Bazen bir insanın sesi, sadece kulağımıza değil, ruhumuza dokunur… Hülya Bozkaya’nın sesi de öyleydi. Türk Halk Müziği’nin derinliklerinden gelen, acıyı da sevinci de aynı ustalıkla anlatan o güçlü ses… Fakat bir gün, hayat ona öyle bir sınav sundu ki, artık sadece sahnelerde değil, hastane odalarında da savaş vermek zorunda kaldı.
Dört yıl boyunca kanserle mücadele etti. Her gün ölümle göz göze geldi, her sabah yeni bir umutla uyandı. “Her gün ölümle dans ettim” dedi o… Ama o dansı hep bir adım önde tamamladı. Çünkü inancı vardı, çünkü sevenlerinin duası vardı, çünkü içinde bitmeyen bir yaşama sevinci vardı.
Berrak hücreli over kanseri… Kulağa sadece soğuk bir tıbbi terim gibi gelse de, arkasında sabahlara kadar süren ağrılar, düşmeyen ateşler, moralin yerle bir olduğu geceler vardı. Ama Hülya, hiçbir zaman pes etmedi. İmmünoterapi ile tedavisini sürdürdü, her zor anın ardından yeniden gülümsedi. Ve bir gün, doktorunun dilinden dökülen o kelimeyi duydu: “Temiz.”
İşte o an, yalnızca tıbbi bir zafer değildi bu. O an, yeniden doğuşun adıydı. O an, hayata tutunan herkes için umut ışığıydı. Ve Hülya Bozkaya, o ışığı sadece kendine saklamadı.
Şimdi “O da Yanıyo Bu da Yanıyo” isimli şarkısıyla sahnelerde, mikrofon başında… Ama artık başka bir misyonu da var: Kanser hastalarına “Yapabilirsin, dayanabilirsin, başarabilirsin” demek. Onlara ilham olmak, bir “rol model” olmak.
Çünkü o, sadece bir sanatçı değil…
O, hayatın en sert fırtınasında dimdik duran bir kadın.
O, umudun ve direncin sesi.
O, kanser hastalarının yolunu aydınlatan bir ışık…
Ve şimdi, geçmişte “ölümle dans eden” Hülya Bozkaya, hayatla dans ediyor.
Burhan AKDAĞ
Yorum Yazın