Tatiller biter, yaz güneşi yerini serin sonbahar sabahlarına bırakır, ve takvim yaprakları yeni bir başlangıcın işaretini verir. Her yıl aynı heyecanla, aynı telaşla, aynı umutla açılır okul kapıları. Çocukların ellerinde rengârenk çantalar, gözlerinde yeni bir yolculuğa çıkmanın heyecanı vardır. O kapılardan içeriye sadece öğrenciler değil; bir ülkenin geleceği, yarınlara dair umutları, hayalleri de girer. Çünkü okul dediğimiz yer, yalnızca derslerin işlendiği dört duvarlı bir bina değil; aynı zamanda bir toplumun geleceğe açılan penceresidir.
Bir defterin ilk sayfasına atılan ilk çizgi, aslında sadece bir öğrenci için değil; bir ülke için de yeni bir başlangıcı simgeler. O beyaz sayfalara yazılacak bilgiler, çizilecek hayaller, kurulacak dostluklar yarının hikâyesini oluşturur. Çocukların ellerinde tuttuğu kalem, geleceğin satırlarını yazacak; öğretmenlerin dilinden dökülen her kelime, bir milletin yolunu aydınlatacaktır.
Her çocuğun gözlerindeki ışık, geleceğin aynasıdır. O gözler ne kadar umut doluysa, yarın o kadar aydınlık olacaktır. Bu yüzden okulların açılması sadece çocuklar için değil; bir toplumun tüm bireyleri için heyecan verici, sorumluluk yükleyici bir hadisedir.
Bugün dünyada gelişmiş toplumlara baktığımızda, hepsinin ortak noktası güçlü bir eğitim sistemine sahip olmalarıdır. Çünkü eğitim sadece bireysel bir kazanım değil; aynı zamanda toplumsal bir dönüşüm aracıdır. Okul, bir yandan bilgiyi aktarırken diğer yandan insanı şekillendirir, değerler kazandırır, sorumluluk duygusunu aşılar.
Bir ülkenin geleceği, fabrikalardan çok sınıflarda üretilir. Tebeşirin tahtada bıraktığı iz, bir toplumun kaderine yön verebilir. Bu yüzden her yeni eğitim yılı, sadece öğrencilerin değil; toplumun da geleceğe dair sınavıdır.
Okulun açılması, çocukların heyecanı kadar velilerin de telaşıdır. Çantaların hazırlanması, sabah trafiği, ders kitaplarının bulunması… Veliler de aslında bu yolculuğun sessiz kahramanlarıdır. Çocuklarının başarısı için koşturan, onların geleceği için emek veren her anne-baba, bu kapının aralanmasında önemli bir rol oynar.
Ve elbette öğretmenler… Onlar, tebeşir tozunu avuçlarına alarak hayallere şekil veren sanatçılardır. Bir öğretmenin yaktığı ışık, bir öğrencinin bütün hayatını değiştirebilir. Bu yüzden okulun açılması, öğretmenler için de yeni bir umut, yeni bir sorumluluk demektir.
Bugün okul sıralarında yan yana oturan çocuklar, yarının doktorları, mühendisleri, yazarları, bilim insanları olacak. Onların her biri, bu ülkenin geleceğinde bir iz bırakacak. O izlerin niteliği, bugün onlara sunduğumuz eğitimle doğrudan bağlantılıdır. Bir öğrencinin küçücük hayalini desteklemek, yarının büyük icadına, edebî eserine, sanatsal başyapıtına dönüşebilir.
Bir çocuğun kaleminden çıkan satır, belki bir gün bir milletin yolunu değiştirecek bir düşüncenin tohumu olacaktır. Bu yüzden okulların açılması, sadece ders zilinin çalması değil; aynı zamanda bir toplumun geleceğe kapı aralamasıdır.
Okullar açıldı… Sıralar doldu, bahçeler şenlendi, sokaklara yeniden çocuk kahkahaları karıştı. Bu manzara, aslında geleceğe dair en güçlü umudumuzun resmidir. Unutmayalım ki, bir milletin kaderi sınıflarda yazılır. Eğitim, bir ülkenin en büyük sermayesi, en kıymetli yatırımıdır.
Her yeni eğitim yılı, aslında geleceğin kapısını aralayan yeni bir anahtardır. O kapının ardında daha bilinçli, daha adaletli, daha üretken bir toplum görmek istiyorsak, bugün okullarımıza, öğrencilerimize, öğretmenlerimize sahip çıkmalıyız. Çünkü yarın dediğimiz şey, aslında bugün sınıflarda atılan küçük adımlarla inşa ediliyor.
Haftaya başka bir konuda buluşmak üzere hoşçakalın
SABİHA ÜNAL
YAZAR
Yorum Yazın