“Zevkler ve renkler tartışılmaz” demiş Atalarımız, çoğunluk kahveyi sever öyle ki, bazılarında kahve sigara gibi alışkanlık yapmıştır ama ben çayı severim.
Cemal Süreya ;
“Açık çay içerdi hep, demli olunca bardağın diğer tarafından beni göremezmiş, öyle derdi. ”diye söylemiş.
Aynen de öyle işte, çayın yeri bir başkadır benim için. Bilirim ki kahvenin hatırı kırk yıl sürer , çayın ki henüz hesaplanmadı değil mi? Kimse bilmiyor çayın hatırının kaç yıl sürdüğünü.
Çünkü çayın hatırı bence ölçülmez, bakmayın şimdilerde gençlerin gittiği o cafe’lere …
Eskiden çay ocakları vardı, çay bahçeleri vardı, annem sigara böreklerini hazırlar, akşam babamda işten gelince doğru Yenikapı’ya, çay bahçesine, çaylar şirketten, börekler annemden, eh birde bahçe sineması vardı, denizin kenarında, ah ne güzel günlerdi o günlerdi.
Hele ki Emirgan’da, Çınaraltında çay içmek doyumsuz keyif verirdi “Tavşan kanı” diye bir tabir var, inanın ben bu terimi hiç sevmem, sanki renk olarak başka bir renk bulamamışlarda Tavşanın kanını renk olarak baz almışlar, başka bir şey bulamadınız mı?
Bir bardak çay belki de kendini ifade edebilme yöntemidir.
Söylemek isteyipte söyleyemediklerini yudumlar insan.
Şairin dediği gibi;
“Biz de özledim” diyemeyiz,
Oturur bir çay daha içeriz.
Hatta severiz, söyleyemeyiz,
Bir çay daha içeriz.
Utanırız ağlayamayız,
Bir çay daha içeriz.
Başımız ağrır,
Bir çay daha içeriz.
Gönlümüz kırılır
Bir çay daha içeriz. “
Üzülürüz, seviniriz ama olmazsa olmazlarımızdan dır çay.
Şimdilerde telefonla alo demeye de gerek yok, whatsapp’tan bir mesaj , “Kahveyi hazırla içmeye geliyorum.”
Eskilerde böyle miydi ?
Gidilecek komşuya küçük bir çocuk gönderilirdi.
Çocuk “Akşam müsaitseniz annem babam size çay içmeye gelecek” diyerek hem bilgilendirir hem de onay alırdı.
Öyle kuru kuru çay verilmezdi, çörekler, börekler hazırlanırdı
Çoğumuzun neredeyse her gün içtiği, bazılarımızın da abartarak sevdiği çay, bizim için sadece bir içecek olmaktan çok uzak elbette.
İsmi söylendiğinde bile rahatlatan, çoğumuzun demlerken kendince ritüeller geliştirdiği, bir terapi yönteminin adıdır aslında.
O kadar çok sevmişiz ki bu mübarek içeceği, onsuz gelen yemeği beğenmemişiz, onsuz gelen bisküviyi yememişiz hatta onsuz gelen insanı bile samimi bulmamışız.
Adına şiirler yazmışız, türküler çığırmışız ve daha niceleri…
Mesela sevdamızı anlatmışız:
“Çay bardağında bırakılan dudak payı kadar bile uzak kalamam gözlerine…Sunay Akın”
Ve sonra da Oğuz Atay’ın dediği gibi yalnızlığımızı paylaşmışız:
“Biz, çayın yalnızlığa iyi gelen tarafını da severiz.
Avuçlarken ince belli bardağı,
Hücrelere kadar hissettiren sıcaklığında unuttuk yalnızlığı.”
Ve ardından garsona seslendim “ Çaylar benden “
Bu günlükle bu kadar Haftaya başka bir konuda buluşmak üzere hoşça kalın ama hep dostça kalın
CELAL KODAMANOĞLU
Haber caddesi Genel Yayın koordinatörü
Yorum Yazın