Hafta dediğin nedir ki, göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçiyor işte. Yıllardır Haber caddesi ailesinden olmak benim için büyük onur, sizlerle buluşmak için Pazartesi günlerini iple çekiyorum, gösterdiğiniz ilgiye çok teşekkür ederim okurlarım.
Bu gece yine balkonumda oturmuş, sade kahvemi yudumluyorum, bazen düşünüyorum da, belki de körü körüne inandığımız bazı geceler var günahlarda yüzde yüze yakın bir indirim, haksızlığa uğramış insanlara da iki misli ekstra puanlar verilen filan , falan….
Arkadaşım aklıma geldi, bazen konuşmak istemediği zamanlar ben sorgulayınca o “filan , falan” der konuyu geçiştirirdi… Ama benim bildiğim kadarıyla kul hakkı, bu kampanyaya hiçbir zaman dahil değil… Çünkü burada söz konusu olan özene bözene yaratılmış bir insan var. “İNSAN”…..
Ve her insanın bir hikâyesi!
Bugün yeryüzünde yaşayan milyarlarca insana “hikâyen var mı?” diye sorsanız, “hayatım roman” diyecek biliyorsunuz.” ama nasıl bir roman?” O romanların her birinin anlatılabilmesi için tüm evrenin yazar olması gerekecek.
Geçen yıl Tüyap Kitap fuarında gezerken , karşıma Kuyudaki Adam, isimli bir kitap çıkmıştı. Yazarıylada tanıştım, kendi hayatını kaleme almış, ve yayınlamış. Kadınlarla olan bütün tecrübelerini….yazmış işte …..
Sonra sinirlendim, hatta yazara bir telefon edip, şunu sormak isterdim. “Niçin insanlara kadınlarla ilgili tecrübeleriniz hususunda ikna etmek için bu kadar enerji sarf ettiniz? Acaba bir erkek, kendisiyle ilgili çapkınlık görüntüsü verdiği zaman daha mı karizmatik göründüğüne inanıyor?” Diye soracaktım, boşverdim, İnsan işte !
Bir çoğuna göre en büyük hata da bu ya zaten. Hayatını tek bir kitapta toplamak yerine, yüzlerce roman üretebilirdi….Bence hayır. Bazı kişiler enteresan olduğu hayatlarını yazar ve orada biterler…..O gibiler bitmeliler de…
Dostum, birgün olacak, bununda yazıları bitecek diye elini ovuşturma, öyle boş biri değilim ben, boşuna dememişler bana Tsunami kadın diye, önüme gelen kâğıtlara, denizdeki dalgalara, sahildeki kumlara, gökyüzüne yazsam da bitmeyecek hikâyelerim var benim. Hayatı dolu dolu yaşadım ben.
Elbette bitmez, çünkü hiç kimseyi hiçbir konuda, hiçbir ideolojik bir sebeple ikna edip etkileme gibi bir gaye taşımayan hikâyeler. Bu Puşkin’in dediği gibi bir hastalık! İşine gelen her nerede bulursa okusun veya okumasın. İşte bu niyetle yazılıyor bunlar…
Aslına bakılırsa, hayat gerçekten çok zor! Ne aşklara, ne hikâyelere gebe bu evren! Hele de bu devirde, insan psikolojisinin dengede kalması, o hayallerimizde anlatılan sırat köprüsünü geçmekten daha zor bir şey….
Şu genzinden konuşan parfüm gibi kibir kokan insanlar…Bunların her biri ruhumuzu olumsuz olarak etkileyen şeyler. Her biri bir hikâye olan..
Arkadaşımın sözünü unutmam mümkün mü, derdi ki,
“Ben öyleleriyle karşılaştım ki Seçil, canım dedim, canımı verdim, kalktı beni sırtımdan vurdu, insan mert olmalı, özü, sözü bir olmalı peki kaldımı zamanımızda öyle insanlar yok… bulursan bana haber ver olurmu?”
Gülüşmüştük, Şimdi düşündüm de, arkadaşım yine haklı çıktı hiç olmazsa hakikati bilmek dönüştürür insanı.
Yazı yazmayı sevenler de şunu kabul etsinler, ben öyle yeni çömezlerden değilim, yıllardır yazarım, yazılarım gerçekleri yansıtır, öyle hayal kurmakla, yaşanmamış şiirleri yazmakla bir metin yazılıp insanların önüne salata gibi sunulamaz. Yazmak bir dönüşümdür. Kalem, o yürekten gelen yaşanmışlıkları eline alır ve sizin huzurunuza bırakır.
Bugünlükte bu kadar, sürçülisan ettimse afola Pazartesiye yine aynı saatte Haber caddesinde başka bir konuda buluşmak üzere kalın Sağlacakla.
SEÇİL ESKİOĞLU
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın