Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) şöyle buyurmuştur:
‘’Hiçbir çocuk babasının hakkını tam olarak ödeyemez. Ancak babası birinin kölesi olur da, o da onu satın alıp azat etmiş olursa belki.’’ Müslim
Günümüz Dünyasında ki yetişen çocukların, gençlerin kaçı Babanın üzerlerinde ki hakkını farkında olarak yaşamaktadır ?
Mesela benim babam yıllar boyu öğretmenlik mesleğinin yanında arıcılık mesleği yaptı.
Neden ek iş olarak 30 seneye yakın ıssız dağlarda gece-gündüz demeden yağmurda, çamurda, her türlü yabani ve tehlikeli hayvanların içerisinde, bin bir türlü zorluklara rağmen, yüzlerce kilometrelik yolları aşarak yaşam mücadelesi verdi ?
Belki içinden hayatın ekonomik şartları bunu gerektiriyordu diyebilirsin …
Bir Emek Davasının sonucu olarak miras bırakmak, yani ; sadece helal olan kazançla fedakarca, cefakarca her türlü zorluğun üstesinden sabırla ve metanetle gelerek, kimseden hiçbir beklentiye girmeden, alın teri dökerek hayat mücadelesi vermek olduğunu ve en önemlisi ise ; Kalbinin tertemiz, niyetinin berrak, saf olması, yüreğinin ve elinin açık, vücudun ise arı gibi çalışkan olunması , büyüklere karşı saygılı ve hürmetkar, küçüklere karşı da örnek bir birey olunması, hayat yolunun ise her zaman bilim ışığında aydınlanarak açılacak olması, sanatın ve sporun yaşam yolculuğunda ki faydasının ve kişiliğe etkisiyle birlikte,yaşamın bilgiyle birlikte, rahat ve konforlu olan kolay yolları seçmeyip; zor, meşakkatli ve yorucu olan yolları seçmek olduğu, bu yollarda yürümenin insanı yaşamında kısa sürede tecrübeli ve olgun seviyeye getirip aslında içsel huzuru da uzun yolculuk da sağladığını bundan dolayı da büyük bir itibara sahibi kişi anlamına gelen ‘’iyi insan nasıl olunur’’, mirasıydı aslında …
Yani 30 yıl sadece ekonomik şartlardan ötürü sade bir ekmek ve emek davası değildi …
Hayata ve topluma faydalı katkıda bulunan, kendi ayaklarının üzerinde sağlamca durabilen Sosyal bir birey yetiştirmekti .Amacı Binlerce öğrencisine de yıllarca sadece okuma yazma değil asıl olarak iyi bir birey yetiştirmekti.
Bizlerde babamızın bu emek ve ekmek davası gibi görülen aslında en büyük ders olan hayat felsefesini yaşayarak, özümseyerek uyguladık ve küçük kardeşim de aynı izleri takip ederek iki hukukçu olduk.
Yani aslında günümüz yaşamında aile kavramının bozulması ve artarak devam etmesinin altında ki asıl sebebin de baba sözünün kulak ardı edilmesi ve babanın evlat üzerinde ki hakkı kavramının farkında olunmayarak yaşanılması ve yaşamda ki tercihler sonucu huzursuz bir yaşamın sürdürülmesi ve etrafında ki insanlara da yaşatılması da olabilir mi acaba ?
Genel olarak bir evladın baba olduğu vakit ‘’keşke çocukken veya gençliğimde babama karşı asi olmasaydım’’ - ‘’Ah !Keşke sözünü dinleseydim, böyle kötü bir yaşam yaşar mıydım hiç’’ - ‘’Keşke zamanı geri alabilseydim ve babamın sözlerini dinleseydim’’- ‘’KEŞKE … ‘’ sözlerini sıklıkla maalesef duyuyoruz .
Bir evlat Babasının hakkını hiçbir şekilde ödeyemez.
Emektar, cefakar ve fedakar Babaların gününü kutluyorum.
Umarım her evlat, babasını değerini ve üzerinde ki hakkını zaman geçmeden farkına vararak yaşar… Son olarak ;
Abdurrahman bin Ebûbekir (radıyallahu anh) babasının şöyle anlattığını naklediyor:
“Resûlullah, ‘Size büyük günahların en büyüğünü söyleyeyim mi?’ diye üç kez sordu. Bunun üzerine biz, ‘Evet, ey Allah’ın Resûlü.’ diye cevap verdik. Bunun üzerine, ‘Allah’a ortak koşmak ve anne babaya isyan etmek ve eziyet etmektir.’ buyurdu.” (Buhârî, Edeb, 6)
Av. Onur YAĞIŞAN
Yorum Yazın