Mesela her insan gülmez ya da ağlamaz. Gülmenin de ağlamanın da temeli duygu yoğunluğudur.
Dünyaya geldiğimizden beri, insan olarak güleriz ya da ağlarız, kimimiz çok güler kimimiz az. Üzülen insanların yanında ağlayan insanlar da vardır. Bir tarafta gülüp eğlenen insanlar diğer tarafta ağlayanlar.
Yeni bir elbise aldığımızda seviniriz.
Herhangi bir şeyi kaybedersek üzülürüz.
İnsanın ömrü mücadeleyle geçer. En önemlisi eğitimle ilgili verdiğimiz mücadeledir. İlkokul ile başlar üniversiteye kadar devam eder.
Bu dönem aynı zamanda en çok duygu yoğunluğu yaşadığımız zamanlardır.
Lise yıllarını kim unutabilir ki… Ergenlik dönemi sayılan 13-14’lü yaşlar bitmiştir. Hayatı daha farklı anlama yaşları başlamıştır. En iyi arkadaşlıklar lise yıllarında başlar.
Net olarak söyleyebilirim lise dostlukları kolay kolay unutulmaz. Benim gibi düşünenler çoğunluktadır. En kalıcı en şahane dostlukların yaşandığı yıllardır. Geçmişe göz attığımda en çok sevdiğim en çok aradığım insanların lise dostlarım olduğunu görüyorum, aradan gece onca ortam ve birlikteliğin ardından sadece lise dostluğunun sırrına erilmez bir bütünleştiriciliği olduğunu görüyorum.
Şöyle diyelim. Lise dostlukları süperdir çünkü yaşananlar sadece o döneme ait bir ilkliğin heyecanından gücünü alır. Lise yılları hem karşınıza aldığınız hem de çılgınca sahiplendiğiniz bir kurumdur.
Her şey duygu ile başlar.
Duygularımız olmasa, anne sevgimiz, baba sevgimiz olmaz. Arkadaşlık sevgimiz olmaz. Giydiğimiz elbiseler, yediklerimiz, içtiklerimiz bile duygularımızla bağlantılıdır.
Gerçekler ve duygular birbirini tamamlayan öğelerdir. Duygular üzerinde düşünülür ve vermek istediği mesaj doğru bir biçimde anlamlandırılabilirse, insanın yaşam kalitesini artıran araçlar haline gelebilir. Yani duygular hayatımızı devam ettirmede ve kararlar almamızda en önemli temel süreçler olarak varlıklarını devam ettirmektedir.
Duygular konusunda tam anlamıyla bilimsel bir değerlendirme yapacak olursak, dışarıdan gelen sinyalleri duygularımız vasıtasıyla fark ederiz. Duyguların en önemli özelliği ise bizi hayatta tutmasıdır. Duygunun evrimsel teorisine göre duygular hayatta kalmamız için gerekli aksiyonu almamızı sağlar.
Dünyada teknoloji geliştikçe veya gelişmeye devam ettikçe insanların duygulardan biraz daha uzaklaştığını üzülerek görüyoruz. Hedefledikleri refah düzeyine ulaşan insanlar, sahip oldukları maddi bolluğa karşılık, boşluk, anlamsızlık ya da yabancılaşma gibi duyguları yaşamaya başladılar. Bunun sonucunda refah toplumunu eleştiren kültür akımları da türemiştir.
Duygularımız olmasa sevemeyiz.
Aile ilişkilerinde, arkadaşlıklarda, toplumsal barışın sağlanmasında duygular önemlidir. Duygusallıktan, merhametten, vicdandan yoksun insan topluluklarında birliğin, beraberliğin huzurun sağlanması kolay olmaz.
Toplumlararası ilişkilerde de duygular önem kazanır.
Dünyanın başka yerlerinde savaşların yol açtığı yıkımlar var. Depremler var. Sel felaketleri gibi doğa olayları var. Bunlara duyarlı olabilmek de yine insanın duygularıyla ilgilidir. Dünyanın başka yerlerinde açlıktan ölen çocuklara duyarsız kalmak insani bir durum değildir.
Herhangi bir coğrafyada dünyaya geliyoruz ve yaşama savaşı başlıyor. Dünya ancak duygulu, vicdanlı insanlar ile daha güzel ve yaşanabilir bir hale gelebilir.
Hoşça kalın.
MUSTAFA ÇOLAKOĞLU
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın