Hastalığın ne olduğuna dair hiç bir fikrim yoktu hatta adını bile o güne kadar hiç duymamıştım.
Ailece hepimiz tansiyon hastasıydık, bu genç, şu yaşlı diye ayırt etmiyordu tansiyon bizleri. Annem, babam zaten amca çocukları olduğu için gen arayışına girmemişlerdi . birinde ne varsa diğerinde de aynısı vardı , dolayısıyla bizlerde de …
29 yaşında başlamıştım tansiyon hapı kullanmaya, kim demişse üzüntü yasak diye her an herşey üzüyordu beni. Tansiyonum aniden yükselerek çıkıyor inerken pek çok hap yutmama rağmen nazlanıyor vücudumu sarsıyordu. Hadi bunu anlamıştım da göz tansiyonu nereden çıkmıştı?
29 Ekim 2007 bayram nedeniyle heryer tatil, hastaneler hariç, eşimle gazete okuyoruz, özel bir göz hastanesinin telefon numarasını gördü,
• Yakın gözlüğümü değiştirmem lazım , galiba gözlerim ilerledi dedi gazetedeki numarayı aradı, açıkmış hastane.
• Hadi gidelim dedi, ben hemen yanına kuruldum, konu mankeni gibi, hastaneyi bulduk, sağlık karnemizi verdik muayene tam beş dakika sürdü eşim
• On liralık muayene bu kadar oluyor demek ki dedi , güldük.
• Hadi sen de muayene ol dedi o tarihe kadar göz doktoruna hiç gitmemiştim.
• Boşver, benim ihtiyacım yok, iğneye siyah ipliği rahatlıkla geçiriyorum dedim, oysa yaşım elliyi geçmişti.
• Olsun ,sen yine de baktır alt tarafı on lira dedi, “Peki” dedim, ama muayene odasına gönülsüz girdim. Doktorun ismini duyunca şansımla gurur duydum o dönemde isim yapmış bir doktordu, üstelik hastanenin de Başhekimiydi.
• Muayenem başladı, damlalarım damlatıldı, gelen doktorlar gözlerimin dibine bakıyorlar “Vah vah tüh tüh” diyorlardı ,
• Kimse bana bir şey söylemiyordu dakikalar geçtikçe soru işaretlerim çoğalmaya başlamıştı, tekrar damla, tekrar bekleme…
• Eşim dışarıda sabırla beni bekliyordu, yarım saaten fazladır muayenedeydim, yine içeri üç dört doktor girdi, Başhekim bey yeni gelen doktorlara “Benim gördüğümü sizde görüyor musunuz” dedi.
• Evet hocam vah vah dediler artık huzursuzlanmaya başlamıştım neydi bu onlara görünen şey, “vah vahlanacak” ne vardı gözlerimde, “Ne olduğunu bana da söyler misiniz ? “ dedim gayet net bir cevap .
“Glokom” hastasısınız yani göz tansiyonunuz var ve şu anda çok yüksek damlalarla indirmeye çalıştık ama ne yazık ki tansiyonunuz düşmedi, göz hücreleriniz ölüyor ve yenilenmiyor gözlerinizi kaybetmek üzeresiniz (Üç ile beş aylık bir sürede), bu nedenle hemen ameliyat olmanız gerekiyor dedi meşhur Başhekim
• Bu da ne demek ?
• Yani kör oluyorsunuz …
Bu nasıl bir pişkinlik, bu nasıl bir rahatlıktı , gözlerim doldu , boğazımı bir yumru sıktı, nefesim daraldı , ne olduğumu anlayamadan elime yazılı bir kağıt verdiler, hem ben hem eşim imzalayacaktı, nezaketen kapıya kadar geçirdiler, yarına ameliyata beklediklerini söylediler .
• Eşim dışarıda merakla beni beklerken gözlerimdeki yaşları görünce korktu, “Hayırdır, niye ağlıyorsun” dedi, eline kağıdı verdim, kör oluyormuşum dedim.
• Saçmalama dedi
• Vallahi ..dedim , benim bakmadığım kağıdı okuyunca afalladı bu da ne demek dedi yarın sabah için ameliyat kağıdı ama ameliyat başarılı yada başarısızda geçse hiç bir sorumluluk kabul etmediklerini bizim imzalarımızla görevli elemana teslim etmemizi istiyorlardı .
• Ameliyat ücreti ise iki milyona yakındı eşim kağıdı parçaladı
• Bir insana kör oluyorsunuz diye söylemek bu kadar kolay mı söylenir siz de hiç ahlak yok mu ? dedi parçaladığı kağıdı bankoya fırlatarak attı , beni oradan çıkardı ve
• Ne diye ağlıyorsun ki , tek hastane burası mı ? Bunlar tüccar mı ? Doktor mu ? dedi.
• Evimize döndük , o andan itibaren görme yetimi kaybetmiş gibiydim , psikolojim çöktü , herşey fluydu, gece de gündüz de uykum yoktu artık .
• Bu kez Başkent Hastanesi’nde yine isim yapmış bir doktorun adını verdiler, gittim. Doktor bey muayenemi bitirdi, hem yakın hem uzak gözlüğü yazdı, çıkmadan önce
• Doktor Bey , şu hastane bana Glokom teşhisi koymuştu dedim , sözüm ona tekrar muayene etti
• Aaa evet siz de glokom var dedi . Ben demesem haberi bile yok .
Buyurun buradan yakın, ben gerçekten Glokom hastası mıydım? üstelik tesadüfen Glokom’un ameliyatla tedavi edilmediğini söyleyen bir TV programı izlemiştim . Neye inanacağımı şaşırmıştım, o tarihte hastanenin sahibi ne yazık ki cezaevindeydi ve hastane başsız tavuk gibi idare ediliyordu, bu doktoru kime şikayet edebilirdim?
En iyisi Vehbi Koç Göz Hastanesi’ne gitmekti . 2008 yılının ilk aylarında hastanede kontrole girdim , o gün bugündür glokom hastası olarak orada tedavi görüyorum , ameliyat olmadım , gözlerimi kaybetmedim , kör olmadım sabah akşam damlalarım var onları damlatıyorum .
Doktorların yanlışlığı, ahlaki pişkinliği beni o tarihten itibaren şeker hastası da yaptı, tansiyon ,kalp ,şeker ,glokom derken her gün bir avuç hap içmeye mahkumum .
Diyeceğim o ki özel hastane , özel doktor adını bir kenara koyup tam teşekküllü hastanelerde derman arıyorum, içlerinde istisnaları olsa bile ben artık özel kelimesini defterimden sildi .
Hepinize bu dünyanın tüm güzelliklerine sağlıkla pırıl pırıl bakan gözler diliyorum, okumak ya da el işi yapmak gözlerinizi yorsa da o da bir nevi göz jimnastiği imiş, mutlaka gözlerinizi çalıştırın.
Ben gözlerimi kapatıyorum, sağa sola, aşağıya yukarıya bakıyorum, kitaplarımı okumaya devam ederek arada el işlerimi yaparak, göz jimnastiklerimi ihmal etmiyorum ve bakın sizlere cep telefonumdan yazılarımı yazıyorum, arada harf ve kelime hatalarım oluyor onuda sağolsun sevgili Editörüm Esra Songüler düzeltiyor.
Hoşluklarla yaşayın hoşçakalın,
FATOŞ ACAR
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın