Bunu yaşamak ne kadar zor, hele o veda da aynı şehirde olamamak, bir hafta öncesinde sapasağlam bıraktığım sevdiklerimden birini yani babamı hafta sonunda gelen acı haberle kaybettiğimi öğrenmek…
Düşündükçe aklımı oynatasım geliyor.
Bu bir kaza değildi. 1988 yazının Ağustos ayı
Bir kaç gün öncesinde İzmir - Çeşme’ de ki yazlığımıza yeni gelmiştik , eşim ve çocuklarımla ilk kez yalnız tatil yapıyorduk , eşimin kaynak ailesinden kimse yok , onlar Ankara‘da kardeşleri hasta, yoğun bakımda .
Oh tatilde dünya hepimize güzel, karışan, konuşan hiç kimse yok , herkesin hürriyeti kendine… Çocuklar havuzda, denizde, bahçede arkadaşlarıyla birlikteler, site emniyetli, herkes birbirini yıllardır tanıyor, komşuluk güzel.
Biz karı koca da çocukları sitede bırakıp Çeşme’nin farklı yerlerinde geziyor tozuyoruz .
Annemi babamı arayıp iyi haberlerini de alıyordum. Her şey buraya kadar güzel Ankara’daki hastamız yoğun bakımdan çıktı, durum iyiye doğru gidiyor, Cuma gününe geldik, kayınvalidemler geldi, iyi gelin oldum bir sürü yemek yaptım Ankara haberleri gayet iyi dün (Perşembe) babam hastaneye gidip geçmiş olsun ziyaretini yapmış ,kayınvalidem selamlarını getirdi.
Cumayı cumartesi gününe bağlayan gece yani babamla konuştuktan hemen iki gün sonra , gördüğüm rüyada Babam bana misafirim olarak geldi ,karnının aç olduğunu söyledi ,kuru fasulye ve pilav istedi , hemen hazırladım , o kadar çok pilav yedi ki kaşık kaşık , sağ olduğu saatlermiş meğer o saatler …
Sabah uyandığımda pirinci bolluk ve bereket olarak yorumladım , ama içim içime sığmıyordu , yüreğim başka türlü çarpıyordu saat 09.30 penceremin altında sesler dikkatimi çekti, üzerimde ise korkunç bir ağırlık… Bir ara adımın geçtiğini duydum , komşular bizim evin altında konuşuyorlar. Eşim , kayınvalidem aşağıda hemen yola çıkmaktan bahsediyorlar, biri bana Ankara’ ya gitmemiz gerektiğini , babamın ağır hasta olduğunu söylediğinde, hastalığı kabullenemedim, babam öldü değil mi dedim, kem küm ettiler …bu gece rüyamda geldi ve bana veda etti dedim , sözlerim hepsine anlamsız geldi , nasıl ağır hasta olsun ki üç gün önce telefonda konuştum , sesini duydum 6 gün önce “Allahaısmarladık”
diyerek Çeşme’ ye yola çıktım hangi ara hastalandı, hemde ağır hasta?
Ne yazık ki 13 Ağustos sabahı uyanıp kapıdan gazetesini aldıktan sonra dokuzu beş geçe ve 57 yaşında bir kalp kriziyle aramızdan ayrılmıştı .
Rüyamın berekete yorumunu geri aldım. Ankara’ ya doğru yolumuz meğer ne kadar uzunmuş , kilometre taşlarını bir bir geçerken gözyaşlarım sel olup akıyordu . Yola değil boşluğa bakıyordum , gözlerim hiç bir şeyi görmüyordu artık.
Salihli ‘de durduk , kayınvalidemin meşhur odun köftesi yediği lokanta , inanın içeri girip onlar köfteleri midelerine indirirken ben arabada hıçkıra hıçkıra ağlıyordum , o an onlardan , o rahatlıklarından o açlıklarından nefret ettim .
Acı benim acımdı , göçüp giden baba benim babamdı , onlar yalnızca beni götürüyorlardı. Onlar kim miydi ? Kayınvalidem , eşim ve çocuklarım…
Babam memleketimizde defnedilecekti , aile mezarlığımız oradaydı. Anacığımın evi hınca hınç dolu …
Ertesi sabah çiftliğimizdeyiz , Ankara ya 45 dakika… Babamın Dallas Çiftliği ( Kaleciklilerin benzetmesiydi ) her yer onun emekleriyle dolu doluydu , nerelerden ne fidanlar getirip elleriyle dikmişti . Ankara ‘dan İstanbul’ dan duyan , gelen ne kadar çok insan vardı. Kalecik halkı, akrabalarımız, eş dost, arkadaşları …Kimi yürüyerek kimi arabalarıyla, yüzlerce ağacın altında o insan kalabalığıyla gözyaşlarımızla son vazifemiz diyerek….…
O pirinç taneleri meğer tüm bu insanların kalabalığıymış , yaz sıcağında babamın cenazesine gelen insanlarla dolup taşmıştı çiftliğimizin her köşesi… Söz bitti , kelimeler babamı anlatmaya yetmiyor , bakışlarımız durgun, yüzlerimiz solgun, kafamızın üstüne bir yumruk yemiş gibiyiz… Ah Annem…acı çökmüş yüreğin kimbilir ne zaman iyi olacak ?
O gün kendi kendime , bir daha asla rüya görmek istemediğimi söyledim. Belki de ondan mı nedir , inanın hiç görmüyorum , rüyalarım beni korkutuyor. Her birinden bir iz kaldığı için istemiyorum, benim rüyalarım istenmediğini bildiğinden küstüler bana … Ama Ata’ mı , Atatürk’ ümüzü görmeyi yine isterim . Keşke her rüya o güzellikte olsa . Haftaya başka bir yazıda mutluluğa dair konuşalım sizlerle , gerçeği güzellikleri getiren rüyalar görün .
Hoşçakalın . Sevgiyle kalın .
FATOŞ ACAR
GAZETECİ - YAZAR


























Yorum Yazın