“KORKU kapıyı çaldı; CESARET ‘’Kim o?’’ diye bağırdı.
MERAK kapıyı açtığında KORKU kaçmıştı.
“Bütün insanlar tabiatları gereği bilmek isterler” Aristoteles
Düşünüyordum, bu yazım ne olsun diye…
İlham perim okurumdan geldi…
“Gelecek yazınızda ne yazacaksınız merak ediyorum Celal bey ” diye e-mail atmış bana.
Güldüm, hani derler ya, “İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş” diye aynen de öyle işte…
Merak… ah bu merak….
Arkadaşım anlattı, “ Her şeyi unuturum da , Lisede ki edebiyat hocamın dediklerini asla unutmam, birgün ders arasında bize demişti ki,
“Çocuklar size bir sorum var, sınıftan çıkınca yukarı çıktığınız merdivenler var ya, onların altına hiç baktınız mı” Hepimiz şaşırdık,
“Yok hocam dedik” döndü bize
“İşte demek istediğimde buydu, o merdivenin altında ne var kimsenin aklına gelmez” ama diye devam etti,
“O merdivenin altına bir ip çekip buraya girmek yasaktır” diye yazsam, hepiniz gider bakarsınız acaba ne var diye, işte merak böyle birşey…
Evet arkadaşım haklıydı, hepimizin içini kemiren bir duygu vardı, “Merak” onun için başlığı atasözünden attım, “Kediyi Merak Öldürür “ diye.
Merak duygusu belki de en temel dürtümüzdür; doğduğumuz andan itibaren başlar ve hayat bilgimizi artırmamıza olanak sağlar. Merak hafızanın yakıtıdır; beyin kimyamızı ateşler risk alma iştahımızı besler. Merak korkunun panzehiridir; bizi harekete geçirir. Amaca varılınca beyin kimyamız normale döner, hevesimiz yatışır ve merak yerini tatmin duygusuna bırakır.
Arjantin’li dünyaca ünlü yazar Alberto Manguel, “Curioso” (Meraklı) kitabında okumuştum,
Merakın tanımını yaparken
“Hem olumlu hem olumsuz, çift anlamlı bir kelime” olduğunu yazıyordu.
Aslında çok doğru.
Olumlu çünkü meraklı kimse her şeye özenle yaklaşır.
Olumsuz çünkü aynı kişi en gizli, saklı ve önemi olmayan şeyleri de ayrıntısıyla incelemek için didinir.
Manguel kitabında Orta Çağ filozoflarından Aquinas’ın, insanın bilme isteği üzerine üç argümanını aktarır.
İlk sebep insanın hakikatin peşinde olduğu durumdur.
İkincisi, İnsanın her şeyi anlamaya, bunun sonucu olarakta herşeyi bilmeye meyilli olmasıdır.
Üçüncüsü ise her şeyin göründüğü gibi olması isteğidir
Türkçe’de “Merak” kelimesi felsefi bir arayışın ya da bilmenin yanında ilgiye yahut kaygıya yönelik duygumuzu da karşılıyor.
Bu dilimize özgü bir durum.
Merakımız ise Nasreddin Hoca fıkrasında saklı.
Malum Hoca bir akşam evine doğru yürürken baklava seven bir köylüyle karşılaşır.
Köylü: “Hocam az önce adamın biri büyük bir tepsi baklava götürüyordu” dediğinde
Hoca: “Bana ne” der.
Köylü “Fakat adam tepsiyi sizin eve götürüyordu” dediğinde ise
“Öyleyse sana ne” cevabını verir.
Bu günlükte yazımın sonuna geldim.
Sıradanlıktan uzak, merak dürtünüzün hep zirvede olduğu bir yaşam dileğiyle.
Hoşçakalın ama hep Dostça kalın.
CELAL KODAMANOĞLU
Genel Yayın koordinatörü
Yorum Yazın