“Yıllardır tanıdığım, geçmişte çok şeyleri paylaştığım, şimdi uzağımda olsa da, yine de değer verdiğim bir arkadaşım var, son günlerde onda değişiklikleri farkettim, sürekli hata yapmaya başladı, hem bana karşı hem ortak arkadaşlarımıza karşı, onu tanısanız, kötü biri sayılmaz aslında, niye böyle yapıyor anlamıyorum, bazen düşünüyorum da ailesinin yanında olmayışından mı, yoksa yanlış zamanlarda, yanlış insanlarla yaşadığı günlerden midir bilemiyorum.
İnişli çıkışlı çok günlerimiz geçmiştir, beni sever.
Eh birazda kıskanç diyelim, şimdi ayrılsakta, zor günlerimizde birbirimizin yanında olmuştuk
Onu arayıp, onu eleştirmek, hatasını söylemek istiyorum ama tepkisini bilemiyorum, büsbütün koparız diye korkuyor, yapamıyorum. Ne dersin? ” Diye söze başlamıştı arkadaşım.
Uzun uzun düşündüm
Bence eleştiri ya da eski adıyla tenkit, karşındakinin eksiklerini, hatalarını, kusurlarını söylemek değildir aslında.
Bir şeyi inceleyip iyi ve kötü yönlerini ortaya koymak, gerçek değerini belirlemek demektir.
Evet, çok insan eleştirilmekten hoşlanmaz, çünkü benliğini sarmış olan Narsizm yine ön plana çıkar, “Dur” der…
“ Dur, bu kadar mütevazi olma, senin bir titrin var, sen kimseden aşağı değilsin, seni eleştirmelerine izin verme, onlar kim ki ? “
Aslında yanlış bir düşünce şeklidir bu, eğer ki sen iyi niyetinle arkadaşını eleştiriyorsan, onun yanlışlarını yumuşak dille anlatabiliyorsan ne güzel, ama bunları yapmadan önce bir empati yapmalısın, sen olsaydın nasıl bir eleştiri isterdin, sert ve kırıcı mı, yoksa yumuşak, gönül okşayıcımı, elbette herkesin tercihi ikincisi olur, yumuşak, gönül alıcı, o halde karşımızdakini eleştirirkende yumuşak ve gönül alıcı olmalıyız. Eleştirilmekten korkmamalıyız, ancak öyle hatalarımızı anlar düzeltiriz, çünkü insan kendini gözlemleyemez her zaman biri ayna olmalı, onun kendini görmesini sağlamalı.
Belki kusurunun farkına bile varmıyor arkadaşın, karşındakine her şeyi söylemen mümkün, bütün mesele üslubu ayarlamakta.
Bir kitapta okumuştum, eleştiri konusunu işlerken, şöyle nasihatlar sıralamıştı.
Sana eleştirinin biçimi konusunda bazı tavsiyelerim olacak, dilersen uygula.
-Eleştiri yapmak için uygun zamanı kolla.
-Rahatça konuşabileceğin iyi bir yer seç.
-Başkasının yanında eleştirme sakın, tepki verir.
-Yalnızken konuşmayı dene.
-Hatasını söylemeden önce sevgini belli et, güzel özelliklerine vurgu yap.
-“Senin şu özelliklerin güzel ama şu hareketin de olmasa” de mesela.
-Neyi iyi, neyi kötü yaptığını belirterek konuş.
-Samimi ve net davran.
-Sadece eleştirmekle kalma, sorununu halletmesi için yardımcı ol, çözüm önerileri sun.
-Eleştiriyi kendin yap, katiyen aracı kullanma. Yüz yüze konuş, telefon, mektup ve benzeri vasıtalar kırıcı olabilir.
-Kendini onun yerine koyarak, anlamaya çalışarak söz söyle.
-Eleştirinin kişiliğine yapılan bir saldırı olmadığını anlaması gerek, buna özen göster.
-Seni seviyor anlaşılan, bu iyi. Daha az canı yanar. Karşısında değil yanında olduğunu hissettirerek konuş.
-Yarardan ziyade zarar verebilecek olumsuz sonuçlar doğuracağını anlarsan sus ve eleştirini ertele.
Korkaklık meselesine gelince…
Bir arkadaşım vardı, korkak ve pısırıktı. Konuşması gereken yerde susuyordu.
Bazen de dışlanmamak için muhataplarının hoşuna gidecek sözler söyleyebiliyordu, kısaca yalakalık yapardı diyebilirim, bu da benim karakterime hiç uygun değildi.
Bir gün aldım onu karşıma, dedim ki:
“Bak arkadaşım, sen muhatabının ne düşüneceğini, ne diyeceğini o kadar çok hayal ediyorsun ki söylemek istediklerini söylemeye, yapmak istediklerini yapmaya gücün kalmıyor.
Hayır! Herkesi memnun edemezsin. Ne hissediyor, ne düşünüyorsan onu söyle. Kendinle çelişip durma. Birilerine hoş görünmek için tavizler verirsen belki bir şeyler kazanırsın ama mukabilinde şahsiyetini kaybedersin.”
Bu sözlerim sanırım o arkadaşımı etkilemişti ki, geçenlerde karşılaştık, baktım değişmiş, o pısırık kişilik gitmiş, yepyeni biri gelmiş, sevindim…
Eh bu hafta da yazımızın sonuna geldik
Haftaya başka bir konuda buluşmak üzere hoşça kalın ama hep dostça kalın .
CELAL KODAMANOĞLU
Habercaddesi Genel Yayın Koordinatörü
Yorum Yazın