Beyoğlu'nda gezersin,
Gözlerini süzersin ah,
Sevdiceğim, yavrucağım
Niçin niçin beni üzersin?
Seni rahmet ve saygıyla anıyorum Zeki Müren.
“Grand Rue de Pera” bu ismi hatırlayanlarınız oldu mu? Şaşırdınız değil mi , peki ya İstiklal Caddesi desem?
Evet evet şimdi bakıyorum hepiniz birden tabiki Beyoğlu diyorsunuz, Grand Rue de Pera , İstiklal Caddesi nin Osmanlı dönemindeki adıydı.
Cumhuriyetin ilanından sonra “İstiklal Caddesi” olarak değiştirildi.
Beyoğlu’nun ismi ile ilgili birçok rivayet mevcut. Bu rivayetlerden birine göre; Gritti ailesinden “Bey” lakabı ile bilinen Andrea Gritti’nin semtin isim babası olduğu düşünülüyor. “Bey’in konağına gidiyoruz.” söyleminin yıllar içinde “Beyoğlu’na gidiyoruz” haline dönüştüğü tahmin ediliyor.
Eski İstanbul beyefendilerinin kravatsız dolaşmadığı bu semt, ruhundaki incelik ile isminin hakkını veriyor. Eski Beyoğlu kalite demekti, herşeyden önce hanımefendilerin , beyefendilerin mekanıydı diyebilirim.
Aramızdan ayrılan birçok büyüğümüzün anlatımı ile eski Beyoğlu, daha doğrusu eski adıyla Pera.
O zamanlar erkekler takım elbiseli, kıravatlı, fötr şapkalı, bayanlar ise şık döpiyesleri ile salına salına dolaşırlardı. Nice aşklar yaşanmıştı Beyoğlu’nda.
Beyefendiler kışları ‘Republique’ (Cumhuriyet) denilen fötr, yazları ise bir hasır şapka takar, İstiklal Caddesi’nde yürüdüklerinde arkadaşlarını selamlamak için ellerini şapkalarına götürüp onu hafifçe kaldırılarmış. İşte böyle bir kültürü vardı eski Beyoğlu’nun.
Ya Yeşilçam?
Yeşilçam denilince hemen aklınıza sinema geldi değil mi?
Peki Yeşilçam nedir? derseniz, bir sokak ismi.
Türk sineması ile özdeşleşen Yeşilçam Sokağı’nın İstanbul’un entelektüel hayatına katkıları filmlerle sınırlı değil. Yapımcısından yönetmenine, senaristinden oyuncusuna kadar bir sektörün kalbini oluşturan Yeşilçam Sokağı, artistler kahvesi ile ünlüydü.
O zamanlar televizyonlar bilgisayarlar yok ki, elbette en büyük eğlencemiz sinemaydı.
Kendini yakışıklı gören soluğu Yeşilçam sokağındaki Artistler Kahvesinde alırdı. Kimler geldi, kimler geçti o kahveden, hatta rivayet odur ki; Kadir İnanır o kahvede sanatçı arkadaşlarıyla sohbet ederken yanlarına gelen yağız bir delikanlının
“Kadir abi, benim adım Mahmut, birazdan manitamla buradan geçeceğiz, beni tanırmış gibi davranır mısın, kız arkadaşıma biraz hava atayım,”
Kadir İnanır babacan tavrı ile “Tabi ki koçum” der, delikanlı uzaklaşır, yaklaşık on dakika sonra yanındaki kız arkadaşı ile birlikte kol kola geçerken, Kadir İnanır, delikanlıya seslenip
“Mahmut nasılsın koçum” derken, delikanlı kafasını çevirip
“Sen kimsin” diye havasını atınca…
Kadir İnanır yerinden fırlarken, arkadaşlarının onu zor zapt ettiği söylenir.
Rahmetli Erol Taş’ın da anısı unutulmaz,
Erol Taş bir gün İstiklal Caddesin’de yürürken yolunu kesen yaşlı bir teyze, suratına okkalı bir osmanlı tokatı atıp, “Utanmaz rezil utanmıyormusun körpecik kızı kirletmeye” diye yüzüne tükürünce,
Erol Taş kızmaz, kadına döner “Teyzem ver elini öpeyim “ herkes şaşırır ve sözlerine devam eder “Ne mutlu bana ki rolümü bu kadar gerçekçi oynayabilmişim” der.
İşte böyledir anılarla dolu Beyoğlu.
Bugün daha çok alışveriş odaklı olsa da Beyoğlu pasajları, bir dönemin kültürel ve sosyal buluşma noktaları idi.
İçinde yer alan tiyatrosunun sirk gösterileri ile bilinen Halep Pasajı, dönemin mimarisini yansıtan loca ve balkonlarını bugün de koruyor. İstanbul Gazetesi matbaasının bulunduğu Suriye Pasajı ve heykelleri ile dikkat çeken Aynalı Pasaj, bugün daha çok turistik eşya alışverişi için tercih ediliyor. Namık Kemal’in İbret Gazetesi’nin bulunduğu Hacopulo Pasajı’nın avlusunda kahvelerinizi içerken yumuşak bir müzik duyar gibi olabilirsiniz.
Eski Beyoğlu hep anılarla doluydu, ünlü şair ve yazarların buluştuğu Markiz Pastanesi, Çiçek pasajı hala varlığını sürdüren profiterol denilince akla ilk gelen isim İnci Pastanesini, lavanta kokulu Resul eczanesini ve Beyoğlu Çikolatasını unutmak mümkün mü !
Yazmakla biter mi Beyoğlu…
Kısaca Hanımefendilerin, Beyefendilerin adeta bir film karesinden çıkmışçasına göründükleri yer denilince akla gelendir.
Pera peki ya şimdi !
Şimdinin yorumunu siz okurlarıma bırakıyorum.
Bu günlükte bu kadar başka bir yazıda buluşmak üzere
Hoşçakalın, Hoş kalın
ESRA SONGÜLER
HABERCADDESİ EDİTÖRÜ
Yorum Yazın