Bir kaç yıl önce, sıcak bir yaz günü, hafta sonuydu, her zaman olduğu gibi arkadaşımla sahilde adını bir renkten alan restoranda oturmuş sabah kahvaltımızı ediyorduk, serpme kahvaltı gelmişti, nefis bir kahvaltı ile birlikte sohbet ediyorduk, ikimizinde iyi bir çevresi vardı, kum gibi insan tanırken, bizde sohbet biter mi, siz deyin dedikodu, ben diyeyim magazin kulisi…
Konuşuyorduk ki o ara gül satıcısı bir kız çocuk masamıza yaklaştığı gözümden kaçmamıştı , arkadaşım bu 13-14 yaşlarındaki bu satıcı kız çocukla göz göze gelince çocuk, bizim masamızın yanından teğet geçerek başka masaya yöneldi, şaşırdım.
Niye tüm masaları dolaşan bu kız çocuğu bizim masamıza doğru yönelmişken, arkadaşımla göz göze geldiğinde “U” dönüşü yaptı acaba ?
Arkadaşımı tanıdığı kesindi, meraklandım sormak istedim ama arkadaşım usta bir söz manevrası ile konuyu değiştirince anladım ki anlatmak istemiyordu… Bende sormadım…
Laf lafı açtı, sohbetimiz ilerliyordu, bir ara konu cahil insanlara gelince döndü bana dediki
“Bilirmisin Seçil hep söylerim ben cahil dostum olacağına, akıllı düşmanım olsun diye, ama olmuyor be arkadaşım, olmuyor, belki dikkatini çekti, belki de çekmedi, bilmiyorum , yarım saat önce gül satıcısı çocuğu gördün değilmi, beni görünce uzaklaştı.. “
“Evet banada garip geldi çünkü seni tanırım centilmenliğini de bilirim, bana çiçek alırdın ama sana soramadım, belkide sormaya cesaret edemedim, vardır herhalde bir sebebi diye düşündüm.”
“Anlatayım arkadaşım”
“Ben İstanbul’un gecekondu semtinde doğdum, büyüdüm, orada ufak bir gecekondumuz vardı, rahmetli babam cahildi, okuma yazması yoktu bir fabrikada basit bir işçiydi, biz fakir bir ailedik arkadaşım, ama olsun rahmetli annem ve babam bizi yetiştirdi ya, herzaman onları rahmetle anarım… işte bu Kız çocuğunun asıl anneannesini tanırım ben..
Anneannesi, benim çocukluk arkadaşım, o zamanlar onlar zengin sayılırlardı. Biz iki odalı bir gecekonduda 5 kişi yaşarken, onlar biraz ileri de cadde üstünde bahçe içerisinde lüks üç katlı lüks bir evde yaşarlardı, babası da benim babam gibi cahildi ama Allah babama “Sen dur” derken, onun babasına “Yürü ya kulum” demişti, babası Kabzımaldı, haliyle zengindiler, anneannesi evlerinin tek kızıydı, biz sokakta misket oynar, bisiklete binerken, o bizim aramıza girmez, bizi aşağılancasına babasının vos vosuna binerdi, hatta babası öyle katı biriydiki, hiç unutmam, çocuktum ama, sokakta misket oynarken hızla yanımızdan geçerken bizlere yerdeki çamurlu su ile banyo yaptırmıştı… Çocukları sevmezdi.. Hoş biz ve bizim ailelerimizde onları…
Günler ayları, aylar yılları kovaladı, ben sıradan bir liseye giderken, kızları özel kolejde okuyordu… Ama hayat işte.. dedim ya babası zengin ama cahildi insanları aşağılardı diye . Cahillik para ile değilki, para babası için herşeydi dini imanı paraydı, yıllar sonra ben askere gittim, döndüğümde yoklardı, bunlar evi satmış, bizim mahallemizden defolup gitmişlerdi , duydumki Allah daha hızlı yürü kolum demiş, Etilerde lüks bir yere taşınmışlardı…
Gazetede işe başlamıştım, ekmek paramı kazandığım gazetenin yıllar sonra haber havuzuna ajanslardan düşen bir haberle karşılaştım, işte bu çocukluk arkadaşım, kolej mezunu, havasından yanına varılmayan zenginlik budalası arkadaşım, doğulu bir aşiretten zengin biriyle evleniyor, adam paralı ama kara cahil… birgün bunalıma giren damat, evde eşi olan arkadaşımı kucağındaki kızı ile birlikte öldüresiye döverken, kayınpederi ayırmak araya girince, bıçakla kayınpederini öldürüyor, evide ateşe verip kaçıyor, tabiki yakalanıyor, şimdi hapiste de, neye yararki, bir yuva dağılmış işte, o gençken, aynı mahalle çocuğuyken bizlere küçümseyen, arkadaşım kızı ile birlikte sokakta kalmıştı, mahalle arkadaşımla kader bizi yeniden karşılaştırdı, sonraki hayat hikayesine ben şahidim, hazır para çabuk biter derler, kimseleri yoktu, yıllardır elinde avucunda ne varsa satıp gününü kurtarmaya çalıştığından, parasız kalmıştı. Kızını sevdiğiyle evlendirmiş, kader kızının eşinide genç yaşta , kalp krizi ile ellerinden almıştı, inan aynen Türk filmlerinde gibi, hani “Ne oldum deme ne olacağım de” derler ya onun gibi işte..
Şimdilerde altmışına merdiven dayamış bu küçük kızın anneannesi benim çocukluk arkadaşım yaşı ilerlediğinden artık işe de giremiyor, kızı ile birlikte damadından kalan ufak bir evde kalıyorlar, kızı apartmanlara temizliğe gidiyor, işte bu çocuğu da mendil, gül, satıp kazandığı 3-5 lirayı eve götürüp günlerini geçiriyorlar.. Halen görüşürüm kendilerinle..
İşte karşılaştığım kız çocuğu bu arkadaşımın torunu, çocuk masaya gelirken beni görünce utandı ve kaçarcasına uzaklaştı, garibim onun suçu yokki, gelseydi katkım olsun diye elindeki tüm gülleri sana alacaktım.
İşte her zaman söylerim “Ne oldum deme, ne olacağım de” diye ailesinin kötü kaderide hep cahillikle, sadece paraya tamah etmekle, insanları aşağılayan tavırla bakmaları, egoları tavan yapmasıyla başlamış, sonra sıfırlamıştı.
Arkadaşımdan bu dram dolu filmleri aratmayacak kadar ilginç olan hayat hikayesini dinleyince kendime şükrettim, zengin bir anne babadan doğmamıştım ama, iyi bir okulda iyi eğitim almış, toplumda iyi bir kariyerim olmuştu. Anladım ki, İstediğin kadar Zengin ol, sen cahil olduktan sonra sonun hüsranla biter. Akıl para ile satılmıyor ki, gidip paranla alasın.
Haftaya başka bir konuda buluşmak üzere, Sağlacakla kalın değerli okurlarım.
SEÇİL ESKİOĞLU
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın