Özgürlük denilince aklınıza ne gelirdi,
TDK sözlüğüne bir göz atarsak : Herhangi bir koşulla sınırlanmama, zorlamaya, kısıtlamaya bağlı olmaksızın düşünme ve davranma durumu.
Ama Nazım demiş ki “Davet” şiirinde,
“Davet ediyorum sizi bir meydan okumaya
Dövüşerek kazanmaya ne varsa
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine bu hasret bizim…”
Meydan okumak, başkaldırış…
Özgürlük tanımı bende duruma göre değişir,
Çocukken sorsalar ; istediğimiz zaman, istediğimiz kadar oyun oynayabilmek veya şeker yiyebilmekti belki !
Peki ya ortaokuldayken; İşte orada bir tık yükseliriz, ne bileyim, yazılı kaygısı olmadan kitap okuyabilmekti belki de.
Büyümeye devam edelim,
Lisede; ailemize karşı bir sorumluluğumuz vardı, Anne terliğini yememek için “Arkadaşlarla buluşacağız, şu saatte eve gelmiş olurum” diyebilmekti yada ne bileyim, bizler için spor giyinmek, topu elimize alıp, arkadaşlarımızla tek kale maça yapmak veya kızlar için giyim kuşamına, saçının veya eteğin boyuna kimse müdahale etmeden karar verebilmekti…
Artık eğitimin sonu ve Üniversitede; koca delikanlı yada genç kız olmuşuz, o zaman herkes özgürleşirdi… Üniversiteli olmanın yazılı olmayan en büyük kuralı buydu… Bazıları için sadece üniversitenin kapısından içeri adım atabilmek özgürlükken, bazıları içinse gösteri ve yürüyüşlerde yer alabilmekti..
Hayat inişlerle, çıkışlarla devam ediyor, belki de o zamanlar mesleğimize veya koluna girip sığınacağımız eşimize karar vermekti özgürlüğümüz bir dönem…
İster okulda söz almak için kaldırdığımız parmağımız, isterse oje ile boyanan tırnağımız, ya da televizyonun kumandası, bilgisayarımızın mouse’u sosyal medyada ki yorum ve beğenilerimiz… Saymakla bitmez, bunların hepsi özgürlüğümüzün sembolü değil midir sizce !
Ahmet Arif de demiş ya
“Hasretinden prangalar eskittim
Seni anlatmaya başlamadan yoruldum
Özgürlük diye bir şey varmış, çok önceleri duydum…”
Varsa; söyleyecek sözümüz, besleyecek umutlarımız, kurduğumuz hayallerimiz bizi sadece onlar özgür kılıyordur belki de…
Davranışlarımız karakterimiz ve yeteneklerimizle sınırlıyken; düşüncelerimiz alabildiğince özgür…
Belki de hayallerimiz, umutlarımız, düşüncelerimiz, imgelerimiz ve zihnimizde kurguladığımız sınıflandırmalarımız…
Düşünsenize: Alabildiğine koşup zirvelere zıplayabilir, istediğimiz kadar akrobatik hareketler yapabiliriz zihnimizde… Düşme, çarpma, yorulma, zarar görme ihtimali olmadan…
İstemediğiniz hiç kimseyi, hiçbir olayı dahil etmeyeceğiniz bir alan…
Kısıtlanmamış, sınırlanmamış tek mecra zihnimiz. Geri kalan her yerde uymamız gereken sınırlar söz konusu..
Başkalarının özgürlüğü ile sınır sınıra yaşıyoruz. Görünmeyen demir parmaklıklarla kendimizi sınırladığımız hayatta, hepimiz özgürüz:
Zülfü Livaneli bile ne diyordu parmağını uzatarak
“Bir sözün coşkusuyla
Dönüyorum hayata
Senin için doğmuşum haykırmaya
Ey özgürlük
Ey özgürlük”
Hepimize özgürce bir yaşam dileğiyle ; Haftaya başka bir konuda buluşmak üzere.. Hoşça kalın, ama hep dostça kalın…
CELAL KODAMANOIĞLU
GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ
Yorum Yazın