Magazin gazeteciliğinin 80’li yıllarına damgasını vuran, sanat dünyasında herkesin tanıdığı, sevdiği, saydığı bir isimdi Faik Zambak…
Onu kaybedeli tam 18 yıl olmuş. İnanılır gibi değil. Zaman, bazen bir fotoğraf karesine bakınca ne kadar hızlı akıp gittiğini yüzüne vuruyor insanın.
Gazeteciliğe yeni başladığım, daha çömez olduğum yıllardı. Kalemim zayıf, heyecanım büyük, meslekte kendimi kabul ettirmek için didindiğim günler… O yıllarda Faik abimle tanıştım. Sanat camiasındaki dostlukları, samimiyeti, olaylara bakış açısı, tecrübesiyle bana yol gösteren bir ışık gibiydi. Onun yanında olmak, bana hem güven hem de ilham verirdi.
Bir ara kayboldu ortadan. Uzun süre görüşemedik. Sonra yıllar geçti, Magazin Gazetecileri Derneği’nde karşılaştık. O an içimi tarifsiz bir mutluluk kaplamıştı. Sohbet ettik, eski günleri yad ettik. Ama dernekte gördüğüm manzara hiç hoşuma gitmemişti. Yeni kuşak genç gazetecilerin ona karşı mesafeli, hatta alaycı tavırlarını görmek yüreğimi burktu. Oysa o, bu mesleğin duayeniydi.
Bir gün öğrendim ki, dernekte küçücük bir odada, bir sandalyenin üzerinde uyuyormuş. O an dünyam başıma yıkıldı. O gazeteciliğin koca çınarı buna layık değildi. Yanına gittim, dedim ki:
“Faik abicim, bundan sonra benim yanımda ol. Senin bütün ihtiyaçlarını ben karşılarım. Sen bana abilik yap, bana yol göster.” O günden sonra yollarımız birleşti. Yaklaşık yedi yıl boyunca hep beraberdik. Sevinçlerimi, üzüntülerimi, mücadelelerimi en yakından bilenlerden biri oldu. Ofiste, sokakta, röportajlarda, bazen sofrada… Her yerde, hep yanımdaydı.
Ve o kara gün… Ramazan ayının ilk günüydü. Kendini iyi hissetmediğini söyledi, Şişli Etfal’e gidip gelecekmiş. Alışkındık böyle şeylere, çünkü sık sık gider gelir, yine yanında bulurdum. Ama o akşam öyle olmadı. İftar sonrası telefon ettim, ofise geldimi diye sordum. Gelmediğini öğrenince içime bir sıkıntı düştü. Arkadaşları hastaneye gönderdim. Biraz sonra gelen haber beni yıktı: Durumu ağırdı, doktor “Bu geceyi çıkaramaz” dedi.
O anı hâlâ unutamıyorum. Başucunda sırayla oksijen pompası tuttuk. Yalnız kalmasın, nefesi tükenmesin diye elimizden geleni yaptık. Ama nafile… Yanımda bir dost, bir abim, bir yol arkadaşım göçüp gitti. O an sanki başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Dünya karardı.
Ertesi gün, dostlarla birlikte Hastal Mezarlığı’na defnettik Faik abimizi. Onu toprağa verirken, bir yanımda büyük bir boşluk açıldığını hissettim. Aradan geçen 18 yıla rağmen, o boşluk hâlâ dolmadı. Bazen bir fotoğrafına bakıyorum, bazen bir anıyı hatırlıyorum. İçimden “Ah be Faik abim, keşke şimdi burada olsaydın” diyorum.
Çünkü bazı insanlar vardır; varlıklarıyla size güç verir, yokluklarıyla içinizde kocaman bir sessizlik bırakır. Faik Zambak benim için tam da böyle bir insandı.
Mekânın cennet olsun Faik abim… Seni hiç unutmadım, unutmayacağım.
Burhan AKDAĞ
Yorum Yazın