatürre oluyordum! Son anda doktora yetiştim ve bir hafta boyunca hastanede müşahede altında tutulmak zorunda kaldım. "Bir hafta hastanede müşahade altında kalmak zorunda kalsam da, o anki zorluklara rağmen klipteki her karenin buna değdiğini düşünüyorum. Bu, 'Şurimşine'ye olan inancımızın ve sanata olan tutkumuzun bir göstergesidir." Bu süreç, projemize duyduğumuz inancın ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Zorluklara rağmen geri adım atmadık ve bugün gururla sunduğumuz bu eseri ortaya çıkardık."
ANADOLU ROCK MÜZİĞİNİN USTA İSMİ MEHMET ALİ BABAR İLE HEM SÖZ VE MÜZİK HEM DE KARADENİZ EZGİLERİNİ HARMANLAMA SÜRECİNİZ NASIL GELİŞTİ? BU ORTAKLIK KARİYERİNİZE NASIL BİR VİZYON KATTI?
"Sevgili Hocam Mehmet Ali Babar ile dostluğumuz aslında çok uzun yıllara dayanıyor. Aramızdaki bu dostluk bağı, profesyonel bir işbirliğine dönüşmeden önce de güçlüydü. Zaten kendisi beni sahnesine sık sık misafir sanatçı olarak davet eder, müziğe olan tutkumu desteklerdi. 'ŞURİMŞİNE'nin doğuş hikayesi ise oldukça ilginç ve samimi bir telefon konuşmasıyla başladı. Hiç unutmuyorum, eşim Hakan ile birlikte onu dinlemek için sahnesini sorduk. 'Hocam, bu akşam sahneniz varsa sizi dinlemeye geleceğiz,' dedik. O da 'Hayır, bu akşam sahnem yok,' diye yanıtladı. Oradan buradan sohbet ederken, laf dönüp dolaşıp müziğe geldi. Hocam birden, 'Gülcan,' dedi, 'Gel, artık birlikte ortak bir çalışma yapalım. Senin sesin çok güzel, bu yeteneği dinleyicilerden mahrum etme!' Bu sözler, benim için büyük bir motivasyon oldu. O günden sonra, bir araya gelme sıklığımız arttı. Günlerce bir araya gelerek, sohbetlerimizden, hayat tecrübelerimizden ilham aldık. Hem benim hem de Hocamın duygusal derinliği harmanlandı, müzikal bir sinerji yakaladık ve işte o an, kalbimizden süzülen 'ŞURİMŞİNE' adlı şarkı ortaya çıktı. Şarkının ruhu, sözleri ve melodisi netleşince de vakit kaybetmeden soluğu stüdyoda aldık. Bu eser, aslında uzun yıllara dayanan dostluğumuzun, karşılıklı inancımızın ve Hocamın bana duyduğu güvenin somutlaşmış halidir."
ŞARKINIZIN TV DİZİLERİNDEN TEKLİF ALMASI SİZE NE HİSSETTİRDİ? "ŞURİMŞİNE"Yİ HANGİ TÜR DİZİLERDE GÖRMEYİ HAYAL EDİYORSUNUZ VE BU DURUM YENİ BİR KAPI AÇAR MI?
"Evet, bu konuda çok net bir arzum var: 'ŞURİMŞİNE'nin, ait olduğu toprakların hikayesini anlatan yapımlarda yer almasını canı gönülden isterim! Karadeniz dizileri, özellikle TRT 1'de yeni başlayan 'Taşacak Bu Deniz' gibi projeler, sadece bir bölgeyi değil, o bölgenin derin kültürünü, sıcaklığını, isyanını ve eşsiz duygusunu tüm Türkiye'ye taşıyor. Benim eserim de o topraklardan beslenen bir ruh taşıyor. ŞURİMŞİNE'nin bu dizilerde çalmasını istememin nedenleri şunlardır.
• Kültürel Bağlılık: Şarkının Karadeniz coğrafyasına özgü tınıları, sözlerindeki samimiyet ve duygusal derinlik, bu dizilerin temalarıyla mükemmel bir uyum sağlayacaktır. Bir Karadeniz müziği sanatçısı olarak, eserimin bölge kültürünü temsil eden bu platformlarda yer alması benim için büyük bir onur kaynağıdır.
• Duygusal Etki Alanı: Dizilerdeki dramatik, coşkulu veya hüzünlü kritik anlarda çalacak bir 'ŞURİMŞİNE', o sahnenin duygusal etkisini katlayacaktır. Özellikle karakterlerin yaşadığı derin bir aşk, ayrılık veya coşku anında şarkımızın melodisinin yükselmesi, izleyicinin kalbine doğrudan dokunacaktır.
