“Yokuş başına geldiğinde
Bodrum’u göreceksin
Sanma ki sen
Geldiğin gibi gideceksin
Senden öncekiler de
Böyleydiler
Akıllarını hep Bodrum’da
Bırakıp gittiler…
Cevat Şakir Kabaağaçlı Halikarnas Balıkçısı”
Mevsimlerden yazdı, arkadaşımla Bodrum Kalesi’nin hemen yanıbaşında, Barlar Sokağı bitişiğinde, deniz kenarında belediyeye ait bir cafede oturmuş sohbet ediyorduk, arkadaşım siyaseti çok sevdiğinden yine siyasi bir konu açtı, baktım ki bu sıkıcı konuşma lafın güzergâhını değiştirmek için arkamızda yol üzerinde sıra halinde duran palmiyeleri göstererek
“Bu palmiyeleri buraya kim getirdi biliyor musun ?” diye sordum.
Arkadaşım bir an duraksadı “Bilmem burada yetişmişlerdir herhalde” diye cevap verdi.
“Hayır” dedim.
“Burada yetişmediler, sonradan birisi getirdi onları buraya.
“Halikarnas Balıkçısı” adını hiç duydun mu ?”
“Evet duydum ” dedi.
“İşte bu ağaçların tohumlarını buraya o getirdi.
Ama durrrr sadece palmiyeleri değil, Gelin Çiçeğini, Begonvilleri, Mimozaları da o getirdi, sayı bu kadar değil tam 45 değişik değişik bitki türünü Bodrum’da o yetiştirdi.
Mimozaların gelişinin en az kendileri kadar güzel bir de hikâyesi var, anlatmamı istermisin ?
Arkadaşım siyaseti sevmediğimi bilirdi, güldü.
-Anlat Esracığım kulağım sende..
-Halikarnas Balıkçısı olarak bildiğimiz Cevat Şakir Kabaağaçlı, Prosper Mérimée’nin ‘Carmen’ novellasını (Öykü) Türkçe’ye çevirirken, esmer İspanyol kızlarının saçlarına küçük mimoza demetleri taktığını okur ve ‘Neden benim Bodrum’lu esmer kızlarım da saçlarına mimoza demetleri takmasınlar’ diye düşünür.
Paris’ten mimoza tohumları getirtir, Tohumları Bodrum sokaklarına, bulabildiği her yere, halkın yardımı ile rastgele eker. Bir süre sonra Bodrum’un her yerini mimoza sarar.
Bir gün, rastladığı düğün alayında Bodrumlu kızların saçlarına Mimozalar taktığını görünce de sevincinden havalara uçar.”
“Bu Halikarnas Balıkçısı Botanikçi miydi ?” diye sordu arkadaşım.
“Hayır Ressam, Şair ve Yazardı. Hem greyfurt tohumunu da ilk o getirdi memleketimize, böylece bu muhteşem meyveyle onun sayesinde tanışmış olduk.”
“Ondan önce greyfurtu bilmiyor muyduk yani ?”
“Bilmiyorduk !”
Bunu duyunca arkadaşımın merakı arttı,
“Peki yolu nasıl düşmüş Bodrum’a bu Balıkçı’nın ?”
“İstiklal Mahkemeleri’nin hem Bodrum’a, hem de Türk Edebiyatına hediyesidir Halikarnas Balıkçısı.
İlginç bir öyküsü var, anlatayım sana”
Buraya yakın bir yerde, Girit Adasında 1886’da doğmuş, Cevat Şakir Kabaağaçlı, namı diğer Halikarnas Balıkçısı. Şakir Paşa’nın oğludur. Atina sefiri, validir aynı zamanda babası…
Çocukluğu Yunanistan’da geçmiş, Oxford’da okumuş, orada güzel bir İtalyan kadınla tanışmıştı, adı Agnese… Sonra Agnese ile evlenmiş ve bir kızları olmuştu adını Arapçada göz alıcı, parlak anlamına gelen Mutarra koydular, ardından yurda dönerek Büyükada da bulunan babasının Şakir Paşa Köşküne yerleşmişlerdi.
