Metro yolculuklarımı çok seviyorum, bazen on bazen yirmi durak gidiyorum, aşağı yukarı bir saatten fazla oluyor. Ayakta gidenler olsa da oturan, uyuklayan hatta gerçekten uyuyan, yanındakiyle sohbet eden kişileri ruh halime göre izlerim, kimi zaman ben de kulak misafiri olur ilgimi çekerse dinlerim, sohbetler daha çok hanım hanımadır. Beyler siyasi konuşur, gençler kulaklarındaki kulaklıklarıyla dünyayla ilişkilerini kesmiş gibidirler, ne yazık ki, tabi ki ellerinde cep telefonlarıyla çoğu oturmakta, gerçekten ihtiyacı olan yaşlılar ayakta onları görmezden gelmeyi yeğlerler, bir gün onlarda yaşlanacaklar hayat böyle taze bırakmıyor kimseyi.
Yanımdaki hanımın arkadaşına hitap ettiği isim dikkatimi çekti .
-Serçe ..!
Yanlış mı duydum acaba dedim isim bir kaç kez yineleyince sormadan edemedim . Hanım gülerek
-Evet adım Serçe dedi.
-Ama ben memnun muyum diye sorarsanız ne yazık ki hayır, çünkü serçelik halim mi var benim, bir de çocuklar duyduğunda bana hala cik cik diyorlar dedi.
Biraz üzgün, biraz buruk, başımı öne eğdim hafifçe güldüm incitmemek adına haklısınız da diyemedim, kitabımı okumaya devam eder gibi yaptım ama aldı beni bir düşünce.
Serçe Hanım etine dolgun neredeyse bir buçuk kişilik koltuğu dolduran, güleryüzlü gayet sevecen bakışlı bir hanımdı, hani isminin anlamını taşıyor desem yeri vardı ama “İyi ki balina koymamışlar” dedim kendi kendime.
Zavallı minicik kuşla bizim Serçe hanımın uzaktan yakından hiç bir akrabalığı yoktu . Nasıl bir anne ve baba ya da onların büyükleri bir bebeğe Serçe adını verirler ki diye düşündüm. Bu bebek beşikte ki gibi kalmıyor , büyüyor , serpiliyor, şekli tamamen değişiyor, hatta yaşlanıyor ve bu süreçte, kısa boylu kilolu , tıknaz biri olabileceği gibi, ince uzun kara kuru biri de olabilirdi dedim kendi kendime, Serçe hanım bir kaç durak sonra yanındaki arkadaşıyla kalktı bana da iyi günler dileyip indiler.
Onlar gidince beni aldı bir düşünce , erkek ve kız çocuklarının isimlerini düşünmeye başladım kimi isim küçüklükte belki kulağa çok hoş gelebilirdi ama büyüdükçe bey ya da hanım eki geldiğinde acaba yakışacak mıydı ?
Çok gerilere, bundan kırk yıl öncesine gittim, Çankaya Çevre Sokak’ta altın varak çerçeveleri , hakkıyla yapan bir usta vardı, onun da ismi Abdülrezzak‘tı, bana o yıllarda bu isim oldukça enteresan gelmişti. O isim o beye belki küçüklüğünde taşıması çok ağır gelse de orta yaşı geçmiş bu haline nasıl da yakışmıştı. Ustalık yönünü bir tarafa bırakın gözlerindeki gözlüğü, boynuna bağladığı ipek fuları, ağzında piposu, kırlaşmış dalgalı saçları, giyimi kuşamıyla ve ağzından çıkan kelimelerde hafif Fransız aksanı olsa da, çok güzel Türkçesiyle karşınızda tam bir beyefendi vardı, işine aşkla sarılmış çerçeve değil sanki tablonun tamamını yapıyor gibi o dönemde tek isimdi.
Uzun yıllar yurt dışında yaşamış, zaten bu mesleğin altın kurallarını da oralarda öğrenmişti, arasanız böyle bir usta başka hiç bir yerde bulamazdınız .
Yaptırmam gereken işlerim nedeniyle bir kaç kez gidip gelmiştim dükkanına engin bir sohbeti vardı
Serçe hanım ve Abdülrezzak beyi bir kenara koyup isimlere döndüm evime gelince de bey ve hanıma yakışan isimleri sınıflayarak bir deftere yazmaya başladım, kendime göre bir yazıştı bu o yüzden eski isimleri çok seviyordum bu yeni isimler beni çok ilgilendirmiyordu, isim verildiği kişiye yakışmalıydı, sevdiğim sevmediğim isim o kadar çoktu ki sonra bir anda hayvan ve çiçek isimlerinin hatta renklerin bile konduğu isimler geldi aklıma.