• Doğallık: Eserimiz, o bölgenin ruhundan doğdu. 'Taşacak Bu Deniz' gibi dizilerde çaldığında, bu durum zorlama bir yerleştirme gibi değil, hikayenin ve coğrafyanın doğal bir sesi gibi algılanacaktır.
Bu nedenle, sadece 'Taşacak Bu Deniz'de değil, buna benzer Karadeniz'in ruhunu yansıtan tüm kaliteli yapımlarda 'ŞURİMŞİNE'nin gücünü göstermesini ve izleyiciyle omuz omuza o duyguyu yaşamasını arzu ediyorum. Şarkımızın, Karadeniz ekranlarının sesi olacağına inanıyorum."
SOSYAL MEDYA FENOMENİ OLARAK BAŞLAYAN KARİYERİNİZDE MÜZİĞE GEÇİŞ YAPMAK NASIL BİR KARARDI? İKİ PLATFORMUN DİNAMİKLERİ ARASINDAKİ EN BÜYÜK FARKLAR NELER?
"Pandemi süreci öncesinde sahnelerde aktif olarak yer alıyordum. Ancak, hepimizin malumu, o dönemde sahnelerin aniden sonlanması, evlere kapanmamız ve ülkece yaşadığımız bu zorlu süreç, hayatımda büyük bir dönüm noktası oldu. Müziksiz bir hayat benim için düşünülemezdi. Bu kısıtlılık altında 'Ne yapabilirim, müzikle bağımı nasıl sürdürebilirim?' diye düşünürken, dijital dünyanın sunduğu olanakları keşfettim. Müzikseverlerle aramızdaki bağı koparmamak adına canlı yayınlar aracılığıyla onlarla buluşmaya karar verdim. Bu süreç, tahmin ettiğimden çok daha güzel ve eğlenceli geçti. Evlerimizde olsak bile, o anlık etkileşimler, gelen yorumlar ve paylaşılan müzik tutkusu bana büyük bir enerji verdi. Adeta küçük bir sanal sahne kurmuştum ve bu bana moral oldu. Dijital platformlarda bu kadar vakit geçirip müziğe bu denli bağlı kalmışken, bir sonraki doğal adım kaçınılmazdı: Neden kendi eserim olmasın? Bu ilhamla, uzun zamandır içimde biriken duyguları ve melodileri somut bir şeye dönüştürme arzusu doğdu. Bu tutku, beni yazmaya yönlendirdi. Ardından, değerli hocamın da güçlü desteğini alarak, bu hayali gerçeğe dönüştürme yolunda ilk adımı attık ve 'ŞURİMŞİNE' macerasına büyük bir heyecanla kollarımızı sıvadık. Bu eser, aslında o zorlu dönemin bana kattığı yaratıcı enerjinin ve müzikle olan bağımın ne kadar güçlü olduğunun bir kanıtı. Artık hem sahnelerde hem de kendi eserimle dinleyicilerle buluşacak olmanın heyecanını yaşıyorum."
SİZİ MÜZİK YAPMAYA VE İÇERİK ÜRETMEYE İTEN EN BÜYÜK İLHAM KAYNAĞI NEDİR? KENDİNİZİ BİR SANATÇI OLARAK NASIL TANIMLIYORSUNUZ?
"Müziğe olan derin tutkum, aslında hayatımın en zorlu zamanlarında bir sığınak arayışıyla başladı. İçimde nefesim bitene kadar dinmeyecek olan yaralarım ve yaşadığım duygusal yoğunluklar, beni adeta kendiliğinden müziğin kollarına itti. Sanat, benim için bir ifade biçimi, bir iyileşme süreci ve en önemlisi bir güvenli liman oldu.
Çocukluğum, iki güçlü müzik damarının kesişim noktasında geçti:
• Karadeniz Rüzgarı: Annemin Trabzonlu olması sayesinde evimiz adeta Karadeniz'in sesiyle yankılanırdı. Rahmetli Erkan Ocaklı, Kazım Koyuncu, Volkan Konak, Osman Yağmur Dereli ve Cimilli İbo gibi ustaların şarkıları sürekli dönerdi. Karadeniz müziğinin isyankâr ruhu, samimiyeti ve derinliği, ruhuma daha o yaşlarda işledi ve müziğe olan ilk büyük düşkünlüğüm buradan gelmektedir.
• Anadolu'nun Yolu: Babamın uzun yol şoförü olması ise beni farklı bir dünyaya taşıdı. O uzun yolculukların eşlikçisi olan Anadolu Rock ve Arabesk sanatçılarımızın o eşsiz, duygu yüklü eserleriyle büyüdüm. Bu eserler, hayatın gerçekliğini, acısını ve umudunu bana anlatan ilk öğretmenlerimdi.
