Takıntılar, yalnızca davranış değil; ruhun kendi vicdanıyla bitmeyen mücadelesidir.
Her gün aynı sahne…
Kapının önünde dakikalarca süren bir mücadele.
“Elimle çevirdim, sesini duydum… Ama ya kilitlenmediyse?”
Bir adım atarsın, zihnin bağırır:
“Geri dön, kontrol et. Yoksa felaket olur.”
Ellerin kanayana kadar yıkanır, çünkü kirin kendisinden değil; içindeki “ya” sorusundan kurtulmaya çalışırsın.
OKB, dışarıdan bakıldığında “basit bir takıntı” gibi görünse de, aslında ruhun en derin katmanında yaşanan görünmez bir esarettir.
Görünmeyen Zincir
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), kişinin istemediği halde zihnine giren obsesyonlarla ve onları susturmak için yapılan kompulsiyonlarla tanımlanır.
• Obsesyonlar → Davetsiz misafir gibi zihne giren düşünceler.
• Kompulsiyonlar → Kaygıyı azaltmak için yapılan tekrarlar.
Sonuç: kısa süreli rahatlama, ardından yeniden yükselen kaygı ve bitmeyen yorgunluk.
Takıntılar ve Suçluluk: Dinamikler
Psikoloji literatürü OKB’nin merkezinde suçluluk ve aşırı sorumluluk olduğunu gösteriyor.
• Bilişsel Psikoloji: Rachman (1993), obsesif düşüncelerin herkeste olabileceğini ama OKB’lilerin bu düşüncelere “tehlikeli anlam” yüklediğini ortaya koydu.
• Psikanalitik Yaklaşım: Freud, bastırılmış dürtülerin suçlulukla birleşerek takıntı şeklinde geri döndüğünü öne sürdü.
• Bağlanma Teorisi: Aşırı eleştirel veya cezalandırıcı ebeveynler, çocukta “hata yaparsam sevilmem” inancını besliyor.
Sonuçta OKB yalnızca kaygı değil; insanın kendi vicdanı ve bastırılmış duygularıyla yaptığı bitmeyen bir hesaplaşmadır.
Aile Ne Yapmalı?
En sık yapılan hata: “Abartıyorsun, bırak takıntılarını” demek.
Doğru yaklaşım:
• Yargılamak yerine dinlemek: “Zorlandığını biliyorum, yanındayım.”
• Kompulsiyona ortak olmamak: Döngüyü beslemek yerine sabırla sınır koymak.
• Sabırlı olmak: OKB bir “inat” değil, beyin temelli bir kaygı bozukluğudur.
OKB’linin Dünyası
Bir OKB hastasının ruhunu anlamak için şunu hayal edin:
• Zihninizde sürekli “yanlış yaparsam” alarmı çalıyor.
• Her davranışınızda “ya kötü bir şey olursa” kaygısı içinizi kemiriyor.
• Rahatlama, sadece birkaç dakikalık bir yanılsama.
Bu yüzden OKB, yalnızca bireyin değil, tüm ailenin yükünü artırır.
Çıkış Yolu Var mı?
Evet, var.
• Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) → “Düşündüm = Yapacağım” inancını kırar.
• Maruz Bırakma Terapisi (ERP) → Kişi takıntılarla yüzleşir, kaygının doğal olarak azaldığını öğrenir.
• İlaç Tedavisi → Serotonin dengesini düzenler.
• Destek Grupları → “Yalnız değilim” duygusu iyileşmeyi hızlandırır.
Ama en önemlisi: suçluluk yerine anlayış, yargı yerine şefkat.
Son Söz
OKB, görünmeyen zincirlerle yaşanan bir iç savaş. Takıntılarla suçluluk arasındaki hesaplaşma bitmeyen bir döngü gibi görünse de, kırılabilir.
Çünkü en büyük ilaç çoğu zaman şu basit cümlede gizlidir:
“Yanındayım.”
Haftaya başka bir yazımda buluşmak üzere hoşça kalın
HANIM DEMİRBAŞ
UZMAN PEDAGOG VE
AİLE DANIŞMANI


























Yorum Yazın