Her gün sosyal medyada, haberlerde ya da çevremizde bir acı daha düşüyor yüreğimize. Bir hayvanın dövüldüğünü, aç bırakıldığını, zehirlendiğini ya da katledildiğini görüyoruz. Görüyor, okuyor, üzülüyor ve belki de sadece "yazık" deyip geçiyoruz. Ama artık geçmemeliyiz. Çünkü bu sessizlik, bu duyarsızlık şiddetin sürmesine zemin hazırlıyor.
Hayvanlara kalkan eller kırılsın... Bu yalnızca bir slogan değil, bir isyanın, bir vicdanın çığlığıdır. Bir cana kıyan, bir patiye zarar veren her el, insanlığa da kalkmış sayılır. Çünkü hayvana yapılan zulüm, insanlığa ihanettir. Unutmayalım ki bir canlıyı acımasızca ezen zihniyet, yarın bir çocuğa, bir kadına, bir yaşlıya da aynı zalimlikle yaklaşabilir.
Bu nedenle hayvanlara şiddet uygulayanlara verilen cezalar artık “caydırıcı” olmalıdır. Sadece para cezalarıyla değil, hapisle, toplumdan dışlanmakla, yasal yaptırımlarla karşılaşmalıdırlar. Çünkü bir sokak köpeğini tekmeleyen kişi, bir kediyi balkondan atan cani, aslında bizim insanlık sınavımızda sınıfta kalmamıza neden oluyor.
Hayvanlar oyuncak değil. Evinize alıp sıkılınca sokağa atacağınız, hava soğuyunca başınızı çevirip görmezden geleceğiniz varlıklar değil. Onlar bizimle aynı dünyayı paylaşıyor. Aynı acıyı hissediyorlar. Aynı sıcaklığı, aynı korkuyu, aynı sevgiyi yaşıyorlar.
Bugün bir çocuğa hayvanı sevmeyi öğretmek, ona merhameti öğretmektir. Bugün bir hayvanı korumak, aslında kendi insanlığımızı korumaktır. Ve bugün hayvana el kaldıranı durdurmak, gelecekte daha büyük acıların önüne geçmektir.
Hayvanlara kalkan eller kırılsın, vicdanlar harekete geçsin, adalet yerini bulsun. Sessiz kalma. Onlar konuşamıyor diye acı çekmeyi hak etmiyorlar.
Leyla SOMER
Yorum Yazın