Yine oturmuşum masamın başına, önümüzdeki haftanın yazısını yazmaya hazırlanıyordum ki….
Zırrrr telefon… açtım, telefonun öbür ucunda editörüm var,
-Seçil hanım rica etsem bu haftaki köşenizi Bayram’a ayırabilirmisiniz…
-Elbette niye olmasın…
Evettt Konu geldi, başlığı attık bile, “Bugün bayram erken kalkın çocuklar” Rahmetli Barış Manço’nun efsane parçasıyla başladık bir kere, evet bayram da geldi bile… Ama bayram neyimize … Bayramlar çocuklar içindi de, biz mi büyüdük? Yoksa gerçekten de kaybettiğimiz değerlerin arkasından üzülmekten başka çaremiz mi yok?
Sesinizi duyar gibiyim siz de derin bir ah çekip, “Nerede o eski bayramlar” diyenlerdenseniz, biraz hatırlayalım, biraz da hatırlatalım istedim..
Başlığı attım ya o zaman önce Barış Manço’yu rahmetle anıp onun o güzel dizelerini hatırlatalım söze “Bugün bayram erken kalkın çocuklar
Giyelim en güzel giysileri”
Değilmi eskiden sabah erkenden uyanıp bayram namazına giden babalarımız kurulmuş kahvaltı masası başında yeni alınan giysileri giyip karşılamak demekti “Bayram”. Tüm aile bireylerinin bir araya toplandığı; mutluluk kahkahalarının havada uçuştuğu, kızarmış ekmek kokusuydu bayram,
Bayram bizim çocukluğumuzda ; Tatile gitmek değil, ziyaret etmek demekti önce aile büyüklerinin elleri öpülür daha sonra konu komşunun kapısı çalınırdı çocuklar için birbirinden renkli çikolata şeker demekti, çalınan kapılardan en çok harçlığı kim topladı onun hesabını yapmaktı bayram.
Ah ne güzel günlerdi o günler bayramdan günler önce atılırdı rengarenk tebrik kartları, postaneler dolar taşardı samimiyetsiz toplu bayram mesajlarından önce, el öpmeler vardı şimdi ise insanlar akıllı telefonlarıyla bırakın birbirlerini aramayı mesaj bile atmaya üşenir oldu, Hatırlarsınız değilimi kolonyalar doldurtulurdu mahalle bakkalımızdaki fıs fıslı kolonya damacanasından herkesin kendi kolonya şişesi olurdu, en havalı kristalinden... Annelerimiz günler öncesinden baklavalar açar, mis gibi tereyağ kokulu, bol cevizli, fıstıklı baklavalar hazırlardı, Kapımız çalar gelen misafire Türk kahvesi ikram edilirken, yanında likör ve badem şekeri unutulmazdı, en favori likör hangisi derseniz, bizde yeşil renkli Nane likörüydü…. kahveler içilir , tatlı sohbetlere tanık olurduk
Eh komşuda pişen mutlaka bize de düşerdi... Komşuluk vardı çünkü. Hatırlasınız atasözümüz bile vardı, “Ev alma komşu al” diye, işte komşuluk çok önemliydi, yan yana kapılarda yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmesin diye paylaşılır, komşunun tabağı asla boş gönderilmezdi geri. Bayramın ilk günü ekmek çıkmazdı, fırıncılarda bayram yapardı çünkü, günler öncesinden stoklar yapılır bayram sonuna kadar bayatlayan ekmekler soba üzerinde ısıtılır, üzerine mis gibi tereyağıyla lezzet katılırdı.
Bir ah çekesim geldi ahhh ahhh nerede şimdi o eski bayramlar, yazıya dalmış eski günlerimi yaşarken… benim kız odaya girdi…
-Aaaaaa anne hazırlanmamışsın bile, tatile gidiyoruz ya….
Evet Eskidendi o bayramlar, şimdilerde bayram demek tatil demek çünkü…. Bir köşeyi daha doldurduk, bu vesile ile bende tüm Habercaddesi okurlarımın bayramlarını kutlarım…
Kalın sağlacakla… Şeker tadında bir bayram dilerim hepinize
SEÇİL ESKİOĞLU
GAZETECİ & YAZAR
Yorum Yazın