1. Öncelikle problemlerin insan hayatının bir parçası olduğunu anlamak ve kabullenmek gerekiyor.
Bu dünyada hiç kimse mücadeleden muaf değildir. ‘Her şeye sahip’ gibi görünen insanlar bile görünmez savaşlar veriyor. Yalnız değilsiniz. Acınız gerçek, ama üstesinden gelebilme yeteneğiniz de öyle. İnsan olmanın hem güneşle hem de fırtınalarla yüzleşmek olduğunu kendinize hatırlatın.
2. Zorlukların kaçınılmaz olduğunu kabul edin - hayatta olduğunuzu kanıtlıyor.
Zorluklar ceza değil; büyümenin işaretidir. Sorunsuz insanlar sadece artık yaşamayanlardır. Her zorluk daha güçlü, daha bilge ve daha dirençli büyümek için bir fırsattır. Her zorluğu hak ettiğiniz hayata doğru bir basamak olarak kabullenin.
3. Her sorunun bir çözümü olduğuna inan - henüz göremeseniz bile.
Durumunuz ne kadar acı veya karmaşık görünse de, ilerlemenin bir yolu vardır. Bazı çözümler zaman alır, bazıları sabır ister ya da zihniyet/perspektif değişikliği. Ama iyileşmek her zaman mümkündür. Devam edin. Ve düşündüğünüzden daha yakın olduğunu göreceksiniz.
4. Kendinize bakış açınız gerçekliğinizi şekillendirir.
Kendinizi zihninizde görme şekliniz duygularınızı, seçimlerinizi ve mutluluğunuzu doğrudan etkiler. Kendi kendinize nazikçe konuş. Kendinizi değerli, güçlü, güzel ve önemli görün. Düşük özsaygının ya da kendinizden şüphenin neşenizi çalmasına asla izin vermeyin. Siz olduğunuz gibi yeterlisiniz, yetersiniz.
5. Başkalarının sizin değerinizi belirlemesine izin vermeyin.
Bazı insanlar kendi acılarını başkalarına yansıtıyor. Onların sözleri sizin gerçeğiniz değil, kendi acılarının yansımasıdır. Zarar vermek için konuşanlara güç vermeyin. Asıl önemli olan kendinizi nasıl gördüğünüz ve başkalarına nasıl davrandığınızdır.
6. Ruhunuzu besleyen insanlarla çevreleyin.
Çevreniz önemli. Sizi yüreklendiren, başarılarınızı kutlayan ve kayıplarda elinizi tutan arkadaşları seçin. Acınızla dalga geçenlerden ya da sizi küçük hissettirenlerden uzak durun. Gerçek dostluklar savaş alanı değil güvenli yerler gibi hissettirir.
7. Ruhunuzu canlı hissettiren şeylerle besleyin.
Boş zamanlarınızda, kalbinizi gülümseten aktiviteleri seçin. İster okuma, ister yazma, müzik, öğrenme, resim yapma ya da basitçe doğada yürüyüş yapmak - size neşe getiren şeylerin tadını çıkarın. Mutluluk anlamlı anlarla beslediğinde büyür.
8. Başkasının başarısı yüzünden asla kendinizi küçük hissetmeyin.
Zenginlik, şöhret veya statü gerçek değeri belirlemez. Başkasının bolluğu sizin potansiyelinizi azaltmaz. Hayat bir anda değişebilir - bugün mücadele eden bir insan yarın bir başarı hikayesi olabilir. Ayaklarınız sağlam yere bassın. Şükredin, minnettar kalın. Sizin de zamanınız gelecek.
9. Bekleyin - şu anda ne kadar karanlık hissederseniz hissedin.
Acı geçicidir ve hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. Yorgun olduğunuzda pes etmeyin - dinlenin, nefes alın ve tekrar deneyin. Nefes ciğerinizde olduğu sürece umut vardır. Bir kez daha deneyin. Sizin sıçrayışınız hemen köşeyi dönünce olabilir.
10. Dua, meditasyon veya ruhani bağlantıyı günlük rutininizin bir parçası yapın.
İster dua edin, ister düşünün, ister sessizlikte durun - daha yüksek bir amaçla bağlantı kurmak huzur ve berraklık getirir. Dua sadece durumları değiştirmez; sizi değiştirir. Kapıları açar, fırtınaları dindirir ve asla gerçekten yalnız olmadığınızı hatırlatır.
11. Cesur olun ve hayal ettiğiniz hayata doğru cesur adımlar atın.
Konfor alanınızda olağanüstü hiçbir şey olmaz. Her büyük hikaye bir riskle, başarısızlıklarla başlar - denemelerle ve yeniden yükselmeye can atar. Gerçekten istediğiniz şeyin peşinden gitmezseniz, neler olabileceğini asla bilemezsin. Hayallerinizin peşinden cesaretle koşun. Sandığınızdan çok daha yetenekli olduğunuzu deneyimleyeceksiniz.
Ve son olarak, şunu unutmayın:
Mutluluk bir varış noktası değildir - bir varlık biçimidir.
Mükemmellikte değil, ilerlemededir.
Acıdan arınmış bir hayata sahip olmak değil, yağmurda dans etmeyi öğrenmektir.
Kendinize karşı nazik, merhametli olun. Kendinizi ödüllendirin. Küçük başarılarınızı dahi kutlayın.
Kusurlu olsa bile şimdiki andaki mutluluğu seçin.
Zaten bugüne kadar çok şey atlattınız - kaldıramayacağınız hiçbir şey yok.
Siz huzuru, mutluluğu hak ediyorsunuz. Seevgiye değersiniz. Neşeye değersiniz.
Ve en iyisi hala önümüzde.
Parlamaya devam devam edin…
Hayatımı değiştirecen çok şey öğrendim. Bunlardan biri: İnsanları, büyüdükleri hallerine asla indirmememeliyiz.
Hepimiz gelişen varlıklarız, artık bugün kim olduğumuzu yansıtmayan eski benliğimizden parçalar taşıyoruz. Pişman olduğumuz seçimler, cehalet içinde yaptığımız hatalar, hala sevgiyle nasıl başa çıkacağımızı, nasıl hayatta kalacağımızı öğrenirken verdiğimiz acılar - bunlar hala yazılmakta olan bir hikayenin parçaları.
Bir insanın tek bir başarısızlık anına ne kadar çabuk indirgenebildiğine, bir insanın ne kadar kolay geçmişinin dünyanın sonsuza kadar onu gördüğü mercek haline şahit oldum ben de. Ama insanoğlu zamanda dondurulmuyor. Şimdiye kadar yaptığımız en kötü şeyler değiliz. İnsanlar değişir. Düşerler, düşünürler, iyileşirler ve lütufla ne-bazen büyük acıdan- yükselirler. Tekrar denerler.
Büyüme nadiren gürültülüdür. Her zaman büyük bir dönüşüm gibi görünmüyor. Çoğunlukla, ince - birinin nasıl yanıt verdiğinde sessiz bir değişim, bir zamanlar öfkenin yaşadığı bir durak, daha yumuşak bir kelime, yeni bir alışkanlık, daha derin bir nefestir. Bu insanların daha sabırlı, daha şefkatli, daha hazır oluşlarını izledim. Bir zamanlar kaos içinde yaşayanların başkaları için huzur kaynağı olduğunu gördüm. Bu mucize değil. Emek bu. Bu büyümektir.
Ve yine de, çoğu zaman, insanların evrim hakkını reddediyoruz. Onları ilk tanıştığımız sayfaya göre yargılıyoruz, bölümün değiştiğini asla fark etmiyoruz. İnsanların o zamandan beri yolculuklarının derinliğini kabul edemediğimiz zamanların modası geçmiş versiyonlarına bağlıyız.
Ama gerçek şu: herkesin yeniden yazabilmeyi istediği bölümleri vardır. Pişmanlık evrenseldir. Kefaret umudu da öyle. Ve eğer kendimizin zarafeti hak ettiğimize, ikinci şansları hak ettiğimize, dönüştüğümüz gibi görülmeyi hak ettiğimize inanıyorsak -bir zamanlar olduğumuz gibi değil- o zaman aynı lütfu başkalarına da göstermeliyiz.
Hiç kimse kendinin çoktan aşmış olduğu bir versiyonuyla kalıcı olarak tanımlanmamalıdır. İnsanlar geçmişleri değildir. Onlar onların potansiyelleri. Hepimiz hareket halindeyiz, sürekli öğreniyoruz, yeniden öğreniyoruz, iyileşiyoruz ve ikinci -ya da üçüncü- ya da onuncu kez doğrusunu yapmaya çalışıyoruz.
Bu yüzden nazik olalım. Kendimize karşı. Diğerleriyle birlikte. Yüzeyin altında sessiz sedasız büyüyen iyiliği görmeyi seçelim. Çünkü sevginin en büyük eylemi sadece birinin kim olduğunu hatırlamak değil - aynı zamanda kim olmak için çok uğraştığını fark etmektir…
Çaresiz olduğunuzda -sevgi, arkadaşlık, onay, fırsat veya başarı için- başınıza gelen her şeyi kabul etme olasılığınız daha yüksektir, sizin için doğru olmasa bile. Ama herhangi bir fincandan içmenin bedeninizi zehirleyebileceği gibi, herhangi bir şeyi ya da herhangi birini fark etmeden kabul etmek ruhunuzu, huzurunuzu ve yolculuğunuzu zehirleyebilir.
Bazen insanlar size ilgi gösterirler, ama bu manipülasyonla dolu olabilir.
Bazen fırsatlar yüzeyde iyi görünür ama dürüstlüğünüze mal olabilir.
Bazen ilişkiler yalnızlığınızı doldurur ama enerjini tüketebilir.
İşte bu yüzden asla yerleşecek kadar çaresiz kalmamalısınız.
Değerlerinizle örtüşeni bekleyecek kadar sabırlı olun.
Kırmızı bayrakları cazip gelecek şekilde sarılmış olsalar bile tanıyacak kadar akıllı olun.
Sunulan her şeyin kabul edilmemesi gerektiğini anlayacak kadar akıllı olun.
Zamanınız, enerjiniz, sevginiz, varlığınız çok değerli.
Onları öyle herkese teslim etmeyin.
Gerçek bir şeyi hak ediyorsunuz, besleyici bir şeyi, doğru bir şeyi.
Seçimlerinizde dikkatli olun. Huzurunuz ve amacınız bu
HANIM DEMİRBAŞ
UZMAN PEDAGOG VE
AİLE DANIŞMANI
Yorum Yazın