Baktım senenin sonu gelmiş, o halde eski yıla veda edip, yeni yıla “Merhaba” diyelim değil mi?
Ben artık anlamıyorum her yeni yılın nasıl umut dolu dileklerimizle gelip, çabucak eskidiğini, tükendiğini, günlerin birbiri ardı sıra koşarak değil, kuşlar gibi uçarak geçtiğini …
Yetişmek için saatlerin adeta yarış ettiğini günün geceye , gecenin güne yer değiştirmesini.
Umutlarımıza zaman kalmadı yine gelecek bahara dedik ve rafta yer açtık . Çünkü gün çabucak soldu , vakitse çoktan akşam oldu, yaş aldık büyümedik, artık yaşlandık, zaman bizi aldı bir yerlere savurdu, acı bir rüzgar gibi…
en her yeni yıla girerken giden yılın muhasebesini yapardım, içine beklentilerimi, kaybettiklerimi, acılarımı, iyi günlerimi, hüzünlerimi, sevinçlerimi, küçük mutluluklarımı koyar kimini toplar kimini defalarca çıkarırdım. Oysa çocuk yaşımızda , çocuk ruhumuzda nasıl uzun bir zaman yaşarmışız, nasıl kıymetliymiş zamanımız .
Soyağacı çizelgem vardı her bir dalı bu kavramlarla doluydu ve ağacın gövdesinde gelen yeni yılın rakamları olurdu . Kimi yıl çok ağır gelirdi, içine kaybettiklerimi aldığı için mi nedendir yılın o gününü kendi tarihimden silmek ve bir daha asla yaşamamak isterdim. Olmuyor ne yazık ki hepinizde de aynı duygular , sevdiklerimizi kaybettiğimizde o yıldan, o aydan, ve o günden nefret etmiyor muyuz , yıllar mı kabahatli yoksa kader mi?
Hadi biraz hüzünlerimizi geride bırakıp güzellikleri düşünelim. Mesela benim yeni yılı nasıl karşıladığıma bakalım:
Kırmızı ve yeşil renklerin verdiği o güzel enerjiyi kucaklayalım.
Çocukluğumuzda pullu kartlarımızı birbirimize gönderdiğimiz yılları teknoloji denen düşmanımızla baş edemediğimiz için ne çabuk kaybettik değil mi?
Ama ben Türkiye’mizde değil (Çünkü artık hiç yok), yurt dışında tesadüf edersem hala alıyorum , onların bile eski pulları yok üzerinde, yine de torunlarımla kutlama kartları atıyoruz birbirimize, adı Nostalji mi? Biz yaşatmaya çalışıyoruz kendimizce.
Babamın mesleği giyimdi , o kendi işinin patronuydu, anacığım bizi her yeni yılda donatırdı , illaki yeni giyerdik herşeyimizi , özellikle de iç giysilerimiz yep yeni olmalıydı. O bir akışkanlık olduğu için hala yeni bir yıla öyle hazırlanırım, ailemi çocuklarımı ihmal etmem bu kervana artık torunlarım da dahil. Aslında her zaman alsak da yeni yıl heyecan verici oluyor, alışveriş çok daha sevgi dolu , almış olmak için değil de , özenle seçmek için .
Büyük bir çam ağacım var ben kuruyorum, ikizler süslüyor, her bir dalında değişik süsler, yaşamışlığımın simgesi olan her yeni yılın yeni süsleri ilave oluyor yüzlerce büyük küçük süsler, ışıkları sabaha kadar yanıyor, elektrik tasarrufu hiç aklıma gelmiyor. Gecenin karanlığında ağacın rengarenk ışıkları eve mutluluk veriyor, oysa elektrik ve su harcamalarımda oldukça cimriyimdir, her ikisi de hatta gaz bile milli servetimiz diyerek çok dikkatli harcarım.
Arkadaşlarımı , komşularımı kırmızılı yeşilli sofralarımda ağırlamak hoşuma gidiyor , çocuk tarafım hiç eskimiyor , onlara hediyeler hazırlıyorum , kimi elimden geliyor kimini gidip alıyorum, herkes mutlu , bense çok mutluyum ,tabi ki kızım ve torunlarım gelmeden bu davetlerim , onlar gelince tüm zamanım ikizlerime ait.
Sonrasında eski yılı bıraktığımız 31 Aralık günü ve gecesi oluyor, ağacın altında hediyelerimiz, sofrada özel yemeklerimiz, içeceklerimiz, tombala oyunlarımız ben şen şakrak.
Saat onikiyi vurmadan üç beş dakika önce “Kül Kedisi” görevimi bırakıp “Sinderella oluyorum”, gong vurmadan önce hepimize sağlık ve huzurla , mutluluklarla dolu dileklerimi dileyip uçmaya başlıyorum ta uzak diyarlara doğru , artık içine hangi ülkeleri alırsa, vizeli ya da vizesiz, gülmeyin vallahi durumum bu, evdekiler beni bildiği için ayrı bir odadayım , asla oturarak karşılamıyorum yeni yılı , ayakta ve uçarak , oturursam bütün yıl otururum diyorum.
“Yine nereye uçtun? “ diye soruyorlar, gidince duyarsınız diyorum, pencereden yeni yıla gireceğimizi müjdeleyen havai fişek gösterilerini izliyoruz, bazıları o kadar büyük, o kadar güzel ki evimizin içine girecekmiş gibi , gökyüzü ışıl ışıl dünyanın her yerinde tüm insanlara insanlığa bu güzellikler sunulsun, acıları az, sevinçleri ve umutları çok olsun.
Ve yeni yılın tebriklerini sunuyor birbirimizi öpüyoruz, ilk tatlımızı yiyoruz hep birlikte, ağız tadımız tam olsun diyerek.
Her yıl savaşa hayır , barışa evet diyoruz ,ama boşta kalıyor bu söylemimiz, zaman yılan hikayesine döndürdü, her ülke kendi güç savaşını kazanmak istiyor , umarım bu yıl savaşlar ve terör denilen illet , açlık , yoksulluk, sefalet , doğal afetler, yangınlar, kazalar son bulur ,
Aynı gök kubbenin altında hayatın güzelliklerini paylaşmak varken bu kavga niye ?
Nedir bu hırs, bu düşmanlık ? Silahlar niye patlar, bombalar niye atılır ?
Yok etmek değil de var olmak varken , ölüm Allah’ın emri diyerek eceli geldiğinde sessizce giden insan olmak varken , bu cinayetleri işleyen canavar eller durun artık , biraz vicdan , biraz insanlık neler neler kazandırır hepimize öyle değil mi?
“Açtırma kutuyu , söyletme kötüyü” derler ya ben de yazdıkça yazmak istiyorum,
Bu haftada bu kadar olsun ,
Hepinizin Yeni Yılı Kutlu umutlarınız çok olsun, sağlık, huzur , mutluluk ve başarılarla gelsin 2026….
FATOŞ ACAR
GAZETECİ - YAZAR


























Yorum Yazın