Hayat, bazen bitmeyen bir kitap gibidir. Sayfalarını çeviririz, kahramanlarını tanırız, hikâyenin içine gireriz… ama bir noktada kitap elimizden alınır, biz de en güzel yerinde yarım bırakırız. İşte tam da bu yüzden, insan hayatı aslında tamamlanmamış cümleler, söylenememiş sözler, gidilememiş yollarla doludur.
Kimimiz çocukken başladığımız bir defteri tamamlamadan bir köşeye bırakırız, kimimiz en sevdiğimiz şehre gidip o sokaklarda yürümeyi hep erteleriz. Kimimiz ise kalbimizin en derininde taşıdığımız bir duyguyu dile getiremeden yılları geride bırakırız. Ve sonra bir gün fark ederiz ki; hayatımız aslında yarım kalan hikâyelerimizin gölgesinde şekillenmiş.
Yarım kalan şeylerin sessizliği vardır. Bir şarkı, en duygulu yerinde sustuğunda kalbimizde bıraktığı boşluk gibi. Ya da çok istediğimiz bir buluşma, tam kapıya çıkacakken ertelendiğinde içimizde kalan burukluk gibi.
Bir kadının hiç gidemediği Paris hayali vardır mesela. Gençken fotoğraflarını dergilere bakarak keser, defterinin arasına koyar. “Bir gün orada olacağım,” der. Yıllar geçer, hayatın koşuşturmacası arasında yolculuk hep ertelenir. Paris onun kalbinde bir kartpostal olarak kalır, ama asla görülmeyen bir manzaraya dönüşür. İşte bu da onun yarım kalan hikâyesidir.
Bir başkasının ise çocukken çalmaya başladığı piyanoda yarım kalan bir sonatı vardır. Dersler, iş hayatı, sorumluluklar derken parmakları tuşlara uzak kalır. İçinde hep o yarım kalan notalar çalar, ama artık hiç kimse duyamaz.
En çok da söylenemeyen sözler kalır yarım. Birine “Seni seviyorum” demeye hazırlanıp da, o an cesaret edememek… Sonra yıllar sonra aynı kişiyi bir başkasıyla görmek ve içinden geçen cümleyi yalnızca kalbine fısıldamak… İşte o da bir yarım kalmışlıktır.
Bir genç vardı, yıllar önce aynı sıralarda oturduğu kız arkadaşına duygularını söyleyemedi. Onu her teneffüste izledi, ama bir gün bile açıp konuşamadı. Mezuniyet geldiğinde herkes başka şehirlere dağıldı. Yıllar sonra sosyal medyada gördü onu; mutlu, evli, çocuklu… Gözlerinde aynı ışığı gördü ama bu kez ona ait değildi. Ve o günden sonra, içinde hep eksik bir cümleyle yaşadı.
Yarım kalan hikâyeler sadece bir kayıp değil, aynı zamanda öğretmendir. Onlar bize cesareti öğretir: “Keşke” dediğimiz anların acısını yaşadıkça, bir dahaki sefere korkmadan adım atmayı öğreniriz.
Onlar bize sabır öğretir: Her şeyin bir zamanı olmadığını, bazen bazı şeyleri eksik bırakmanın da hayatın parçası olduğunu gösterir.
Ve en önemlisi, yarım kalan hikâyeler bize umut öğretir. Çünkü içimizde bir yerlerde hâlâ tamamlanabileceğine dair küçük bir ihtimal vardır. Bu ihtimal, bizi hayata bağlar.
Düşünelim: Eğer o aşk yaşansaydı, belki birkaç ayda tükenip sıradan bir hatıraya dönüşecekti. Ama yarım kaldığı için, ömür boyu özel kaldı. Eğer o yolculuk gerçekleşseydi, belki hayal kadar güzel olmayacaktı. Ama gitmediği için hâlâ masal gibi.
Demek ki bazı hikâyeler yarım kalmak için yazılır. Çünkü yarım kalmışlık, bazen tamlığın kendisidir. Eksiklik, bize hayallerin gücünü, özlemin değerini hatırlatır.
Bazen de yarım kalan hikâyeler, bizi yeni başlangıçlara taşır. İçimizde eksik kalan bir şeyin boşluğunu, başka bir güzellikle doldururuz. Yazamadığımız şarkının yerine yeni bir şiir yazarız. Söyleyemediğimiz “seni seviyorum”un yerine, başka bir kalbe kocaman bir sevgi sığdırırız.
Hayat, bize hep ikinci bir şans sunmaz. Ama yarım kalmış bir hikâye, bazen başka bir hikâyenin ilk satırlarını yazdırır bize.
Belki de insan, en çok yarım kalan hikâyeleriyle insandır. Tamamladıklarımızdan çok, tamamlayamadıklarımızla büyürüz. Çünkü o eksiklikler, kalbimizin boşluğunu hatırlatır, bize yeni yolculukların kapısını aralar.
Unutmayalım: Hayat, baştan sona yarım kalmışlıklardan ibarettir. Ve belki de asıl güzelliği, hiçbir şeyin tam anlamıyla bitmemesinde gizlidir. Çünkü bazen en büyük hikâyeler, hiç tamamlanmamış olanlardır.
Belki de bu satırları okurken senin aklına da bir şey geldi. Söyleyemediğin bir söz, çıkamadığın bir yol, yazamadığın bir mektup… Hepimizin içinde bir yerlerde tamamlanmayı bekleyen hikâyeler var.
Peki ya senin?
Senin yarım kalan hikâyen hangisi?
Haftaya başka bir yazımda buluşmak üzere Hoşçakalın
SABİHA ÜNAL
YAZAR
Yorum Yazın