Ve Sen!
Gizli takipçilerim arasındasın, ama bende bilirim ki, sen iyi bir analistsindir, herşeyden önce dürüstsün ve karşındakinin dış görünüşüne değil, iç güzelliğine önem verirsin, işte bu çok insanlarda bulunmayan bir özellik, ilham senden geldi, bu hafta başka bir konuya uzanıyorum Güzellik…
Sorularınızı duyar yine bazılarınız çıkacak bana taş attın diyecek, Bazılarınız da, “Kim bu ? “ diyecek, kimse değil! hayal kahramanım… İlham prensesim mesela!
Başlığı attık ya : Bugünde Güzellik diye…..
Peki nedir bu güzellik?
Psikoloji der ki, “Kendini ayna güzel görenler, aslında aşağılık kompleksi altında ezilenlerdir” Bak işte çok doğru, bencede bir kadının güzelliği onun bakımlı olması ile eşdeğerdir.
Güzelliğin tarifini sorsam, “Ben biliyorum” diye parmak kaldıran çok kişi çıkmaz, buna da eminim.
Birgün Melisa ile İdealtepe’de bir Cafede oturmuş kahvelerimizi yudumluyoruz, laf lafı açtı,
-Bu hafta ki yazının konusu ne Seçil ? Diye bir soru yöneltince güldüm,
-Seni yazacağım güzel Melisam … Dedim.. şaşırdı..
Melisa benim canım arkadaşım, güzelliği gerçektende dillere destandır, Orta yaş grubuna girsede arkadaşım güzelliğinden birşey kaybetmedi hala,
Gerçi gençlikten kalan güzellik denen şey, sürekli olarak aynı kişide kalamayacağının bilincinde olmak, sizi rahatsız ediyor olabilirse de, onun bizi nasıl terk ettiğini bir görelim!
Yarı yolu çoktan devirmişsinizdir, kimilerin Yaşlı, kimilerin orta yaş grubu kimilerin ise İkinci baharı yaşayacağınız bir dönemdesinizdir,
Onu önce ellerde fark edersiniz ve sonra boynunuzda başlar melun kırışıklıklar derken yüzde kendini gösterir kırışıklar, gözaltı torbaları vesaire ve öylece gider. Hani derler ya, “Gözünün feri gitmiş!”
Peki, bu değişimler, bir günde mi böyle olur?
Hayır, alışırsınız ona. Çocukluğunuzda kaybettiğiniz bir oyuncağın kaybına ne kadar sürede alıştıysanız, işte o kadar sürede alışırsınız.
O oyuncağı kaybetmek bir suç değildi ya, yaşlanmak ta ayıp değil!
Düşünsenize; çok sevdiğiniz sağlam bir terliği belki de dört yıl giyip, onunla her yeri dolaşabilirsiniz ama gün olur , o terliği bırakmak istemeseniz de, o terlik sizi bırakır,
Yahya Kemal’de demiş ya, Giden yok seferinden diye, işte öyle birşey bu, ne bileyim daha çok uçsuz bucaksız bir denizde boşa kürek çekmeye başlar, belki, belki… o giden gemi geri dönerde, alır seni diye, ama yok dönmez artık, sen boş hayaller kurar, geçmişi yaşarsın…
Mesele marka değildir, kalite önemlidir, iyi bir terlik kolayca eskimez, seni asla terketmek istemez, geçte olsa anladım ki insanı yaşadıkları yaşlandırırmış
Önce, “Bıktım” der insan. Sonra da “Yoruldum” derken ki gücü bile, önceki gibi değildir. O “Bıktım” kelimesini yüksek bir enerjiyle söyleyen insan, yorgunluğun birikimleriyle, ruhtaki teslim bayrağını gösterip, şöyle söyler;
-Yaşlandım!
Bu hep böyle olmuştur.
Ve zamanla kabul edersiniz onu. Çünkü bu, doğanın değişmeyen bir kanunu.
Eğer biraz daha bu tarzda yazmaya devam edersem, bana kızacak, beni topa tutacağınızı hisseder gibi oldum.
Oysa henüz beni tanımıyorsunuz, bir tanısanız, belki fikirleriniz değişebilir.
Onca yazdığım can sıkıcı şeyleri, telafi etmeyi düşünecek kadar insan ruhunu ezberlediğime inanıyorum. Ah gençlik,
O dönemler, evimin kapısını en alt sınıftan olsun, en üst sınıfa kadar insanlara açmıştım.
Onlardan Alt sınıf, üst sınıf dedim bana kızardı,
-Göz hizanı hiç unutma Seçil derdi, haklıymış, unutmadım !
