Bu sabah güne haberle değil, yürek sızısıyla uyandım…
Televizyon ekranında bir kelime çınlıyordu: Operasyon.
Ve ardından gelen o tanıdık cümle:
“Birçok ünlü isim gözaltına alındı…”
Ekranda tanıdık yüzler…
Bir zamanlar sahnede, kamerada, halkın gönlünde yer eden insanlar, şimdi sabahın kör karanlığında, iki polis eşliğinde görüntüleniyor.
Fotoğraflar çarşaf çarşaf servis ediliyor, sosyal medya linç meydanına dönüşüyor.
Suçu sabit olmayan insanlar, toplumun önüne “teşhir” edilerek konuluyor.
Ve ben düşünüyorum…
Gerçekten suçlu olanla, sadece “adı karışan” arasında farkı kim, ne zaman, nasıl ayıracak?
Bir insanın hayatı, itibarı, onuru bu kadar ucuz mu?
Bir yanlış haber, bir yanlış kare, bir anlık zan — koca bir ömrü karartabiliyor.
Belki içlerinde gerçekten kullanan da vardır…
Ama kullanmayan da vardır, bunu adım gibi biliyorum.
Peki, kullanmayan insan ne yapsın şimdi?
Kendini nasıl temize çıkaracak?
Artık fişlendi, artık damgalandı…
Kullanmış olmasa bile, adı o listeye yazıldığı anda toplum gözünde “kirlenmiş” sayılacak.
Bu mudur adalet? Bu mudur insanlık?
Bir ülke düşünün…
Uyuşturucunun ticaretini yapanlar ellerini kollarını sallayarak gezerken,
“kullandığı iddia edilen” insanlar sabahın karanlığında kameralarla basılıyor.
Bu mudur hukuk devleti?
Bu mudur adaletin eşit terazisi?
Hayır!
Bu, adaletin değil, algının operasyonudur.
Ve en büyük zararı, masum insanın kalbine işler.
Operasyonlar gizli yapılmalıydı.
Bir insanın ailesi, çocuğu, sevdikleri televizyon ekranından babasının, kardeşinin, eşinin fotoğrafını görmemeliydi.
Adaletin yolu, insan onurundan geçer.
Eğer adalet, bir insanı aşağılayarak sağlanıyorsa, orada insanlık bitmiş demektir.
Bugün herkes susuyor.
Ama ben susamıyorum.
Çünkü biliyorum; bu tablo, bir sabah bir başka ismin, bir başka hayatın da başına gelebilir.
Ve o gün geldiğinde, susan herkesin sessizliği, bu yanlış düzenin onay mührü olacak.
Ben 42 yıldır gazetecilik yapıyorum…
Binlerce haberi kalemimle yazdım, ama hiçbirini bir insanın onurunu kırarak yazmadım.
Çünkü bilirim ki, bir fotoğrafla rezil edilen insan, bazen bir ömür boyu o karede hapsolur.
Ve biz gazeteciler, bazen bir haberle insanı kurtarırız, bazen bir haberle yok ederiz.
Bugün yaşananlar beni derinden yaraladı.
Suçluyla mücadele evet, sonuna kadar…
Ama “insanı” korumadan, “onuru” gözetmeden yapılan hiçbir mücadele kutsal değildir.
Unutmayalım…
Bir ülkenin adaleti, suçlulara nasıl davrandığıyla değil, masumlara nasıl davrandığıyla ölçülür.
Ve ben bugün bir kez daha diyorum:
Bu yapılan, adalet değil…
Bu yapılan, insanlığa yakışmıyor.
Burhan AKDAĞ
Yorum Yazın