Hayat, çoğu zaman birbirine benzeyen günlerin zincirinden ibaretmiş gibi görünür. Sabahları aynı saatte uyanırız, aynı yollardan yürürüz, aynı yüzlere rastlarız. Gün sonunda da yorgun ama tanıdık bir rutinin içinde uykuya dalarız. Bu döngü, insana güven verir; çünkü alışkanlık, belirsizliği ortadan kaldırır. Ancak unuttuğumuz bir şey vardır: Bir gün, hiç beklemediğimiz anda her şey değişebilir.
Bu değişim bazen sessiz bir melodi gibi hayatımıza süzülür, bazen de fırtınalar kopararak gelir. Ama her durumda bizi olduğumuz yerden alıp başka bir kıyıya bırakır. Ve işte o an, yaşamın ne kadar kırılgan ama aynı zamanda ne kadar mucizevi olduğunu hatırlarız.
Hayatın dönüm noktaları çoğu zaman çok küçük anlara saklanır. Bir bakış, bir cümle, bir selam, bazen de rastgele açılan bir kitap… Bir öğrencinin hayallerinden vazgeçmek üzereyken öğretmeninden duyduğu “Sen yapabilirsin” cümlesi, yıllar sonra bir bilim insanının doğuşuna vesile olabilir.
Bir gün, yolda tesadüfen tanıştığınız biri ruhunuza dokunur; o tanışma, yalnızlığınızı siler, size bambaşka bir yön kazandırır. Bir gün, karanlık bir akşamda kendinizi kaybolmuş hissederken duyduğunuz bir şarkı, içinizdeki umudu yeniden alevlendirir.
Kimi zaman bir hayatı değiştirmek için devrimlere gerek yoktur; küçük bir an, küçük bir dokunuş, geleceğin kapısını aralamaya yeter.
Sadece bireyler değil, toplumlar da “bir gün” değişir. Tarihe baktığımızda büyük dönüşümlerin çoğu, hiç kimsenin beklemediği bir anda başlamıştır.
Bir gün, halkın kalbine düşen bir umut kıvılcımı, zincirleri kırar. Bir gün, küçücük bir buluş dünyayı baştan sona değiştirir. Telefonun icadıyla mesafeler yok olur, internetin doğuşuyla sınırlar anlamını yitirir. Bir gün, özgürlük hayali bir ülkenin kaderini baştan yazar.
Dün imkânsız görünen şeyler, bugün sıradan gerçeklerimiz haline gelir. Çünkü değişim, hayatın en güçlü kanunudur.
İnsan bazen, karanlığın hiç bitmeyeceğine inanır. İşsizlik, hastalık, yalnızlık, kayıplar… Günler üstüne ağır bir sis gibi çöker. Zaman donar, umut tükenir. Ama gökyüzü her sabah aynı dersi verir: Gece ne kadar uzun olursa olsun, güneş yeniden doğar.
Bir gün, en ağır yükler hafifler. Bir gün, en derin yaralar kapanır. Bir gün, kaybolduğunuzu düşündüğünüz yerde sizi bulacak bir ışık belirir. Hayatın mucizesi, bu belirsizlikte saklıdır. Bugün acı çekiyor olabilirsiniz ama yarın bambaşka bir mutluluğun eşiğinde olabilirsiniz.
Her şey bir anda değişebilir, evet. Ama o değişimi fırsata dönüştürmek için insanın hazırlıklı olması gerekir. Ruhunu diri tutan, öğrenmeye açık olan, inancını kaybetmeyen kişiler değişimin dalgaları karşısında sarsılmaz.
Bir fırtına çıktığında, bazı ağaçlar kökünden sökülür, bazıları ise köklerini daha da derine salar. Hayatın sürprizleri karşısında kim olduğumuzu belirleyen şey, işte bu köklerdir.
Değişime hazır olmak, umut taşımak, kendini geliştirmek, her an yeniden başlayabilme cesaretini içinde barındırmaktır. Çünkü değişim kapıyı çaldığında, hazırlıklı olanlar yeni bir başlangıca adım atar, hazırlıksız olanlar ise fırtınanın ortasında kaybolur.
Son Söz
Hayat, bize hep aynıymış gibi görünür. Oysa bir gün, her şey bir anda değişebilir. Bu ihtimal, insana hem korku hem de umut verir. Ama unutmayalım: Değişimin korkulacak bir yanı yoktur. Aksine, değişim, insanın yeniden doğma fırsatıdır.
Bugün sıradan görünen bir gün, yarının mucizesinin başlangıcı olabilir. Bir gün, hiç beklemediğiniz bir kapı aralanır ve hayatınız bambaşka bir yöne evrilir. O yüzden hayata küsme, umudunu kaybetme, yarını küçümseme. Çünkü bir gün, her şey değişebilir.
Ve belki de en güzeli, bunun ne zaman olacağını asla bilmememizdir.
Haftaya başka yazıda buluşmak üzere hoşçakalın
SABİHA ÜNAL
YAZAR
Yorum Yazın