“Ben bıraktım o işleri…
Herkes ait olduğu yerde kalmalı artık.
Aşk şarkılarda.
Ayrılık şiirlerde.
Sen ise geçmişte...
Ben’mi ?
Ben henüz bulamadım daha ait olduğum yeri…!”
Sosyal medyada dolaşırken, geçen gün karşılaştım bu satırlarla…
Bir arkadaşım yazmıştı, Beni hayli düşündürmüştü paylaşımı düşündüm …
Ve sen bilirmisin, kendini sevmen ve sevginin farkında olman hayatın anlam kazanacak önce kendini seveceksin sonra başka insanları sevmeyi öğreneceksin böylece.
İşte ben bu hayatın yokuşlarını zorluklarla tırmanarak bugünlere geldim. Kendimi sevmem ve sevgimin farkında olmam benim en büyük mutluluğum oldu.
Ne kadar güçlü olduğumu, neler yapabileceğimi hangi zorluklarla mücadele edecek olsam da, kazanıp ya da kaybedeceğimi biliyorum. Zorluklara asla boyun eğmiyor, her işi başarabiliyordum. Öyleki, kolay değildi 20 çocuğa eğitmenlik yapmak, onları okula hazırlamak, ama başardım, kolay değildi, AFAD’da enkazın altına girmek, hayatını ortaya koyup insanları kurtarmak, hiç ama hiç kolay değildi bunlar.
Evet, evet… Bugünlere gelmek için çok ödünler verdim ben, çünkü kendimi tanıyorum. Kendimi tanıyor olabilmem, bana bir ayrıcalık ve güç sağlıyor.
Bilirmisin bu hayatta en güzel şey kendimizi sevebilmek, kendimizi tanıyor olabilmektir bence.
Ve ben her sabah uyandığımda önce aynaya bakıp kendime “Seni seviyorum diyorum” hatta aynaların bazılarına bana gülümse etiketleri bile yapıştırdım, sende yap …
Ben sabah erken kalkıyor, güne çok erken başlıyorum, olmazsa olmazlarımdan olan, kahvaltıdan önce balkonumda sade kahvemi yudumlamaktan çok büyük keyif alıyorum.
Bilgisayarımı açıyor, sosyal medyada şöyle bir sörf yapıyor, Tv.den sevdiğim programları seyrediyorum, hüzünlü olan her şeyden uzak durmayı öğrendim ben.
Neyden mutluysam, ne yapmak istiyorsam, her gün birine mutlaka vakit ayırıyorum,
Ve her sabah, yürüyüşe çıkıyorum, spor amaçlı görünse de sabah kuş seslerini dinlemek ruhumu dinlendiriyor, çok hoşuma gidiyor, Caddebostan sahiline gidiyorum, arada iyot kokusu sanki beni başka yerlere götürüyor, karşımda kızıl adalar, denizdeki dalgaların rıhtıma vuruşunu izliyorum sabah saatlerinde, hele ki o martıların bana seslenişi yokmu, sanırsınki karşımdaki adalardan bana haber getiriyor, sabah simitimi onlarla paylaşıyor, onlarla sohbet ediyorum ben.
Havanın tertemiz kokusunu içime çekiyor ve huzur bulduğum her şey için şükrediyorum.
Kendimi olduğum gibi kabul ediyorum ve değerli buluyorum.
Ellerimi seviyorum, ayaklarımı seyrediyorum. Doğal olan herşeyini seviyorum, hiç bir şey olmak zorunda değilim, hiçbir şey de yapmak zorunda değilim.
Çünkü ben her halimle değerliyim.
Bazen bilmeyerek hatalar yapsam da, istemeden arkadaşlarımı kırsam da, başarısızlıklarım ve yanılgılarım olsa da ben çok değerliyim. Sinirli biri değilim, onun için kendimi affediyorum. Hatalarım olmasa bende olmazdım diyerek hatalarımla kabul ediyorum kendimi.
Bu dünyaya gelmiş olmam bile beni değerli kılıyor, çevremde ki herkes benim için çok değerli. Geçmişte bana iyiliği dokunanları asla unutmam , minnet borcum vardır benim.
Her şeyden önce kendime güveniyor ne olursam olayım, her şekilde seviyorum kendimi.
Eşsiz ve benzersiz oluşum prezantabl görünümüm, sadece rimel haricinde süslenmeye asla ihtiyacım olmaması, değerimi bir kat daha arttırıyor, kimileriniz bana Narsist, Megoloman, Egosu tavan yapmış, Ukala diyebilirsiniz, ama ben çok değerliyim, eşsiz ve özelim. Başaramadığım hiç birşey olmadı benim, yıllardır, bıkmadan usanmadan, bu yazıları yazıyor ve sizler zevkle okuyorsanız, bu da büyük onurdur benim için.
Geçte olsa, kendimin herşeyden değerli olduğumun farkına vardım, İnsan gerçekten önemli ya da değerli biri olduğuna inanmadığı sürece, söylemesi bir anlam ifade etmeyen sözdür, değerliyim demek. Ne anlama geldiğini, nasıl değerli olduğunu bilmeli, gerçekten değerli olduğunu hissetmeli.
Değerli olabilmek için kendinle yüzleşmelisin önce, yanlışlıklarını kabul edeceksin mesela.
Yaptığın hatalarla seveceksin kendini. Doğru ya da yanlış yaptığın hiçbir şey den utanmayacaksın. Kendinle gurur duyacaksın, insanların göz hizasında olacaksın, onlara gülümseyeceksin, fakirin sofrasında soğanı yumrukla kıracak, cücüğünü yiyecek, zenginin sofrasında çatal bıçağı ustaca kullanacaksın, üstüne giydiğin elbisenin etiketine değil, sana yakışıp yakışmadığına bakacaksın, unutma etiket herzaman giysinin içinde kalır görünmez.
İşte böyle sevgili okurlarım, unutmayın herşey, herkes değerli elbet ama o aynadaki kişi hepimizden değerlidir, ve sizler bu yazılarımı yıllardır bıkmadan usanmadan okuduğunuz için benim için çok ama çok değerlisiniz… Haftaya başka bir yazıda buluşmak üzere şimdilik kalın sağlıcakla.
SEÇİL ESKİOĞLU
GAZETECİ - YAZAR


























Yorum Yazın