Yazımın girişini Ata sözleriyle yapayım.
-Komşu, komşunun külüne muhtaçtır.
-Ev alma komşu al.
-Komşu da pişer bize de düşer.
Aklıma gelen ilk sözler bunlar, daha kim bilir neler vardır.
Komşuluk yapmak isterseniz, bunun içinde bir tebessümlü “Günaydın” ve ”İyi Akşamlar” demeyi bilmek gerekir ne kadar basit değil mi?
Nereye giderseniz gidin, komşuluğunuzda sizinle gider.
Evlenmeden önce komşularımız bizimdi, evlenince benim komşularım ve annemin komşuları diye ayrıldı.
Apartmanımızda güzel insanlar olması önemliydi ve ben bu yönden şanslıydım. Tabiki annemin komşuları annem ile yaşıttılar, tecrübeleri, yol gösterici oluşları bana daima doğru adımlar attırdı.
Hepsinin yeni geliniydim, bugün bazılarını rahmetle anıyorum çünkü onları Yalova depreminde kaybettik. Ne yazık ki biri TSM.nin güçlü seslerinden Ziya Taşkent ve yine eski sanatçılardan olan eşi Ulviye Taşkent’ti. Allah nurlar da yatırsın ben o depremde sekiz komşumu kaybettim. Bilmem Ziya Taşken’in müziğinin yanı sıra çok güzel resim yaptığını bileniniz varmıdır? Ben onun Sonbaharı betimlediği bir tablosuna sahibim, yıllardır duvarımda asılı durur ve sessiz sedasız birbirimizi seyrederiz.
Altmışbeş daireli sitelerde her daireyi ikişer ya da üçer kişi diye sayacak olursak, küçük bir köy nüfusuna ulaşmış gibi oluruz ama bu kalabalığa rağmen herkes birbiriyle ilgisiz, kimse kimseyi tanımıyor, selam dahi vermiyor , adeta birbirlerinden korkuyorlar, Bina da asansör iki tane , illa tek tek biniyorlar biri varsa eğer özel olarak bekliyor binmiyorlar, üç beş komşumla Pandemi de yakınlaştık, selamı sabahı daha da ilerlettik, en azından birbirimizden haberimiz oluyor , geri kalanlar çok uzak ülkelerden gelmiş gibiler, ola ki aynı asansöre birlikte binerseniz size sırtını , kapıya da yüzünü dönüyor, asansör durduğu an koşarak çıkıyorlar, kendinizi mikrop taşıyormuş gibi hissediyorsunuz ,ah ah nerde o eski komşular, nerde o güzel komşuluklar ?
“Müsaitseniz annem, babam akşam oturmasına size gelecekler“ Meğer ne güzel sözmüş, çoktan maziye karıştı, bu güzel ilişkiler…
Bizim bina “Selamsızlar Ordusu” gibi kalabalık var ama hiç kimse yok!
İyi komşuluğun nesli tükendi, değerler kayboldu, herkesin kafası cep telefonlarına gömülü, kimse “Nasılsın” diye hal hatır dahi sormuyor.
Hastalanan, ölen gidenden kimsenin haberi yok ama dünya yine de dönüyor, tüm teknolojisiyle.
Haftaya başka bir konuda buluşmak ümidiyle hoşçakalın
Sevgiyle kalın.
FATOŞ ACAR
GAZETECİ YAZAR
Yorum Yazın