Merhabalar değerli Habercaddesi okurlarım, bugünkü yazımın konusu ne olsun diye düşünürken, TV.deki haberlerle dalmıştım, zehirlenmeler ve kadın özgürlüğü güncel konular olmuştu artık bu iki ayrı konunun bir sentezini yapacak olsam karşıma tek bir isim çıkıyordu… Giulia Tofana…
Bu ismi ilk defa duymuşsunuzdur diye tahmin ediyorum.
Bazen en önemsiz görünen şeyler bile tarihin akışını değiştirebiliyor. Bu bir kase çorbanın 17. yüzyıl Roma’sının en tehlikeli suikastçilerinden birini yakalattığı zamanın bir hikayesidir.
Evet… Giulia Tofana aralarında ünlü besteci Mozart’ın da bulunduğu iddia edilen, 600’ün üstündeki erkeğin ölümünden sorumlu “Zehir Taciri” bir kozmetikçiydi. Her ne kadar Giulia Tofana ile aynı dönemde yaşamayan Amadeus Mozart’ın da Giulia Tofana’nın icadı olan “Aqua Tofana” zehiri ile zehirlenerek öldüğü iddiası gündemde kaldı.
Tofana hakkında çok araştırmalar yaptıysam da, hayat hikayesi hakkında pekte fazla birşey bulamadım, kısaca tarihe geçecek bir portresi bile yoktu, hakkında çok az şey biliniyordu.
Tofana, 1620 civarında Sicilya, Palermo’da doğmuştu. Annesi 1633'te kendi kocasını öldürdüğü için idam edilen kötü şöhretli Thofania D’Amado'ydu.
D'Amado'nun en etkili zehrin tarifini kızına aktardığı söylenir, ancak durum böyle olmasa bile, Giulia'nın kendisi her türlü zehiri hazırlama konusunda zaten yetenekliydi.
17. Yüzyıl İtalya’sı kadınların söz hakkının olmadığı bir yerdi. Hiçbir ekonomik ve sosyal güce sahip olamayan kadınlar zorunlu evliliklere itilirdi. Zorunlu kılınan evliliklerde kadınlar erkeklerden şiddet ve istismar görürdü. Kadınlar ya evlenmek ya seks işçiliği yapmak ya da saygın bir dul olarak yaşamak zorundaydı. Doğal olarak boşanma seçeneği olmayan kadınların en çok tercih ettiği de üçüncü seçenek oluyordu. Kadınları üçüncü seçeneğe iten erkekler, mümkün kılan da yine bir kadındı...
İşte bu yüzden onlara göre evlilikten kurtulmanın tek yolu kocalarının ölmesiydi çünkü zorla evlendirilip, aşağılandıklarından dolayı kocalarıyla aynı yastığı paylaşmak ve onların seks objesi olmak istemiyorlardı. Çocuk denilen bir yaşta, akrabalarının zoru ile evlenen Giulia’nın bir kızı oldu ancak kocasını kaybetmesiyle ve dul kalmasıyla beraber kızıyla birlikte Napoli’ye ve oradan Roma’ya göç ettiler.
Giulia dikkat çeken , oldukça güzel bir kadındı daha önce eczacıların yanında kazandığı tecrübeleri kullanarak kendi işini açmaya karar verdi. Çok geçmeden kararını hayata geçirmişti ancak kimsenin onun kurduğu zehir fabrikasından haberi yoktu. Ürettiği sıvının içinde Arsenik, Kurşun, Baldıran Otu ve zehirlerin en güçlüsü olarak kabul edilen Belladonna’ın da bulunduğu düşünülen ‘Aqua Tofana’ adını koyduğu kokusuz, tatsız, renksiz bir zehirden kimsenin haberi henüz yoktu. Bu zehiri makyaj malzemelerinin içine saklıyordu ve bu yolla orada zehir olduğunu kimsenin ruhu bile duymuyordu.
Aqua Tofana, gençliklerini korumak veya dul statüsüne ulaşmak isteyen İtalyan kadınlarının kullandığı, çok rağbet gören bir yüz kremi veya yağıydı. Genellikle "Barili Aziz Nikolaos'un Mannası" olarak etiketlenen bir şişe veya pudra kutusunda satılırdı. Görünüşte lekeler için popüler bir şifalı merhemdi. Aqua Tofana, o dönemdeki normal kozmetiklerle aynı içeriklerden bazılarını içeriyordu ve bu da bir kadının komodininde veya makyaj masasında hoş bir görüntü oluşturmasına yardımcı oluyordu. Zavallı kocalar, eşlerinin güzellik rutininin gerçekte onlar için ölüm fermanı olduğunun farkında değillerdi.
Aqua Tofana küçük dozlarda doğru şekilde uygulandığında, kocaları ilk başta sadece soğuk algınlığı geçiriyor gibi görünür, daha sonra daha ciddi bir hastalık onları ele geçirir ve sonunda ölürlerdi. Aqua Tofana'nın ünü hızla yayıldı ve kısa sürede Tofana o kadar çok iş yapmaya başladı ki işini Roma'ya taşıdı, kızını ve üç yardımcısını yardım etmeleri için de yanında tuttu.
Giulia , bu korkunç zehiri kocalarından kurtulmak isteyen kadınlar için yapmıştı ve uzun bir süre geçmeden satmaya başladı, kadınlar arasında ünü yayılan bu zehir kısa süre sonra oldukça tanınır olmuştu, bir süre sonra Giulia , bulunduğu yerdeki kilisenin pederi işe aldı ve artık birlikte çalışıyorlardı, kısa sürede birçok müşteri kazanmışlardı.
Peder, suç ağının genişlemesi konusunda Giulia’ya epey yardımcı oluyordu, çünkü peder dini bir misyona sahip olduğu için insanlar ona çabuk inanıyordu. Pederin sayesinde cilde iyi geldiği, gençleştirdiği ve cildi yenilediği söylentisini yaydılar. Artık herkes Aqua Tofana’yı böyle tanıyordu.
Ve Aqua Tofana’nın yavaş işleyen , hızlı öldüren özelliği sayesinde kısa süre içerisinde bir sürü erkek eşleri tarafından öldürülmüştü.
Bu zehir makyaj malzemesinin içine koyulduğu için kadınlar kendilerine makyaj malzemesi satın alır gibi alıyorlardı.
Giulia, kadınlara kocaları öldükten sonra çok üzgün görünmeleri ve otopsi istemeleri gerektiğini söylüyordu, çünkü hiçbir şekilde bu zehir ne otopside ne de kanda bulunamıyordu, herkes bu ölümlerin doğal sebeplerden olduğunu düşünüyordu, her ne kadar 17. Yüzyılda toplu ölümler polisinin dikkatini epey bir çekse de, otopsiden ve kandan hiçbir şey çıkmadığı için kimseyi suçlayamıyorlardı.
Bu plan 20 yıl boyunca uygulanmaya devam etti, yazımın başında demiştim, ve sonucunda 600 den fazla erkeğin ölümüne sebep olan Giulia, bir çorbadan dolayı yakalanacağını belki de hiç düşünmemişti.
Her şey bir kadının aldığı Aqua Tofana’yı kocasının çorbasına döktükten sonra kocası tam bu çorbadan bir kaşık alacakken kadının aniden pişman olup ona her şeyi anlatmasıyla Giulia’nın sırrı öğrenildi ve polislere bildirildi.
Artık Giulia için çarklar ters dönmeye başlamıştı ama huylu huyundan vazgeçmez ki, bir kiliseye kaçan ve kilisenin onu kabul etmesiyle orda saklanmaya başlayan Giulia orada da rahat durmamıştı, Aqua Tofana’nın üretimine bir süre de burada devam etti ancak bir gün kimin tarafından çıkarıldığı bilinmeyen bir dedikodu yayıldı, bu dedikoduya göre Giulia tüm şehrin suyuna bu zehri karıştırıp herkesin ölümüne sebep olacaktı.
Bu dedikoduyu duyan herkes kümeler halinde kiliseyi bastı ve Giulia’yı polise teslim etti. 1633-1651 yılları arasında 600’den fazla erkeğin ölümüne sebep olan Giulia Tofana , 1659 yılında Roma’nın Campo de Fiori meydanında kız kardeşi Girolama Spera ve 3 yardımcısıyla birlikte idam edildi, hatta kocalarını Giulia’nın zehiri ile öldüren müşterilerinden bazıları da cezalandırıldı.
Giulia Tofana’nın hikayesi böyleydi. Ölümünden sonra bile yüzyıllarca daha insanların korkmasına yol açan Giulia haklı olabilir miydi, yoksa fazla mı ileri gitmişti? Fakat o kadınların özgürlüğünü sağlaması göz ardı edilebilir miydi? Bu bir haklılık payı katar mıydı Giulia’ya?
Peki ya, sizin daha önce hiçbir suçluya hak verdiğiniz oldu mu?
Finale gelecek olursak Giulia Tofana bir katil miydi yoksa kurtarıcı mı? Kararı siz, değerli okurlarım vereceksiniz.
Başka bir yazımda buluşmak üzere
Hoşçakalın, hoş kalın.
ESRA SONGÜLER
HABER CADDESİ EDİTÖRÜ


























Yorum Yazın