Belirli bir yaştan sonra müzik, sadece dinlediğim bir şey olmaktan çıktı; hayatımın merkezine yerleşti. Gerek söylerken, gerek bir enstrümanın başında vakit geçirirken, kendimi en mutlu, en bütün ve en 'olduğum gibi' hissettiğim yegâne yerdi. En zorlu zamanlarımda kaçtığım, ruhumu dinlendirdiğim o kaçış noktam oldu.
Bugün geldiğim noktada şunu net bir şekilde söyleyebilirim: Eğer dünyaya yeniden, yeniden gelme şansım olsa, her seferinde kararım değişmezdi; yine müzik, yine sanat derdim. Bu, benim sadece mesleğim değil, varoluş biçimim."
HAYRANLARINIZ, "ŞURİMŞİNE"DEN SONRAKİ YENİ PROJELERİNİZİ MERAK EDİYOR. SIRADA YENİ BİR SİNGLE YA DA ALBÜM VAR MI? VARSA, MÜZİKAL OLARAK YİNE KARADENİZ VEYA ANADOLU ROCK EZGİLERİNE Mİ YÖNELECEKSİNİZ?
"Dürüst olmak gerekirse, son zamanlarda müzik piyasasında yaşanan 'kirlilik' beni derinden düşündürüyor. Artık ne iyi ne kötü, ne mutlu ne mutsuz hissettiren, yüzeysel bir müzik akımıyla karşı karşıyayız. En büyük endişem, bu türün özellikle gençleri ve insanlarımızı duygusal boşluğa iterek şiddete ve ne yazık ki yasaklı maddelere yönlendirici bir rol oynamasıdır. Sanatın, topluma karşı bir sorumluluğu olduğuna inanıyorum; insanları beslemeli, düşündürmeli ve iyileştirmelidir. Bu ortamda, benim ve benim gibi sanatı ciddiye alan, ciddi emekler ve büyük çabalar vererek eser üreten birçok sanatçının, ne yazık ki hak ettiği değeri görmediğini düşünüyorum. Eserlerin kalitesi, çoğu zaman gürültü ve popülarite savaşının gölgesinde kalıyor.
Gelecek Projeler ve Saygı Duruşu
Ancak umudumuzu kaybetmiyoruz ve üretmeye devam ediyoruz. Eğer hayranlarımı gerçekten şaşırtacak, onlara duygusal derinliği olan bir eser sunacağım bir çalışma yapacak olursam, tercihim büyük ustalardan yana olacaktır. Geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz büyük üstat Ferdi Tayfur'un ya da arabesk müziğin efsanevi sesi Müslüm Gürses'in zamansız eserlerinden birini yeniden yorumlamayı düşünüyorum. Bu, sadece bir 'cover' değil; onların bıraktığı mirasın ruhunu, kendi modern yorumumla günümüz dinleyicisine aktarma çabası olacaktır. Bu ustaların eserlerindeki o samimi acı, derin duygu ve lirik zenginlik, günümüz müzik piyasasının ihtiyaç duyduğu en önemli unsurlardır. Böyle bir projeyle hem onlara saygı duruşunda bulunmak hem de dinleyicilerime gerçek müziğin ne kadar etkileyici olabileceğini hatırlatmak istiyorum.
YOĞUN KARİYER TEMPONUZUN DIŞINDA GÜLCAN DEMİR NELER YAPAR? STRESTEN UZAKLAŞMAK İÇİN HANGİ HOBİLERİNİZE ZAMAN AYIRIRSINIZ?
"Sanat hayatımın merkezinde olsa da, bu yoğun tempoda ruh ve beden sağlığımı korumak benim için hayati önem taşıyor. Stresten uzaklaşmak, yaratıcılığımı beslemek ve günlük koşuşturmacanın yarattığı yorgunluğu atmak için kendime özel ritüellerim var:
• Müzikle Terapi: Elbette, ilk kaçış noktam yine müzik! Ama bu kez sahnedeki veya stüdyodaki aktif bir sanatçı kimliğiyle değil, tamamen bir dinleyici olarak. Özellikle, çocukluğumdan gelen o derinlikli Karadeniz melodileri ve Anadolu Rock tınıları ruhumu dinlendiriyor. Bazen de sadece, o anki ruh halime iyi gelecek, beni alıp götürecek, sözsüz (enstrümantal) eserler dinleyerek zihnimi sıfırlıyorum.
• Suyun İyileştirici Gücü: Yüzmek, benim için sadece bir spor değil, aynı zamanda meditatif bir eylem. Suyun içinde olmak, tüm gürültüyü dışarıda bırakmamı sağlıyor. Suya girdiğim an, ağırlıklarım ve stresim de sanki arkamda kalıyor. Bu anlar, hem fiziksel olarak tazelenmemi hem de zihinsel olarak tam bir odaklanma sağlamamı sağlıyor.
• Kitaplarla Derinleşme: Yoğunluktan bunaldığımda, kendimi farklı dünyalara taşımak için kitaplara sığınırım. Tarihi romanlar, derin biyografiler veya psikolojiye dair eserler okumak, bana yeni bakış açıları kazandırıyor. Kitap okumak, benim için hem bir öğrenme yolculuğu hem de zihnimi pasif bir dinlenmeye alarak, hayatın karmaşasından bir süreliğine izole olabileceğim sessiz bir kaçış noktasıdır."
TÜRKİYE'DE VEYA ULUSLARARASI ALANDA HAYALİNİZDEKİ DÜET PARTNERİ KİM OLURDU? AYRICA, SAHNE ALMAK İSTEDİĞİNİZ ÖZEL BİR MEKÂN YA DA FESTİVAL VAR MI?
"Türkiye'de düet yapmak istediğim partner dendiğinde, gerçekten de içtenlikle söyleyebilirim ki, isimler arasında bir seçim yapmam imkansız! Müzik yolculuklarına hayran olduğum, her biri birbirinden değerli ve kendine özgü yeteneklere sahip çok kıymetli sanatçılarımız var.
Ancak, şu an aklıma ilk gelen ve ses rengimi, Karadeniz ruhumu en iyi tamamlayacağını düşündüğüm isimler: Resul Dindar, Ekin Uzunlar, Mustafa Ceceli ve Ali Baran.
• Resul Dindar ve Ekin Uzunlar ile bir araya gelmek, Karadeniz müziğinin o coşkulu ve hüzünlü ruhunu en güçlü şekilde yansıtacak, dinleyicilere enerjisi yüksek bir performans sunacaktır.
• Mustafa Ceceli gibi farklı bir müzik janrından gelen, aranjör kimliğiyle de öne çıkan bir isimle çalışmak ise, Karadeniz müziğini daha modern ve geniş kitlelere ulaştıran, şaşırtıcı bir füzyon projesi yaratmamızı sağlayabilir.
• Ali Baran ise, müziğindeki o otantik ve derin Karadeniz sesini benimle buluşturarak, dinleyicilere duygusal bir yolculuk yaşatabilir.
Özel Bir Sahne Hayali
Aslında sahne almak istediğim 'özel bir mekan'dan ziyade, müziğimin köklerine ve ruhuna hitap eden özel bir atmosfere sahibim. Hayalim, Resul Dindar gibi bir ustayla, Batı Karadeniz'in o eşsiz festival atmosferinde, coşkulu kalabalıklarla buluşmak!
Özellikle:
• Zonguldak Çilek Festivali'nde
• Kastamonu Taşköprü Sarımsak Festivali'nde
• Sinop'umuzun Boyabat ilçesinde düzenlenen şenliklerde...
Aynı sahneyi paylaşmayı çok isterim. Bu festivaller, Karadeniz ve Anadolu insanının coşkusunun zirveye çıktığı, müziğin kalabalıkla iç içe geçtiği yerlerdir. Bu sahnelerde bulunmak, sadece şarkı söylemek değil; bölgenin kültürüyle, insanıyla ve enerjisiyle bütünleşmek anlamına gelir."
SOSYAL MEDYADA VE MÜZİK PLATFORMLARINDA SİZİ DESTEKLEYEN KİTLENİZE BURADAN BİR MESAJINIZ VAR MI? 2026 YILI İÇİN KENDİNİZE KOYDUĞUNUZ EN BÜYÜK HEDEF NEDİR?
"Açıkçası, bu platformda hayranlarıma böyle resmi bir 'mesaj' verme konusunda biraz çekingenim; ben daha çok sahnede, müzikle konuşmayı seven biriyim. Ancak bu fırsatı bulmuşken, onlara kalbimden gelen en samimi duygularımı iletmek isterim: Sevgili Müzikseverler, Bana bu yolda verdiğiniz koşulsuz destek, paylaştığınız her yorum ve dinlediğiniz her notayla beni besliyorsunuz. Benim için en büyük motivasyon kaynağı, yüreğimden çıkan sesin, sizin yüreklerinizde bir karşılık bulduğunu görmektir. Bana gösterdiğiniz sevgi ve ilgi için size ne kadar teşekkür etsem azdır. İyi ki varsınız ve bu müzik yolculuğunda hep birlikteyiz.
Gülcan Çok Teşekkür ederiz.
Hocam Ben Teşekkür ederim.
Röportaj: Mehmet Ali BABAR


























Yorum Yazın