İnsanın en hareketli dönemi çocukluk, gençlik yılları. Çocukken mesela bireysel ve eşli oyunlardan büyük zevk alırdık. Bunların yaşandığı yıllar 7-8 yaşlarında olduğumuz zamanlar.
Herkesin doğduğu ve yaşadığı yerler farklı. Kimileri köyde, kimileri şehirde. Kimileri zengin bir ailenin çocuğu olarak kimileri ise fakir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Tabi dünyaya ne zaman, nerde ve hangi ailenin çocuğu olarak geleceğimize biz karar vermiyoruz. Şu anda yaşadığımız coğrafyadan farklı bir coğrafyada da dünyaya gelebilirdik.
Çocukluk bitince gençliğe adım atıyoruz. Farklı duygular, düşünceler. Gençlik döneminde hayal kurma yetilerinde ciddi anlamda artış görülür. Gelecekle ilgili gerçekleri düşünmeye başlarız. Hayallerimiz bazen gerçek ötesi hale gelebilir. O dönemlerde yorgunluklarımız da olur. Meraklarımızda artış vardır. En önemli arkadaşlıkları gençlik dönemimizde kurarız. Bu nerde yaşarsak yaşayalım genç olmanın ortak özelliklerindendir.
Mesela Hasan İstanbul’da 4 çocuklu bir ailenin çocuğu. Baba asgari ücretle tekstil işinde çalışıyor. Anne çalışmıyor. Ev kiralık. Her şeye rağmen okullarını aksatmamış. Bulaşıkçılıktan, garsonluğa kadar çalışmış. Eğitimini aksatmamış. Kamu hukuku okuyor. Hasan’ın yaptığı önemli bir mücadeledir. İyi bir eğitim almak, dünyaya güzel fikirler sunmak, yararlı insan olmak en büyük ideali.
Mehmet ise iki çocuklu bir ailenin çocuğu. Babası iş insanı. Müteahhitlik yapıyor. O da üniversitede okuyor ama dışarda herhangi bir işte çalışmamış. Daha iyi şartlarda okumuş. Ekonomik yönden hiç zorlanmamış. Hasan’ın ve Mehmet’in hikayeleri farklı. Düşüncelerinde de farklılık olabilir. Hayata bakış açıları da farklı olabilir.
Köyde yaşamak farklı bir olay, şehirde yaşamak farklı. Köyün psikolojisi farklı. Şehrin psikolojisi farklı. Köyde kalabalık yok. Etrafınızda ağaçlar var, kuşlar var, tarlalar var. İnekler, koyunlar, tavuklar var. Yani daha doğal bir hayat var. Yardımlaşma, dayanışmayı köylerde daha çok görürsünüz. Şehir hayatı ne kadar rahat gibi görünse de dayanılmaz koşuşturmalar, yorgunluklar, stresler, çatışmalar, çekişmeler, kalabalık, gürültü, beslenme alışkanlığında bozulma, hava kirliliği vb. birçok sorunu beraberinde getiriyor. Tüm bunlara metropollerdeki yüksek binalar, beton yapılar, yeşil alanların azlığı da eklenince ruh ve beden sağlığımız yıkıcı etkilere maruz kalabiliyor. Bu sorunlar çocuklarda büyüklerden daha ciddi problemlere yol açabiliyor.
Şöyle bir değerlendirme yapabiliriz. Köyde yaşamanın dezavantajları mutlaka var. Mesele nedir bunlar. Sınırlı iş ve kariyer fırsatları, ulaşımda zorluklar. Sosyal aktivitelerin sınırlı olması. Eğitim ve sağlık hizmetlerinin sınırlı olması. Alışveriş ve ticaret olanaklarının azlığı. İnternet ve teknoloji altyapısının zayıf olması. Daha az çeşitli kültürel deneyimler. Bir de doğal tehditlere maruz kalmak köyde yaşayanların karşı karşıya kaldıkları durumlardır. Bunun yanında şehirde yaşamanın da birçok artılarının olduğunu söyleyebiliriz. Daha yüksek hayat standardı, iyi okullarda okumak, kaliteli konutlarda kalmak şehirde yaşayanlar için mümkün olabilir. İş olanakları fazladır, kültürel ve yaratıcı aktiviteler fazlar. Ulaşım daha rahattır. Sağlık hizmetleri köylere nazaran her zaman daha fazladır.
Köyde de yaşasak, şehir de yaşasak. Ortak yönümüz insan olmaktır. Önemli olan insanların huzur, refahı, mutluluğudur. Köyde yaşama şartlarını da şehirde yaşama en iyi seviye getirmek önemlidir.
Unutmayalım. Sağlık her şeyden önemlidir. Mutlu haftalar diliyorum.
Hoşça kalın.
MUSTAFA ÇOLAKOĞLU
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın