Koskoca dünya. Üçte ikisi sularla kaplı. Yani suların kapladığı alan karadan daha fazla. Her bölgesinde insanlar yaşama savaşı veriyorlar. Şanslı olanlar ekonomik huzur içinde yaşıyor. Kimileri de zor şartlar altında yaşama mücadelesi veriyor. Eğer hala dünyada açlıktan ölen insanlar varsa bu bütün insanlığın ayıbıdır.
Mesela Türkiye de dünyanın stratejik ülkelerinden biri. Coğrafi olarak Avrupa, Asya ve Afrika’nın birleştiği konumda yer alıyor. Bundan dolayı ülkemiz üç kıta arasında doğal bir köprü görevi üstleniyor. Bunun sağladığı avantajlar da var. Mesela tarihi devirlerden günümüze önemli yolların kesiştiği yer olma özelliği kazanmıştır.
Bu ülkede yaşayan insanlar olarak farklı farklı yörelerde yaşamımızı sürdürüyoruz. Kimimiz köylüyüz, kimimiz işçiyiz, kimimiz memur, kimimiz iş insanı. Şehirde yaşamak ayrı köyde yaşamak ayrı. Hepsinin kendine göre kolaylıkları, zorlukları var.
Çocukluğu Karadeniz’in yüksek bir orman köyünde geçen biri olarak yakın tarihimizde Türkiye’nin ekonomik, sosyal gelişmelerini yaşadık. Mesela şehirlerde insanlar bulutları göklerde görürken bulutlar kuzeyin evlatlarının ayağının altındadır. Ve o bulutlara deniz diyorduk. Aslında her şey denizden ibarettir Karadeniz’de aşağıda rengi masmaviyken, yukarıda bembeyaz olur.
İlk yaşlarımızda yol, su, elektrikle tanışmamıştık. Su ihtiyacı yakın çeşmelerden taşınarak karşılanıyordu. İlk yol ile tanışmıştık. Puslu, havalarda dozerin yol vuruşunu izleyen çocuklardık. Ve bize çok ilginç gelirdi. İlk gelen Jibi büyük merakla izlerdik. Hele ilk arabanın gelişi biz çocuklar için büyük bir bayram havası estiriyordu.
Dağların arasında bir köy. İnsan sayısı belli. Herkes herkesi tanıyor. Herkesin yaptığı iş belli. Mısır, patates ekmek. Fındık bahçelerine bakmak. İnek, tavuk beslemek. O günün şartlarında bakkal, market yok. Aileler ihtiyaçlarını büyük oranda kendileri karşılıyor. O zamanların en önemli dışarıdan alınan ihtiyaç maddeleri gaz, tuz, cay, şeker. Gazı, tuzu, şekeri kendileri üretemeyeceklerine göre bunlara mutlaka ihtiyaç duyulurdu.
Çay, şeker derken. Geçmişimizde önemli yeri olan gıda maddelerdir. Karadenizli çayı sever. Çaysız kahvaltı sıkıntı olur. Bir dönem şeker bulamadığımız zamanlar demlediğimiz çayı çeşitli tatlılarla özellikle reçelle tatlandırıp içtiğimizi hatırlıyorum. Çay bulamadığımız zamanlar da ayva yapraklarını kullandığımız zamanlar da olmuştur. Çay ve şeker sıkıntısı neden yaşanıyordu o zamanlar onu aklım bir türlü almıyordu.
Geçmiş dönemlerde Mısır Karadeniz için önemli bir gelir kaynağıdır. En önemlisi ekmek ihtiyacı mısırdan karşılanırdı. Mısırlar büyüdüğünde tarlanın içinde dolaşmak ayrı bir heyecan ve maceraydı. Mısır toplamak ise ayrı bir heyecandı. Mısırın hayatımıza kattığı önemli bir olay da sigarayla ilgilidir.
Mısır püsküllerini gazete ya da defter kağıtlarına sararak içmekle sigarayla tanışmıştık. Halbuki sigara insanın kendi kendine ihanetidir. Maalesef daha çocukluk yıllarında mısır püsküllerinden sigara içmekle başladık. Gazete kağıtı ya da herhangi bir kağıta biraz kurumuş mısır püskülü koyup sarardık. Sırf bu mu kurumuş fındık yapraklarını da sarıp içtiğimiz günler de olmuştur.
Niye böyle bir farklı konuyu ele aldım. Dünyayla başladım. Esas amacım farklılıkları dillendirmek. Herkesin aynı şeyleri yaşamadığını anlatabilmek. Köy kültürü çok farklı. Hayatınız tabiat üzerine kuruludur. Gördükleriniz hayvanlardır. Dağlardır. Kuşlardır. Tarlalardır. Kış mevsimini de, baharı da, son baharı da tüm yanlarıyla yaşarsınız. Şimdi o gelenekler devam ediyor mu bilmiyorum ama kış mevsimlerinde kimi evlerde toplanıp demlenmiş çayları yudumlarken yapılan sohbetleri para vererek satın alamazsın. Kış gecelerinin en büyük eğlencesi buydu. Sobaların karşısında demli çayların eşliğindeki koyu sohbetler geç saatlere kadar sürüp giderdi.
Kimimiz köyde yaşıyoruz. Kimimiz şehirde. Kimimiz memur, kimimiz serbest çalışan. Kimimiz işinsanıyız. Herkesin amacı sağlıklı, mutlu bir hayat sürmek. Yaşamımızı sürdürürken insanlığa bir katkımız olabiliyorsa ne mutlu bize. İnsanlığa hiçbir katkı sunmadan yaşamak anlamsızlıktır.
Kendinize iyi bakın. Hoşça kalın.
MUSTAFA ÇOLAKOĞLU
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın