O çok güvendiğin Mantığın, seni buradan Bağdat’a da gönderir, eline bir harita tutuşturur, cebindeki paranın yeteceğini söyler ve attaaaa gidersin yanında o mantığın olmadan!
O kimdi, kim olacak senin bir zamanlar dışarı çıkarken bile, alo dediğin arkadaşın, sırdaşın, yandaşın, şimdi anılarda kalan birisi işte.
Ama mantık denilen birşey var ki , o da orada mutlu olup olamayacağının garantisini veremez, mantığın onayladığı bir işi hemen yapınca, sezgiler araya girme tenezzülünde bulunmuyor… Yine de onu düşünmekten öte geçemiyorsun.
İşte o arkadaşım bir gün bana “Yaptığın bütün işlerde huzurlu olmak, tat almak istiyorsan, sezgilerini de hesaba katmak zorundasın.” demişti... Şimdilerde düşünüyorum da, doğru da demiş,
Anladım ki mantık öne çıktıkça, sezgiler, hani o içgüdüsüne benzeyen şey o his, derinlerde sükût edecek…
Oysa en mükemmel ve en uzun vadeli kararlar sezgilere kulak vermekle mümkün! bence bazı insanlar sezgilere değer vermediği için mutlu olmazlar.
Baksanıza hayatımız, süreklilik arz ederek karar vermekten ibaret!
Sabah yatağımızdan kalkınca ilk işimizin ne yapmamız gerektiği, dışarı çıkınca tercih ettiğimiz yol, o akşam için hangi yemeği yiyeceğimiz, tuvalete hangi sıklıkta gideceğimiz filan, falan…
Ama bilinçli ama bilinçsiz, bütün bunların tümü bir kararın eyleme dönüşmesidir…
Düşünsenize; gün gelir önemli bir karar almak zorunda kalırız alt tarafı basit bir karar, diyemezsiniz
Belki de kafaya koyup hayata geçirdiğimiz eylemin sonucu bütün bir yaşamımızı etkileyecek.
Ben şahsen önemli bir karar vermek durumuna düştüğüm zaman ne yaparım, biliyor musunuz?
Eskiden günün herhangi bir saatinde arkadaşımı arar sorardım, şimdi ise hiçbir şey! oturup kitap okuyorum… Kitap okumak bana çok huzur veriyor, artık kitaplar vazgeçilmez aşkım oldu benim, çok şeylerimi bu okumaya bağlıyım ben, örneğin o kitapları okumasam, bilgi dağarcığım gelişmese, size bu satırları yazmam mümkün mü! Asla…
Öylelerini tanırım ki, gerçekte makyaj kuklasıdır, aman yaşım çıkmasın diye göz kenarındaki kaz ayaklarını, göz altı torbalarını mat fondötenle kapatırlar, inanın dıştan bakınca önemli biri gibi görürsünüz, ama sohbete başlasanız, iki kelimeyi bir araya getiremezler, basit insanlardır onlar, kişiliği olmayınca dişiliğini öne süren zavallı insanlar.
Artık şunu anladım ki, insan kendini rahat bırakıp, sevdiği başka bir şeyle meşgul olduğu andan itibaren, o hiç yanılmayan, yanıltmayan “Sezgi” su yüzüne çıkıyor… Sana mahsus olan en doğru o an için neyse, onu yapmanı fısıldıyor, taa derinlerden.
Peki nasıl?
Sezgi ortaya çıktığı zaman, keşke öyle olaydı, keşke böyle olaydı, acaba nasıl olmalıydı? Doğrusu nedir? Ne yapmalıyım? gibi cümleler kuramazsınız. Kimseye bir şey danışma ihtiyacında bulunmazsınız… Çünkü o size mahsus olan en hayırlı doğruydu.
Doğrunun yanında ona itaat etmeyecek bir yanlış bulamazsınız. Karar doğruysa eğer, Akıl ve vicdan sükût edecek, inanın!
Evet Mantık, tavsiyeyle gelir içimize birinin birine öğüt verdiği gibi hani doktor ilaç yazar, eczacı onu anlatır.. Ve hep uzun vadeli, uzağı görerek gelir.
Mantık, her şeye rağmen yapacağın o eylemle ilgili mutlu olup olmayacağını bilmez.
Ama sezgi…
Sezgi, bir şimşek çakması gibidir. Akıl susar. Hiçbir yorumda bulunmaz. Sadece bu doğrudur, der. İşte o, bizim için doğrudur…
Sonuç mutluluktur ileriye dönük hesap da yapmaz..
Konuyu, daha bir netleştirmek açısından örnekle bitirmek istiyorum.
Bir arkadaşım var, herkes onu sever, yalan söylemeyeyim, iyi biridir, dürüsttür, zor günlerimde hep yanımda olmuştur, herkes zor gününde verdiği bir bardak suyun bile günü geldiğinde hesabını sorarken, o aklından dahi geçirmemiştir, elindeki bir bardak suyu kendi içmeden karşısındakine verdiğini çok şahit olmuşumdur herkese çok güvendiğini de tahmin ediyorum, biliyorum demedim tahmin ediyorum dedim, çünkü bilirim ki insanlar çiğ süt emmiştir, çünkü o çok değişti, ama içimde hiç değişmeyen kuvvetli bir his “O senin için doğru bir insan değil” diyor. Açıkçası ona artık güvenemiyorum… İşte bu sezgi dediğimiz şey de budur.
Unutmayın değerli Habercaddesi okurlarım, mantık, pek çok fikir ve öneriyle gelir, ama sana mahsus gerçek tektir.
O asla oynamaz, yamuk yapmaz … Her kimde bu varsa veya onu fark edip kullanıyorsa hediyedir… Bilmem anlatabildim mi !.. Anlayamadın mı ? Anlarsın, anlarsın bekle zaman sana onu tatbiki gösterir İlahi takdir diye birşey inanırım çünkü ben !
Oooo bayağı uzun yazmışım, seviyorum, yazmayı ve okurlarıma seslenmeyi, inanın sizlerin benim yazılarımın müdavimi olmanız beni onurlandırıyor.. Yazmak basit, yeterki ilham gelsin, gerisi kolay tıkır tıkır geliyor klavyemin tuşlarını koşuşturur durur.. Neyse haftaya başka bir konuda buluşmak üzere şimdilik kalın Sağlacakla
SEÇİL ESKİOĞLU
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın