Siz kıymetli okuyucularıma bu hafta miras hukukunda en çok merak edilen ve emsal bir karar olarak karşımıza çıkan Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin, murisinden mahkeme kararı ile borcu kalanları sevindirecek önemli bir karara imza attı. Bilindiği üzere; Muris, miras hukuku terimidir ve "miras bırakan kişi" anlamına gelmektedir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'ne taşınan bir davada süreç, alacaklı tarafından borçlu mirasçılar hakkında ilamlı icra takibi başlatıldı. Ardından şikâyetçi borçlular da takibin kesinleşmesinden önce aldıkları mirasın reddi ilamını ibraz ederek takibin iptali ve hacizlerin kaldırılmasını talep etmişlerdir. İlam, bir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi belge anlamına gelmektedir.
İlk derece mahkemesince davanın süre aşımından reddine karar verildiği, şikayetçilerin istinaf başvurusu üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; "Şikayetçilerden Salime B.'nin istinaf başvurusunun kabulüne, diğer şikayetçilerin istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, şikayetçilerden Emire Ü., Faruk B., Emel E. ve Mehmet Salih B. yönünden şikayetin (davanın) süre aşımı nedeniyle reddine Salime B. yönünden şikayetin kabulüne ve İİK'nin 33/1 maddesi gereğince icranın geri bırakılmasına, Salime B. aleyhine yapılan hacizlerin kaldırılmasına" karar verildiği, borçlular vekilinin Salime B. dışındaki müvekkilleri yönünden temyiz başvurusunda" bulundu.
İstinaf, ilk derece mahkemesi tarafından verilmiş kararların usul ve esas yönünden bir üst derece mahkemesince incelenmesi anlamına gelmektedir.
Dosyayı temyiz incelemesinde ele alan Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, bozma ilâmında şu ifadelere yer verdi:
"Her ne kadar Hukuk Genel Kurulu'nun, 19.11.2014 tarih ve 2013/12-2240 E.-2014/929 K. sayılı olup, Dairemizce de benimsenerek içtihat değişikliğine gidilen kararı ile; mirasın reddi nedeniyle borçtan sorumlu olunmadığına ilişkin iddianın, borca itiraz olduğu ve ödeme emrinin tebliği üzerine takibin şekline göre yasal süre içinde ilgili yere yapılması gerektiği kabul edilmiş ise de bu ilke, mirasın reddine ilişkin mahkeme kararının, icra takibinin kesinleşmesinden önceki bir tarihte alındığı hallerde uygulanmaktadır.
DAVA AÇILMADAN ÖNCE MİRASIN REDDEDİLDİĞİ TESPİT EDİLDİ
Somut olayda, takip türü ilamlı icra takibi olup, murisin 03/07/2013 tarihinde vefat ettiği, 25/11/2013 tarihinde mirasın reddine karar verildiği, borçlular hakkındaki icra takibinin 14/01/2020 tarihinde başlatıldığı, borçlulara icra emrinin 23.01.2020, 24.01.2020, 03.02.2020 tarihlerinde tebliğ edildiği, 27.02.2020 tarihinde iş bu davada borçluların mirası reddettiklerini ileri sürerek takibin iptalini ve hacizlerin kaldırılmasını talep ettikleri anlaşılmaktadır.
DAVACI TAKİP İŞLEMİNİN İPTALİNİ İSTEDİ
İcra hukuku ilâmlı icrayı da bünyesinde bulundurmaktadır. İlâmlı icrada itiraz 'itfa', 'imhal', 'zaman aşımı' ile sınırlı olup, yasada bir başka nedenle ilâmlı takibe itiraz edilebileceğine ilişkin düzenleme bulunmamaktadır. Murisin ilâma bağlanmış bir borcu için takip yapıldığında daha önce mirasın reddi kararı almış kişi, kendisine karşı yapılan takip işlemlerinin iptalini ancak şikâyet yolu ile ileri sürebilir.
Borçluların bu husustaki başvurusu şikayet niteliğinde olup İİK'nin 16/2. maddesi uyarınca süresiz olarak ileri sürülebilir. Mirasın reddi ilâmı ile hakkındaki takip işlemlerinin iptalini isteyen şahsın başvurusu borca itiraz olarak nitelendirilmeyeceğinden ve İİK'nin 16/2 maddesi gereği süreyle sınırlandırılamayacağından, ilamlı icra takibinde mirasçıların mirasın reddi nedeniyle takibin iptali talebi süresiz şikayet olarak değerlendirilmelidir.
'SÜRESİZ ŞİKAYET' OLARAK DEĞERLENDİRİLDİ
O halde, şikayetçilerin mirasın reddi nedeniyle takibin iptali ve haczin kaldırılması talepleri süresiz şikayet olarak değerlendirilerek, işin esasına girilip, deliller değerlendirilmek suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, Bölge adliye mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir."
AVUKAT GİZEM GONCE
Yorum Yazın