Girişi Milano ile başlatıp sonraki günlerde tren yoluyla Como Gölü’nü de keşfederek hatta bir gece iki gündüz de kalarak oradan Zürih gezeceğimiz son noktamız olsun.
Bergamo Havaalanından Milano’ da ki otelimize vardığımızda hemen odamızı teslim aldık, salon salomanje şeklinde dizayn edilmiş odamızda iki kişilik devasa yatak; kardeşimle yeğenimin , bir sütun duvar şeklindeki ara bölme var, arkadaki geniş yatak benim.
Valizleri koyduk soluğu hemen lobi de aldık, otelimiz tam merkezde o ünlü kilise neredeyse burnumuzun dibinde, ha gayret ayaklarımıza derken yolumuz çok yakın ama bedenen yorgununuz üçümüzde, olsun önemli olan günü daha çok yaşamak.
Havaalanından içeri gir, valizleri ver, pasaport kontrolünden geç, uçağa gir, bu kendi ülkemizden çıkış teranesi, birde bunun karşı ülkeye girişi var, pasaport kontrolü için o kuyruklardakilerle uzun uzun yürü, pasaporttan geç, valizleri al , taksiyle otele var , on iki bin adımı geçmişiz çoktan.
Bir de bunun Duomo Katedrali’ni ve hemen çaprazındaki, o meşhur çarşısını gezip otele dönüşü var. (Galleria Vittorio Emanuele II)
Duoma Katedrali dünyanın en büyük beşinci kiliselerinden biri, yapımına 1386 yılında başlanmış ve hala da tam bitmediği söyleniyor ne dede, ne baba, ne torun hiç bir nesil bu kilisenin tam olarak bittiğini görememiş.
Geçmişte benim gördüğüm küçük hediyelik dükkanların yerlerinde yeller esiyor ama karşı taraflarında bazı yeni dükkanlar açılmış. Kilise Gotik-Neo Klasik ve Neo-Gotik tarz da yapılmış.
Bir değil birçok mimarı olan bu kilisenin en bilindik mimarının adı ise Simone de Orsenigo, her bir köşesi ince bir dantel gibi tek tek işlenmiş ve üzerinde en çok heykeller bulunan bir kilise burası.
O büyük plazayı geziyoruz ben artı şeklinde desem de siz haç şekli de diyebilirsiniz. İçinde pek çok ünlü markaların mağazaları var, birine konuk oldum bir gözlük bir de eşarp aldım, o güne özel şık bir sunumları vardı, incecik kadehler de içkiler ve tatlı tuzlu kanepeler, garsonlar devamlı hizmette , ama benim alışverişime yardımcı olan kızcağızın adı, çarşının adı gibi Emnanueldi, çıkışta fotoğrafımızı çektirmeden önce bana paketlerimi sundu ve sürpriz bir hediyeleri oldu, özenle sarılmış beyaz gonca güllerin ve gelin çiçeklerinin etrafını süslediği bir taç, çiçeklerimin hepsi de sahiciydi, benim keyfime elbette diyecek yoktu. Milano da biraz daha gezip iki gece kaldıktan sonra trenle Como’ya geçtik.
Alp Dağları ve göl, binalar çok güzel, rüzgarı alıp yerlere vuracak şiddette, göl kenarı restoranlarda uçmadan oturmayı başarabildik.
Ve Como’dan Zürih’e tren yolu manzaralar gerçekten görülmeye değer, sis çökmüş dağlar kimi yer yeşillere kimi yer sarı, kırmızı, turuncu yapraklı ağaçlara ev sahipliği yapıyor, bu arada nehirlerin akışı sağlı sollu yer yer köprüler suların üzerinde en güzel fotoğraflara eşlik ediyorlar.
Nihayet Zürih ‘e geldik, Edinburg ve Floransa’ dan sonra yaşayabileceğim üçüncü şehir diyebilirim, ne Paris ne Londra ne de New York…
Tatilimizi noktalamadan önce Heidi’nin Alplerini uzun uzun her köşeden seyrettim torunuma orijinal Heidi kitabının İngilizce baskılısını ve bir de defterini aldım defter ve kalem almak ben de hastalık gibidir, çocuklar mutlu olsun yeter ki.
Mağazadaki kitabı bize paketleyen genç hanım Heidi yi bilmemize çok şaşırdı ve çok mutlu oldu , oysa bilseki Heidi ve Pollyanna, Peter Pan bizlerin başucu kitaplarımızdır.
Sürpriz son bu gezinin dönüş gününün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na denk gelmesiydi hava alanına girdiğimiz an THY görevlileri bayramımız nedeniyle bize cevizli baklavalarını sundular, valiz teslimi sonrası uçağa binmeden önce çıkış kapımıza metroyla gittik, metro da Heidi yi anlatan ses düzeneğiyle metro duvarına yansıtılmış Alp Dağları’ndan geçtik , bindiğimiz uçak bugünün şerefine Cumhuriyet adlı uçaktı, Pegasus’un yüzüncü uçağı filosuna katması nedeniyle uçakların kanadında Atatürk’ümüzün resmiyle Alpler’in üstüne çıkıp gökyüzüne yükseldik. Pilotumuz günümüzün anlam ve önemine binaen konuşmasını yaptı, hepimizin bayramını kutladı, isterdim bu yazım dün çıksaydı ama olsun, unutmadan sizlere yazdım.
Yine iki yıl önce Cumhuriyet’in Yüzüncü yılı nedeniyle Ercan Havaalanı’nın yenilenip Atatürk köşesiyle yolcuları karşılayıp uğurlaması güzelliğini de yaşamıştık.
Daha nice 29 Ekimlerin güzelliğini yaşamak dileğiyle hepinizin geçmiş bayramlarını kutluyorum. İyi ki “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünü bize armağan eden Atamızın evlatlarıyız.
Nurlarda uyusun o ulu insan, cennet mekanıdır zaten.
Sevgiler, saygılar hepinize
FATOŞ ACAR
GAZETECİ - YAZAR


























Ne güzel anlatmışsın emeğine yüreğine sağlık. Pegasus'un bu güzel zarif davranışlarını da çok beğeniyle izliyorum.
Füsun Alpay
08-11-2025 10:56