Çocukluğumdan beri hüzün duyduğum bir bayram, hele o kurban edilmek için beslenen, sonrasında kesilmek için sırasını bekleyen o hayvanları görünce içim ayrı bir burkulur.
Bana göre vahşet, başkasına göre dini vecibe, sünnet…
Babam kurbanımızı önceden aldırır, bayram sabahı namazdan sonra kestirtir, parçalatır, annemin hazırladığı kaplara koydurarak evimize getirirdi, annem yere serdiği sofra bezinin üstüne yuvarlak et tahtasını koyar, satırla etleri daha da keser, kendince sınıflar, torbalara yerleştirir, verilmesi gereken akraba, komşu, işçi her kimse kendi elleriyle götürür teslim ederdi.
“Allah kabul etsin” dilekleriyle evimize dönerdi. İlk gün kesilen kurban eti dinlendirilir, sabah kahvaltısına kavurma yapılır, hepimiz masa başında et yemek için beklerdik.
Çocukluğumuzda bir sevinçti belki çünkü adı “Bayramdı.”
Sonrasında yıllar yılı o kurbanlar kesildi, etler ihtiyaç sahiplerine hep dağıtıldı, ama biz büyürken kurbanlıkların gözüne bakıp o acı dolu bakışlardan utanmaya başladık ne bayramı istedik ne de o eti yemeyi …
Evlenip baba evinden ayrılınca, Kurban Bayramında bizde evimizde kendi kurbanımızı kesmeye başladık. Eşim hem kendi, hem de benim için iki kurban kestirmeye başladı.
Bayramdan önce pazarlığı yapılıp alınan bu kurbanlıklar, yaz aylarına denk geldiği zaman İzmir - Çeşme’ de sitemizin bahçesinde ki gövdesi oldukça kalın palmiye ağacına bağlanırdı, sabaha kadar uyuyamazdım kurbanın içli içli meleyen sesinden.
Sabah namazından sonra kurban edileceğini bilirdi garibim, çocuklarım için bir acı oyun gibiydi, adı dayanışma, yardımlaşma , paylaşmaydı…
Artık canımız isterse , kasaptan aldığımız parça etleri kavuruyor, kavurma adetini yerine getiriyorduk.
Bayram dört gündü ilk gün kesim işleri sonraki günler, ziyaret ve misafir kabul etmeyle geçiyordu .
Artık o eski bayramlar yok ne milli bayramlarımız hakkıyla kutlanıyor, ne de dini bayramlarımızın tadı kaldı, hepimiz görüntülü telefonlarımızın küçücük ekranlarına sığıyor ,uzaktaki hasretlerimizle bayramlaşıyoruz .
Ne el öpmek kaldı ne sarılıp kucaklaşmak , bayramlık diye kıyafet alma özelliğimiz kayboldu çünkü “Deliye Hergün Bayram” dercesine hemen her gün bir şeyler alma telaşındayız, oysa eskiden öyle miydi , düğünden düğüne, bayramdan bayrama beklentilerimiz vardı , o da maziye karıştı .
Ortada et dağıtalacak fakir de kalmadı, biz de vakıflara bağışlayarak kurban kesme ritüelini sonlandırdık.
Ben zaten kendi adıma ne et almaktan anlarım ne de peynir, onun için de kurban etinin sert mi yumuşak mı olduğunu bilecek bir damak zevkim yok .
Bu yılın da Kurban Bayramını trafikte hiç kurban vermeden geçirmemiz en büyük dileğim , sağlıkla gidilip gelinen yollarımız olsun.
Haftaya bir başka yazımla, sizlerle olmak ümidiyle.
Tüm günlerinizin Bayram
Bütün Bayramlarınızın mutluluklarla dolmasını diliyorum ve sağlıkla daha nice bayramlar yaşayalım,
hoşçakalın mutlu kalın .
FATOŞ ACAR
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın