“Her canlı ölümü tadacak ve sonunda dönüp huzurumuza geleceksiniz”
Ankebut Suresi 57.Ayet
Ölüm…. Adını bile anmak istemediğim bir kelime, iyi de, peki neden yazıyorsun? Derseniz anlatayım, geçenlerde Levent’te bir işim vardı, arabayla Zincirlikuyu’dan, Levent istikametine doğru giderken, trafik tıkanmıştı, solda bir mezarlık kapısındaki “Her Canlı Ölümü Tadacaktır” yazısı ile karşılaşınca irkildim. Mezarlığın önünden geçen herkes bu yazıyı mutlaka okur ve eminim ki bir kere daha hayata bakış açısı değişir, hayatını gözden geçirir. Ölümü hatırlar ve “Bugün de hayattayım” diyerek hayata biraz daha bağlanır mı acaba dersiniz?
İşte benim aklıma yıllar önce kaybettiğim sevdiklerim geldi… Ve Makber….
Hamiyet Yüceses’in söylediği Makber şarkısını yıllar önce radyodan dinlemiştim. Bu şarkıda insanın aklına kaybettiği sevdikleri gelir, zaman zaman gözleri dolar. Benim de bu şarkıyı her duyduğumda gözlerimden iki damla yaş akar.
“Her yer karanlık pür-nûr o mevkî? ..
Mağrib mi yoksa makber mi yâ Râb!
Yâ hâbgâh-ı dilber mi yâ Râb,
Rüyâ değil bu ayniyle vakî.”
Makber….. Ne muhteşem bir şiirdi, öyküsünü hepiniz bilirsiniz, ünlü şairimiz Abdülhak Hamit Tarhan veremden vefat eden ilk eşi Fatma hanım için yazmıştı, ünlü şairimiz hakkında taziyeye gelen bir hanımı, rahmetli eşine benzettiği için yeniden evlendiği iddiaları ortaya atılsada, bu küllüyen yalandır, çünkü Abdülhak Hamit eşinin ölümüne öylesine üzülmüştür ki kırk gün boyunca Beyrut’taki Fatma hanımın mezarını her gün düzenli olarak ziyaret ettiği söylenir. İkinci eşi Nelly Clower ile 5 yıl sonra evlenmiştir..
Ve Zincirlikuyu Mezarlığı…
Adı gibi konularda birbirine zincirleme olarak geliyor çünkü bu mezarlıktaki ilk mezar “Abdülhak Hamid Tarhan’ındır, yani Makber şiirini yazan ünlü şairimiz…
Zincirlikuyu Mezarlığı ünlüdür… Abdülhak Hamit Tarhan’dan Zeki Alasya’ya, Erdal İnönü’den Faruk Nafiz Çamlıbel’e, Cemal Nadir’den , Kemal Sunal’a kadar… Saymakla sıralayamayacağım ikiyüzün üstünde bir çok ünlü burada yatıyor.
Zincirlikuyu Mezarlığını’nda hikayesi de kendisi gibi ilginç.
Bilindiği gibi çok eskilerde Şişli’nin semtleri olan, Ihlamur, Nişantaşı, Okmeydanı, Zincirlikuyu gibi kırlık alanlar padişahların yazlık saraylarının ve av köşklerinin bulunduğu ağaçlık yerlerdi.
Şimdi ki mezarlığın bulunduğu mevki ise 1870 yılında Sultan Abdülaziz’in oğlu Veliaht Yusuf İzzettin efendi için yaptırılan yazlık köşkün bahçesiymiş. Ama nedense içinde çeşit çeşit çiçeklerin yetiştiği, evcil hayvanların koşuştuğu bir bahçede bulunan bu köşk, onca güzelliğine rağmen Yusuf İzzetin efendiye pek de uğurlu gelmemiş.
1917 yılında girdiği bunalım sonunda bileklerini keserek intihar etmesi ile semt ve civarı uğursuz olarak anılmaya başlamış. Bazı kaynaklar ise Yusuf İzzetin efendinin öldürüldüğü, şehit edildiği olasılığından bahsederler. Bu acı olaydan sonra semtin uğursuzluğuna inanılarak buralara pek rağbet edilmez. Yerleşimin olmadığı bu alana şehir mezarlığı yapılması uygun görülür.
Zamanına göre şehir merkezinde hayli uzakta olan bir yere kimse ölüsünü gömmeye gitmiyordu, bunun üzerine “Makber” şiirini yazan ünlü şairimiz Abdülhak Hamid Tarhan 12 Nisan 1937 de Atatürk’ün talimatıyla Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilen ilk kişi oldu. Ve Zincirlikuyu Mezarlığın resmi açılışını da, Atatürk yapmıştı.
Asri Mezarlık inşa edilirken "Hatıralar Parkı" adıyla, daha çok Türk sanat ve fikir adamları ile farklı alanlarda tanınmış insanların da defnedileceği bir yer olarak düşünüldü. Hatta Ömer Seyfettin’in naaşı 1939 yılında TBMM kararı ile Kadıköy Mahmutbaba Mezarlığı'ndaki kabrinden alınarak buraya defnedildi.
İstanbul'un modern biçimde düzenlenmiş ilk asri mezarlığı olan Zincirlikuyu, 1959 yılına kadar halk arasında “Asrî Mezarlık" olarak anıldı. Bu tarihten sonra ise bilinen konumundan dolayı “Zincirlikuyu Mezarlığı” ismiyle anılmaya başlandı.
Zincirlikuyu adının nereden geldiğini araştırdığımda ise karşıma çok ilginç bilgiler çıktı şöyleki;
Bu semte adını veren “Zincirlikuyu” bugün mezarlığın karşısındaki Askeri lojmanların hemen arkasında bulunuyor. Bu meşhur kuyunun çıkrığı ip yerine zincirden olduğu için uzun yıllar varlığını korumuş, zamanında burada ikamet eden insanlar bu kuyudan faydalanmış, bu yüzdendir ki ahali yerleşim yerine Zincirlikuyu adını vermiştir.
İşte bugün binlerce kişinin ebedi istirahatgahı olan Zincirlikuyu Mezarlığı’nın da öyküsü böyleydi… Yine bir ilginç olayda, mezarlığa ziyarete gidenler arasında , içinde demir parmaklıklarla çevrilmiş bir yerde Evliya yattığına inanarak dileklerinin olması için çaput bağlarlar, inançlara saygım sonsuzdur ama gerçek olan şu ki ; Burada bir Evliya değil, Abdülaziz Han’ın atı yatmaktadır… Evet evet yanlış duymadınız o mezarda bir at yatıyor, bu gerçeği bilmeyenler hala ziyaretlere devam ediyor.
Işıklarda uyusun tüm rahmetli insanlar. Hoşçakalın ama hep dostça kalın
CELAL KODAMANOĞLU
GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ


























Yorum Yazın