Gençtim, Çocukları çok severim, yıllardır miniklere eğitim verdim, hepsi ayrı güzellikteydi, hepsi benim çocuklarımdı çünkü, “Öğretmenim” diye eteklerime sarılmalarını nasıl unutabilirim ki o günlerde ayrı bir güzellikti şimdilerde tüm sevgimi torunuma verdim, bambaşka güzellik bu onsuz yapamam.
İşte ben, bu yüzden bugünde kendimi hala genç hissediyorum, insanları seviyorum.
Her şeyi bir yana bırakıp, konumuza dönersek, bir bayanı tepeden tırnağa güzelleşmek adına, maskelemek hiç de zor değil! Ve bu işi hiçbir zaman yapmak istemememin sebebi şuydu;
Bir insan, kendisini maskelemeyi sevmiyorsa, size nasıl bir faydası olabilir?
Yıllarca daldan dala atlayıp, çok sayıda kursları bitirdim, odamın bir köşesi sertifikalarımla, plaketlerimle dolu, onlar benim gurur kaynağım, işte bu plaketlerden güzellikti, daha bir doğal, daha bir kalıcı, bir insanın kendi orijinalliğini bozmadan, içten güzelleşebileceğine inandım hep.
Yakınların bilir makyaj yapmam ben bazen belki bir ruj yeterli olur bana…İhtiyacım yoktu ki, Eh yaş elli yediye adım adım yaklaşsam ta, kırışıklıklar başlasada, bilirim ki fondöten olsun, renkli kokulu kremler olsun, maskaralanmış kirpikler vs. Bir yıkanmayla geçiyor. Bence güzellik arkadaşımında dediği gibi içten geliyordu.
Paralar döktüğünüz onca makyaj malzemelerini kenara atıp, Naçizane fikrim olarak, tavsiyelerimi uygularsanız, eminim gün gelecek, bana teşekkür edeceksiniz.
Mesela ;
Her gün üç bardak ayran içen bir kişinin yüzüne, akabinde bir güzellik gelecek, kısa sürede pürüzsüzleşecek.
Bir bardak suyun içine, bir yemek kaşığı sirke koyup içen bir kimsenin cilt Ph’ı doğal olarak eşitlenecek.
Duş alıp, yıkanan saçların son durulama suyuna, on damla limon sıktığınızda, o saçlar parlamak zorunda kalacak.
Sabahları bir bardak anason çayını soğutup, içseniz diyorum. Yüzünüz renklenecek, dinçleşecek, vücudu gevşetecek.
Dahası, gözlerinizin altı, zamanla cilalanmış gibi olacak.
Gerçi ne yaparsanız yapın, hiçbir şeyi fazlasıyla yüceltip, abartmayın! hiçbir şeyi sonsuza dek kullanmayın! Hele de bu devirde…
Madem ki etkiye tepki, o halde bazen hiçbir şey yapmamak gerek!
Niçin her dakika aynı kremi kullanıyorsunuz ki?
Gün aşırı yüzünüze bal sürüp on dakika sonra yıkamış olsanız, herhangi bir kreme ihtiyaç duyamazsınız.
Daha bir mutlak, daha bir kalıcı güzellik mi arıyorsunuz?
Onun da çaresi var….
Samimi olun! Aşık olun! Ayaklarınıza bir zamanlar giydiğiniz terliklere şimdi uzakta da olsa bir bakın, onun kadar da olamıyor musunuz?
Şu var ki, doğallık, mayalarda yoksa yok! Olmuyor…
Şimdi Allah için söyleyin! Bol makyajlı ama duvar gibi bir güzellik mi yoksa samimi bir çirkinlik mi? umarım ikincisi.
Hem doğal, hem samimi…
VE
Sizden ricam, yazılarıma müdahale etmeyin! Bunlar benim görüşlerimdir, Dolaylı olarak duygularıma müdahale edilmiş olduğuna inanıyorum. Ki bu etik değil!
O halde buyurun! Okuyup ta beğendiyseniz, bunu belli etmeniz hoşuma gider, eleştirmek istiyorsanız, eleştiriniz!
Ama “bu yazıyı kime, niçin, neden yazdın?” gibi şeyler, belki de hayal, bunu kimse bilemez ki… ve bunlar benim kültürüme, yetişim şeklime, algılarıma çok ters!
Haftaya pazartesiye, Haber caddesinde, gene burada buluşmak ümidiyle, kalın Sağlıcakla Sevgilerimle
SEÇİL ESKİOĞLU
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın