"Kahvenden bir yudum almamışsın.
Korktun mu beni kırk yıl sevmekten?"
Demiş Cemal Süreya, hatta arkadaşımda sanırım bundan esinlenmiş sayfasında
“Ben kahvemi yalnız içiyorum kimsenin 40 yıl değil bir günlük bile hatırı yok bende”
Diye yazmıştı,
Sahi neydi bu 40 mucizesi…
Araştırmayı severim, pek çok insan tarafından kâinatın anası olarak tanımlanan Havva’nın 40 çocuk doğurduğuyla ilgili bilgiye en az bir bilgisayarımı açıp internette sörf yaptıkça rastladım, işte o zaman düşündüm tabi. Bir değil, iki değil, 40 çocuk bu.. Doğası gereği bir kadın ömrü boyunca 40 çocuk doğuramaz ki!.
Ben anlayamadım, nasıl olur? Bana verilen akıl, bu durumu anlamaya elbette müsait değil, şimdi ben de bu konuda kafam basmıyor diye, inkâr mı etmeliyim? Bilmiyorum ki, doğru da olabilir, olmaya da bilir.
Ancak şu var ki; içimde yapım gereği meraklıyımdır, araştırırım, o gün bugündür kırk rakamıyla ilgili aramda bir bağ oluşunca, epey bir araştırdım.
Önce sirkeden başladım, biraz araştırınca gördüm ki, üzüm suyunun tam 40 gün sonra sirke olduğunu öğrendim. Hatta 40 günlük fermantasyonla şarapta olur derlerde, hangisi doğru bilemedim çünkü yaşım o zamanlar, yirmilerde ya var ya yok..
Ben o yaşlarda bu yana, 40 mucizesine öylesine inanmıştım ki, hala da, önemli bir karar vereceksem 40 gün beklemeyi tercih ederim, hiçbir kaybım da oldu diyemem. Hani derler ya, insan yanlış düşünebilir ama yanlış hissedemezmiş.
Hem zaten duyguların zihinde belirgin ve netleşmesi için belli bir süreye ihtiyacı var. O antibiyotiği kullanan hastaların anında iyileşmediğini biliyoruz. Düşüncelerimizi zamanın koynuna yatırdığımızda üzümün sirkeye dönüştüğü gibi fikirlerimiz de değişebilir gerekçesiyle, önemli bir hayati karar için 40 gün bekleme prensibini hiçbir zaman terk etmedim. İyi ki etmemişim, şimdiki zaman bana bu tavrımın doğru olduğunu fısıldıyor.
Sizce bir insan, tecrübelerini ne zaman paylaşır?
Bence, meyvelerini aldığı zaman..
O halde paylaşmalıyım..
Bu devirde bilgiye erişmek çok kolay, benim zamanımda bir araştırma için ciddi bir derleme gerekiyordu. Araştırmam tabiki zaman aldı,
Hz.Muhammed’in peygamberliğe mazhar olmasının 40 yaşı bulduğundan tutun da, Kırk haramilere kadar, Yunus Peygamberin balığın karnında 40 gün kalışına, Davut A.S’ın 40 gün aç susuz kalıp ibadete çekildiğine kadar..Hem insanın aklı kırkında geliyormuş başına, belki de Diyanet işleri başkanı olmak için bu yüzden kırk yaş şartı var, bilemiyorum.
Akraba ziyaretlerinin 40 günü geçmemesi gerektiği ile ilgili epey bir tavsiyeye rastladım. Hem doğruysa Nuh’un gemisinde 40 kadın, 40 erkek ve 40 hayvan varmış, diye yazan bilgiler epey bir fazla.
Kırkla ilgili yüzlerce dokümana ulaşınca, “doğrusu bu kadar tesadüf olamaz!” görüşüyle 40 rakamını hayatımda uğurlu bir sayı olarak görmem gayet doğal..
Mutlaka duymuşsunuzdur, halen daha ölünün kırkından bahsederler, etiyle kemiğinin mezarda birbirinden ayrılması 40 günü bulurmuş. Loğusa ve bebek için “40 gün mezarı açıktır” derler. Daha neler neler..
Tam 30 yıldır, kendimle ilgili mühim bir karar vereceksem, pisi pisine bir yanlışlık tuzağına düşmemek adına 40 gün beklerim. Yeryüzünde beklemenin, sabretmenin yanlış bir şey olduğunu söyleyen tek bir kişiye rastlayamazsınız.
Hem zaman etkili bir ilaçsa madem, o verilecek kararın ne olması ile ilgili kendinde bir meyil bulacak insan.
Her ne yapılıyorsa yapılsın, eğer o bilinçli bir şekilde uygulanıyorsa, zaten beklemesi de zevkli bir hale gelecek.
Vereceğim kararla ilgili 40 gün bekleme prensibi bana kimsenin bir dayatması değil, kendi kendime koyduğum bir kuralsa madem, bir o kadar da saygın olmalı.
Her kararımızda bize tepki gösterip uyaracak olan yegâne organımızın kalbimiz olduğunu hepimiz biliyoruz. Hani çarpar ya, gümm gümm!
-Heyyt ne oluyoruz? Kendine gel!
Öfkeyle, kızgınlıkla hele de kalbin ritmi daha bir hızlı attığı anlarda hiçbir karar vermeyip bekleyin, derim…
Ve işte o öfke ve kırgınlık sonucu gelen küs içinde bugün çok sevdiğim bir arkadaşımla 40 günü çoktan geçtik, 40 hafta diyelim, ama inanıyorum bu 40 aya varmayacak, Öyle ya belli mi olur, Allah Kerim, belki sıcak bir merhaba buzları eritiverir!
Doğru ya; şu da var, bir uzmana gidip bir kararı vermekte zorlandığınızı söylerseniz, sanıyorum size şunu tavsiye edebilir. Aldığınız tek bir karar, kimleri etkileyecek? Bu kararla, kendinize faydanız, başkalarına ne gibi zararlarınız olabilir? Sizin sebebinizle etrafınızdaki kaç kişi bundan etkilenebilir?
Derler ya, boğaz 40 düğümdür diye, onun için karşınızdaki sevdiğiniz arkadaşınızı yargılamadan önce 40 defa düşünüp öyle söyleyeceksiniz, yoksa telafisi mümkün olmayan badireler karşınıza çıkıveriyor, telafi etmekte zorlaşıyor.
Kendinize, ruh dünyanıza faydası olan, kimseye zarar vermeyen bir kararsa bu, bence 40 gün beklemeye de gerek yok…
Son kez tüm söylediklerimi toparlamam gerekiyorsa; maddi, manevi, hatta aşk hayatınızla ilgili bir değişim için ne yapacağınızı bilemez olduysanız, dahası bu değişimle alınacak karar sizin hayrınıza mı, şerrinize mi gelişeceğini bilmediğinizden, 40 gün beklerseniz, en azından bu zaman zarfından, kalbiniz, beyniniz, duygu ve mantığınız, sizi doğru karar vermeye yönlendirecektir. İçiniz sizin için doğru olan neyse ona meyledecek.
Bu haftalıkta bu kadar, durun durun 40 gün sonra değil, 7 gün sonra haftaya başka bir konuda habercaddesinde buluşmak üzere kalın sağlacakla.
SEÇİL ESKİOĞLU
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın