Hastalık olarak mı nitelemek gerekiyor, yoksa yaşın, yaşlanmanın getirdiği unutkanlıklar, bunama mı ?
Çocukluğumuzda sözün gelişi Ahmet Amca ya da Zehra Teyze diye bildiklerimiz için erken bunamışlar denirdi, bu isimler yalnızca konuya giriş yapabilmek için benim yazdığım isimler, tanıdığım birileri değil.
Bunamanın gazetelerdeki bulmacalarda sözlük anlamı olarak da hep ateh yazardım.
Hadi hastalık diyelim Alzheimere, ama bulaşıcı değil, insandan insana geçmiyor , genetik mi, değil mi? O bile belli değil, herhangi bir yarası beresi, ağrısı, sızısı, acısı, yok ama en kötüsü aklın yavaş yavaş yitimi, yaş olarak seksen ya da doksanı da beklemiyor, orta yaşlara inmiş ne yazık ki , gözünüzün önünde büyükleriniz, tanıdığınız komşunuz ya da bir akrabanız yavaş yavaş unutuyor herşeyi, hareketleri zayıflıyor, konuşması duraklıyor, tad alma , koku alma duyularını kaybediyor , gözlerindeki fer sönüyor, kulaklar yavaş yavaş duyma hissini kaybediyor ,geçmişin hatta çocukluğunun içinde yaşamaya başlıyor kişileri birbirine karıştırıyor , eşini , oğlunu , kızını dahi tanımıyor sudan korkuyor , yıkanmaktan kaçıyor, üşüyormuş gibi herşeyi üst üste giyiyor, evinden çıkarsa geri dönüş yolunu tamamıyla unutuyor, gittikçe çocuğa dönüşüyor, anahtar, kimlik, para tamamen ona yabancı kavramlar, zorlu bir yaşam şekli.
Yeni evlendiğim zaman neredeyse elli yıl öncesi Alzheimer bilinen bir kelime değildi, kanser, stress , aids , egoizm , narsizm , manipüle vb. pek çok kelime dilimize yavaş yavaş girdi ve biz o günlerde bugünün çok dışında eski bildiğimiz kelimelerle sakin sakin yaşıyorduk, başında da yazdığım gibi bunamaydı Alzheimerin adı!
Komşum da tanıdığım bir yakını (Süheyla Hanım Teyze ) dua ederken devamlı
• Allahım canımı al , aklımı alma diye ellerini kaldırıyordu gökyüzüne doğru , bana çok enteresan gelmişti bu duası,
Komşuma dönüp;
• Daha çok genç neden böyle dua ediyor dedim
• Ah kızım biraz daha büyü, henüz çok genç, çok cahilsin, şimdi anlamazsın, Allah da anlattırmasın dedi. Zamanla git gellerimiz çok oldu , Süheyla Hanım teyze o kadar duasına rağmen ömrünün son yillarında Alzheimer oldu , çok üzüldük ve kimseleri tanımadan öldü gitti.
Ben burada size üç yıl önce kaybettiğim kayınvalidemin Alzheimerle geçen son iki yılını anlatacağım , ve tanıdığım bir kaç genç komşumun da ne yazık ki 60 yaşına varmadan bu hastalıkla tanıştığından bahsedeceğim.
Tedavisi yok ne yazık ki beyin hücreleri birer birer ölüyor yenilenmesi mümkün değil.
Kayınvalidemi 2001 yılında 88 yaşında çoklu organ yetmezliğinden kaybettik, dediğim gibi ölmeden önce son iki yılını Alzheimerli olarak geçirdi, hastalığı başlarda hissetsek de kondurmak istememiştik, çok titiz, çok temiz olduğu için hareketlerindeki yavaşlama dikkatimizi çekmeye başlamıştı , “Vileda fırçasını” sudan sıkmadan çıkarıyor ,aynı noktada döndürüyor, bir adım ileri ya da geri gitmiyordu, iştahını kaybetmeye başlamıştı, yediği yeşil biber, domates , ekmek lezzetsiz geliyor hiç birini tadı yok diye bahane buluyor, yemekleri bakıcı yaptığı için zaten beğenmiyor hiç yemiyordu, doktorun verdiği ilaçları içtim diyor ama bir kutuda peçetenin altında saklıyordu, unutkanlıkları artmıştı, kayınpederimi oğlu, benim eşimi de kendi eşi zannediyordu, benim gelin olarak vasfım evdeki bakıcıyla aynıydı, onu tanıyor ama beni hiç tanımıyordu, insanlarla sağlıklı günlerinde çok ilişki kurmadığı, geleni gideni de çok sevmediği için evden çıkıp gidecek, kaybolacak korkusu hiç yaşamadık , hep evdeydi, çünkü odasındaki koltuğu, mutfağındaki sandalyesi ve yatak odasında yattığı yönü hiç değişmeyen şaşmayan kurallarıydı.
O temiz , titiz insan artık yıkanmaktan korkar olmuştu, kayınpederimi bakıcıdan kıskanmaya başladı bir kaç kez bakıcıyı ve beni evden kovdu , bu bilinçsizce yaptığı hareketlerdi, yüzüme bakarken gözlerinin arkasındaki çaresizliği, ne yaptığını, ne yapacağını bilememesi çok üzmüştü beni, elden ayaktan düşmedi ama hiç bir şey yemediği için aşırı kilo kaybı yaşadı, beslenememesi organlarını çürüttü , son bir ayını yatağında geçirdi bir çocuk vücudu gibiydi, o heybeti gitti, kayboldu, kimseleri beğenmeyen azametli kayınvalidemi hastalık yok etmeye başlamıştı, asla tahmin edeceğim bir son değildi onun ki, bayram sabahı saat 7. 20 de kaybettik sessiz sedasız göç etti bu dünyadan , cenazesinin defni saat 11.00 de tüm görevleriyle bitmişti, sağlığında etrafına zorlukları yaşatan insanın, öbür dünyayla buluşması o kadar çabuk olmuştu ki, herşeyi rast gitmişti oysa mezar yeri bile alınmamıştı .eşimin çevresi , belediyede çalışan arkadaşının sayesinde , rapor verecek doktoru , cenaze arabası , mezar yeri , cami de kılınacak namazı , herşeyi … Bu kadar güzel noktalanan bir son…
Ve genç komşularım bu hastalığın pençesinde hala yaşıyorlar ama onların on beş yıl önce başlayan bu hastalıkları kimbilir daha kaç yaşlarına kadar onları götürecek , Allah hiç birimize , hatta düşmanımıza bile bu hastalığı vermesin.
Hepimize akıl sağlığı , vücut sağlığı diliyorum .
Hoşçakalın, hoşluklarla kalın
FATOŞ ACAR
GAZETECİ - YAZAR


























Yorum Yazın