Bu köşkte Agnese ile Şakir paşanın yakınlaşmaları başlamış, bir süre sonra köşkteki hizmetliler arasında dedikodular ayyuka çıkınca aile Afyon’daki çiftlik evine yerleşmişti,
Şakir Paşa her an bir saldırıya uğramaktan korktuğu için evin her yerinde silah saklarmış, çiftlik evinde bir gece Cevat Şakir ile babası arasında kavga çıkmış.
Babasına “Utanmıyormusun O senin gelinin”, diye çıkışınca, Şakir Paşa bu ilişkiyi inkâr etmiş, aralarında tartışma büyüyünce ikisi de silah çekmiş, iki silah aynı anda patlamış, maalesef oğlunun silahından çıkan mermi babasını vurmuş.
Baba katili Cevat Şakir, çıkarıldığı mahkemede 15 yıl kürek cezasına çarptırılmış, cezasının yedinci yılında vereme yakalandığı için serbest kalmış.
Halikarnas Balıkçısı, tüm hayatını anlattığı anılarında, tek bir ayrıntıyı anlatmaz, o da babasıyla arasında gecen bu kötü olaydır.
Ta ki, yıllar sonra Bodrum’dayken, uzaktan mektuplaştığı ve evliyken tutkulu bir aşk yaşadığı Azra Erhat’a itiraf eder 19 Aralık 1958 tarihli mektubunda.
“Babamı öldürdükten sonra kendime olan güvenimi kaybettim. Kendimi o gün bugün yalan sanıyorum” diye not düşmüştü.
Cumhuriyet yeni kurulmuş, Cevat Şakir “ Resimli Hafta Dergisi”’nin 13 Nisan 1925 tarihli sayısında yayımlanan “Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmaya Nasıl Giderler” başlığı ile yazdığı yazıdan dolayı Ankara İstiklal Mahkemesi tarafından üç yıl kalebentlik cezası alarak Bodrum'a sürgün edilmişti.
Ankara’dan İzmir’e trenle iki er nezaretinde kolayca ulaşmış, o zamanlar Bodrum’a sadece denizden gidiliyordu, karayolu henüz yok, onu deniz yoluyla götürmüyorlar, ne de olsa o siyasi bir suçlu, “Denize atlar, Yunanistan’a kaçar, nemize gerek” diye karayoluyla gönderiyorlar. Aylar sonra Milas’a ulaşmış, Milas’tan da “Başka yerde ölüp nur içinde yatacağıma, burada nur içinde yaşarım” dediği Bodrum’a kadar yürümüş.
Cevat Şakir’e Kalebent cezası verilmişti.
“Kalebent” bu terim sana yabancı gelebilir, adından da anlaşılacağı gibi “Kalebent Cezası” Bir kale içinde zindana atılması anlamındadır, şansına iyi bir Kaymakam çıkmış, cezasının Kalebent olmasına rağmen onu kaleye kapatmamış, çarşının içinde aylık kirası 25 kuruşa şirin bir Bodrum evinde cezasını çekmesine izin vermiş.
Ve o saat cennete düştüğünü anlamış, koyları keşfetmiş, bitkilerle ilgilenmiş, balıkçılık yapmış, bir kayık almış bazen günlerce maviliklerde kaybolmuş. Bir süre sonra “Denizde balık adam, karada ağaç adam” olmuş çıkmış. Bitkilerle ilgili kitaplar bulmuş, okumuş, araştırmış, Avrupa’da bu işle ilgilenenlerle yazışmış, tohumlar istemiş, fidan bulmuş hepsini Bodrum’un her yerine ekmiş, dikmiş, sonra orada Bodrum halkı ile birlikte getirdiği çiçeklere gözü gibi bakmış. Bu sırada devlet, cezasının kalan kısmını İstanbul’da tamamlamasına karar vermiş. Gözü arkada kala kala İstanbul’a gitmiş, cezası bitince koşa koşa tekrar Bodrum’a gelmiş.
Burada yeniden evlenmiş, belediyeye bahçıvan olarak girmiş, çocukları olmuş, onların eğitimi derken Bodrum’u bırakıp İzmir’e yerleşmiş mecburiyetten. İzmir’de de turist rehberliği yapmış. 1945 yılında hemen hemen bütün ünlü yazar ve şair arkadaşlarına bir mektup yazmış ve belirlediği tarihte hepsinin İzmir’de olmalarını istemiş, gelirlerse eğer onları deniz yoluyla cennete götürmeyi vaat etmiş.
Çağrısına Sabahattin Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Erol Güney, Fuat Ömer Keskinoğlu, Sabahattin Ali ile onları uğurlamaya gelen ve apar topar tekneye atlayan Necati Cumalı cevap vermişler, aynı günde İzmir’de buluşmuşlar. Bir tekneye ekmek, peynir, su, İstanköy peksimeti, tütün ve çokça rakı alarak açılmışlar Ege Denizi’ne. Gazete okunmayacak, radyo dinlenmeyecek, mecbur olmadıkça karaya çıkılmayacak, bütün dünyayla ilişki kesilecek ve o zamana kadar hiçbirisinin gitmediği Bodrum denilen mavi cennette kaybolacaklar. Öyle de olmuş.
Sonra aynı tarihte her sene bu gezileri tekrarlamışlar. Daha sonra geziye katılan Cevat Şakir’in tutkulu aşkı Azra Erhat, bu yolculuğu anlatan kitabına “Mavi Yolculuk” adını koyunca, o gün, bu gündür Ege ve Akdeniz’de çıkılan ve günlerce denizde kalınan seyahatlerin adı hepimizin bildiği gibi “Mavi Yolculuk’ olarak kalmış.
Ve işte bu güzel insan, 13 Ekim 1973'te hayata gözlerini yumdu. Kemik kanserinden dolayı İzmir'in Hatay semtinde, 83 yaşında ölen yazar, vasiyeti üzerine yine Bodrum'a defnedildi. Cevat Şakir Kabaağaçlı’ya niye Halikarnas Balıkçısı denir dersen, onuda atlamadan anlatayım; Bodrum’da yaşadığı dönemlerde Bodrum’un antik dönemlerdeki Halikarnassos isminden dolayı "Halikarnas Balıkçısı" takma adıyla eserler yazdığı için “Halikarnas Balıkçısı” adıyla tanınır.
Onun için gidenler bilir, kara yoluyla Bodrum Torba’ya inilirken hemen yolun ortasında Cevat Şakir’in “Yokuş başına geldiğinde, Bodrum’u göreceksin” şiirinin yeraldığı bir tabela karşılar, deniz yoluyla gelenler ise Bodrum Marina’nın hemen girişinde onun heykeli ile karşılaşırlar…
Ve Bodrum gerçek ününü iki kişiye borçludur, İlki geçmiş günlerde anlattığım “Neyzen Tevfik” ve Cevat Şakir Kabaağaçlı yada hepinizin bildiği adıyla “Halikarnas Balıkçısı”
Arkadaşımın gözleri doldu, kahvesinden bir yudum aldıktan sonra, ağzından şu sözcükler döküldü.
“Nurlar, ışıklar içinde uyu Halikarnas Balıkçısı seni asla unutmayacağım. Balkonumdaki Begonvil ve Mimozalara baktıkça hep seni hatırlayacağım.”
Başka bir yazımda buluşmak üzere , Hoşçakalın, Hoş kalın,
ESRA SONGÜLER
HABERCADDESİ EDİTÖRÜ
Yorum Yazın