Tam 26 yıldır sahnelerdeyim dile kolay... Bir albüm, iki single ve üç klip sığdırdığım. Bir çok ünlü isimlerle ortak çalışmalarda bulundum. bu uzun soluklu serüvende, müziğin ve sanatçının geçirdiği değişimi, dibine kadar yaşayanlardanım. Mahalle düğünlerinden kına, nişan ve asker eğlencelerine; pavyonlardan en lüks sahnelere ve en salaş mekanlara kadar her yerde sahne aldım. Ancak tüm bu tecrübelerime rağmen, sanatçı ve müzisyenlerin bu denli itibarsızlaştığına daha önce hiç şahit olmadım.
Eskiden, bir müzisyen ya da sanatçı sahneye çıktığında, öncelikli kriter yeteneği, sesi ve sahne duruşuydu. O dönemin mekan sahipleri, sanatçının mekana katacağı ruha, atmosfere ve müzikal kaliteye değer verirdi. Anlaşmalar, genellikle sanatçının emeğinin karşılığı olan yevmiye üzerine kurulurdu. Bu, sanatçının performansına odaklanmasını sağlar, ticari kaygıları ikinci plana atardı.
Bugün ise durum çok farklı. Sanatçının sahneye çıkabilmesi için en önemli kriter, ne kadar "masa" getirebildiği veya ne kadar "müşteri" çekebileceği oldu. Bu, sanatçıya adeta bir pazarlamacı rolü yüklüyor. Bir zamanlar sanatını icra eden kişi, şimdi mekana müşteri bulmakla yükümlü. Bu durum, maalesef ki sanatın ve yeteneğin ticari bir araca dönüştürülmesine yol açtı. Güzel sesler, alaylı ya da mektepli profesyoneller, yerini geniş sosyal çevresi olan ancak müzikal kalitesi tartışılır isimlere bırakmaya başladı.
Benim gibi yıllarını bu işe vermiş, müziğin her alanında ter dökmüş bir sanatçı için bu dönüşüm oldukça acı verici. Sahneye, mikrofona, enstrümana duyulan saygının azaldığını görüyorum. Bir sanatçı olarak, sadece performansıma odaklanmak isterken, şimdi mekanın ticari kaygılarını omuzlamak zorunda kalıyoruz. Bu durum, sanatçının yaratıcılığını ve sahne performansını olumsuz etkiliyor.
En lüks mekanlardan en salaş yerlere kadar, her yerde sahne almış biri olarak söyleyebilirim ki, bu "masa muhabbeti" anlayışı, sektördeki genel kaliteyi ciddi anlamda düşürdü. İşletmecilik bilincinden uzak, sadece anlık kar peşinde koşan mekan sahipleri yüzünden, sahne kalitesi düştü, ses düzenleri bozuldu ve müşterinin sanata olan bakışı değişti. Bir zamanlar sanatçının performansı için gidilen yerler, şimdi sadece tüketim odaklı mekanlara dönüştü.
Sanatın ve sanatçının bu denli itibarsızlaştırılması, sadece biz müzisyenlerin değil, tüm toplumun kaybıdır. Sanat, bir toplumun ruhunu besleyen, ona yön veren en temel unsurlardan biridir. Eğer sanatçının emeği ve yeteneği değersizleşirse, o toplumun ruhu da yavaş yavaş solmaya mahkumdur.
Bu durumun önüne geçmek için hem biz sanatçılar olarak kendi değerimize sahip çıkmalı hem de mekan sahipleri ve sektör paydaşları, kısa vadeli kazançlar yerine sanata ve kaliteye yatırım yapmanın uzun vadeli faydalarını görmelidir. Aksi takdirde, sahnelerimizdeki güzel sesler tamamen susacak, yerini anlık kazanç peşinde koşan vasatlığa bırakacaktır. Umudum, müziğin ve sanatçının hak ettiği değeri yeniden bulduğu günlere ulaşmak.
Mehmet Ali BABAR
Yorum Yazın