Ne çok “Gül” ismi vardı tanıdığım, tanımadığım, acaba gerçekten gülüyorlar mıydı ? Yoksa sararıp solup gidiyorlar mıydı ?
Lale, Karanfil , Mine, Çiğdem ,Çiçek , Menekşe ,Açelya ,Papatya Nilüfer , Gelincik, Kardelen hatta Yaprak, Gonca , Tomurcuk , Ekin , Başak.
Sonra renklere geçtim Pembe, Eflatun, Beyaz, Mavi, Kırmızı geldi dilimin ucuna
- İyi ki siyah, gri, bej kahverengi, lacivert yalnızca renk olarak kalmışlardı. Düşünsenize çocuğunuza siyah isminin konduğunu , acaba nasıl bir hayatı olurdu ileride?
- Sonra erkek isimlerine döndüm, ormanlar kralı “Aslan” başı çekti, Aslan ismini taşıyan hiç tanıdığım olmamıştı onun için heybetli mi değil mi bilemiyorum, Kartal dedim gökyüzünde süzülüşü geldi gözlerimin önüne bir de Kartal Tibet, nasıl da beğenirdim filmlerde onu izlemeyi Allah rahmet eylesin.
Kaplan, Pars, Kurt, Doğan, Şahin … (Üstelik bazıları araba markaları da olmuştu)
Gücü simgelese de benim için hep yırtıcı isimlerdi , aman iyi ki Yılan, Solucan, Hindi , Horoz , Atmaca , Kurbağa Eşek, İnek, Koyun ya da Kuzu koymamış kimse çocuğunun adını dedim sinirle.
Tabiattan alıntı isimler diye sınıflama yaptım , en başa da Kızılcık Şerbeti’nin Doğa’sı oturdu tabi ki sonra Toprak, Ada , Deniz , Derya , Okyanus, Irmak, Nehir, Yağmur, Bulut ,Güneş ,Tuna , Meriç , Arda , Dicle adına türküler yakılmış ağıt olmuş Fırat.
Ve Ateş , Alev , Kıvılcım, Fırtına, Yıldırım , Çağlayan , Şelale …
Ya aylar Eylül , Ekim , Kasım , Nisan , Haziran’a ne demeli onlarda nasibini aldı, mevsimlere döndüm Yaz, Bahar, Hazan.
Dünya bir isim olarak kondu mu bilmem ama Cihan, Evren, Acun’u biliyorduk, Kuzey, Güney, Doğu, Batı yön isimleri bile kimbilir kaç çocuğa konmuştu?
Sonrasında Asya geldi aklıma kocaman bir kıta ve Hürriyet dedim saymakla bitmeyecekti ki. Gördüğünüz gibi Ahmet, Mehmet, Mustafa, Ayşe, Fatma, Süheyla hepsi başka bir rüya diye mırıldandım.
Yedi köyün Zeynep’inde takılı kaldım eştikçe, eşeledikçe neler neler geliyordu aklıma minicik Serçe kuşu bugün ki yazıma “Serçe” hanım olarak gelip oturdu , içimden o hanıma teşekkür ettim bana ilham verdiği için, kimbilir belki de bu yazdıklarımızı okuyan biridir Serçe hanım. Ama bizim minik serçemiz Sezen Aksu’ydu, sonra bülbül sesli Muazzez Abacı’yı dinledim , söylemiyor şakıyordu adeta o da göçüp gidivermişti bir anda Allah rahmet eylesin, ne çok sanatçı dünya değiştirmişti. Sonbahar tüm yapraklarını dökmüştü , kimi uçup gitmişti, kimi yerlerde kalmıştı.
Ne söz biter, ne yazı, ne isimler, ne cisimler…
Baki kalan bu kubbede hoş bir seda kalır, bir de bize sunulan hayat, o da kiminin ismidir kiminin yaşamı…
Bugünlük de bu kadar olsun , başka bir yazımda yine buluşmak ümidiyle hoşçakalın .
FATOŞ ACAR
GAZETECİ - GAZETECİ YAZAR,


























Yorum Yazın