Bryansk…
Bir tren, raydan çıkıyor. Köprü çökmüş.
İçinde sabah işe giden insanlar vardı belki, yanında çocuğu olan anneler, yaşlı bir yolcu, hayal kuran gençler…
Yedi kişi yaşamını yitiriyor. Yüzden fazla insan yaralanıyor. Bir saniye içinde, sessizlik bir çığlığa dönüşüyor.
Kursk…
Benzer bir acı. Bir başka köprü, bir başka yıkım.
Bir yük treni ama taşıdığı şeyler sadece malzeme değil artık — yıkılan bir güven duygusu.
Murmansk, Irkutsk, Ivanovo, Ryazan, Amur…
Haritada belki yerini bile bulamayacağımız şehirler.
Ama orada da insanlar yaşıyor. Sabah uyanan, kahvesini içen, çocuklarını okula hazırlayan, sevdiklerine sarılan insanlar…
Ve şimdi o şehirlerde siren sesleri yankılanıyor. Dronlar gökyüzünde, insanlar bodrum katlarında.
İnsan olmak, sadece kendi ülkesinin acısına ağlamakla sınırlı olmamalı.
Türkiye’de de çok tanıdık bu görüntüler.
Ankara’da, İstanbul’da, Diyarbakır’da...
Bir otobüs durağında patlayan bombayla parçalanan hayatlar.
Bir akşamüstü parkta oynayan çocukların üzerine düşen gölgeler…
Bu yazı bir coğrafyayı ya da bir milleti savunmak için değil.
Bu yazı, vicdanın diliyle yazıldı.
Çünkü insan acısı, sınır tanımaz.
Çünkü yıkılan her ev, susan her çocuk, paramparça olan her hayal hepimize bir şey anlatır.
Bir ekranın arkasından izlemek kolay, ama orada, Murmansk’ta, Bryansk’ta, Kursk’ta o patlamayı yaşayan bir annenin gözyaşı, bizim annemizin gözyaşı kadar gerçek.
Ivanovo’da, Ryazan’da siren sesleriyle uyanan bir çocuğun korkusu, bizim çocuklarımız kadar masum.
Bazen sadece bir insan olmak yeterlidir.
Hiçbir tarafı tutmadan, hiçbir siyasi hesap yapmadan, sadece insan hayatını savunmak.
Barışı savunmak.
Çünkü her patlama bir hayatı değil, bir umudu da yok ediyor.
Bugün bu yazı, belki sadece bir metin, ama belki birinin kalbine ulaşır, belki bir gün, bir lider, bir asker, bir karar verici, bir annenin gözyaşını görür bu satırlarda.
Скорблю вместе с вами. (Acınızı paylaşıyorum.)
SELMA ADIGÜZEL
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın