Yeşilçam… Bir dönemin hayalleri, bir dönemin umutları, bir dönemin yarım kalmış hayatları. Işıltılı perdelerin arkasında, alkışların sustuğu yerde başlayan gerçek hayat. İşte Necdet Kökeş’in hikâyesi tam da burada başlıyor. Yeşilçam’ın ‘zıp zıp’lakaplı oyuncusu… Kahkahasıyla hatırlanan, hareketli rolleriyle sevilen ama hayatı boyunca hiç kimsenin tam olarak görmediği bir yalnızlığı sırtında taşıyan bir emektar.
Necdet Kökeş,birçok Yeşilçam oyuncusu gibi yoklukla sınandı. Şöhret ona uğramıştı belki, ama kalıcı olmamıştı. Kamera önünde güldüren adam, kamera arkasında çoğu zaman ağlayacak bir köşe bile bulamıyordu. Öyle zamanlar geldi ki, başını sokacak bir yatak dahi lüks oldu. Soğuk gecelerde yıldızların altında değil, unutulmuşluğun karanlığında sabahladı.
Ama o… Hep dik durdu. Hayatın sert tokatlarına rağmen eğilmedi. Ne küstü Yeşilçam’a, ne de sitem etti geçmişine. Sık sık şöhreti yakaladığı o sokaklara gitti. Yeşilçam Sokağı’na… Bir zamanlar umutla girip hayallerle çıktığı, şimdi ise hatıraların ağır yüküyle dolaştığı o dar sokaklara. Orada bir dönem birçok emektarın yakıldığı, küllerinin savrulduğu kahvehaneye takıldı. Aynı masalarda aynı hüzünlü hikâyeler anlatıldı. ‘Bir zamanlar…’ diye başlayan cümleler, hep yarım kaldı.
İnsan bazen yaşadıklarını sırtında taşıyamaz hale geliyor. Necdet Kökeş de öyle oldu. Onca zorluk, onca yalnızlık, onca yokluk… Bir gün dayanamadı. Sessizce hastanenin yolunu tuttu. Ne bir el vardı tutacak, ne de bir omuz yaslanacak. O günler öyle ağır geçti ki, dostları onu merak etti. Sosyal medyada kayıp ilanları verildi. ‘Necdet Kökeş nerede?’ sorusu dolaştı durdu. Oysa o, bir hastane köşesinde, kimsenin bilmediği bir odada, kendi sessizliğiyle baş başa tedavi görüyordu.
Tam da burada insanlığın hâlâ ölmediğini hatırlatan bir isim çıktı karşımıza. Yeşilçam’a Gönül Verenler Derneği Başkanı Cihan Bey. En az altı ay boyunca Necdet Kökeş’in her şeyiyle ilgilendi. Ne gerekiyorsa yaptı, elini değil yüreğini koydu. Yeşilçam Cafe’nin yanında kaldığı otelin parasını her ay düzenli ödedi. ‘İyileşsin, hastaneden çıksın’ diye umut etti. Devlet huzurevinde kalacağı yeri bile ayarladı. Yani Necdet Kökeş için bir hayat yeniden kuruldu, en azından son demleri insanca olsun diye. Ama hayat bazen merhameti geç getiriyor.
Necdet Kökeş şimdi yoğun bakımda. Artık bir rolün değil, hayatın ta kendisinin içinde. Hayatta kalma savaşı veriyor. Alkış yok, kamera yok, ışık yok… Sadece makinelerin sesi ve bekleyişin ağır sessizliği.
Bir zamanlar milyonları güldüren adam, şimdi kimsenin görmediği bir savaşın içinde. Bu hikâye sadece Necdet Kökeş’in hikâyesi değil. Bu, Yeşilçam’a emek vermiş, sonra unutulmuş onlarca, yüzlerce insanın hikâyesi. Perdede devleşip hayatta küçülenlerin, alkıştan sonra sessizliğe terk edilenlerin hikâyesi.
Belki de bu yazı bir hatırlatma olsun diye yazılıyor.
Bir vefa çağrısı.
Bir ‘unutmayalım’ diye haykırış.
Necdet Kökeş…
Zıp zıp lakaplı o adam…
Şimdi hayatla en ağır rolünü oynuyor.
Ve biz, en azından bu kez, onu yalnız bırakmayalım.
Habib BABAR

























Yorum Yazın