Biliyorsunuz ki yakın zaman önce yüksek lisans eğitimime başlamak üzere Roma’ya yerleştim. Daha topu topu birkaç gün olmuş olsa da süreç benim açımdan oldukça öğretici ve bilgilendirici ilerliyor.
Gelmişken Museo Di Roma, yani Roma Müzesi’ni de ziyaret ettim. Burada izleme şansını bulduğum sanat eserlerinin yanı sıra dikkatimi çeken başka bir şey de katılım oranının yüksekliği oldu. Klasik müze turu dışında farklı sergilere de ev sahipliği yapan Roma Müzesi’nde Ukiyo-e sergisi de vardı. Kabaca 17.-19. yüzyıl arası çağdaş Japon resim sanatını tasvir eden bir tür olarak özetleyebileceğimiz Ukiyo-e sergisini de gezebilmek için kombine bilet aldım. Bilet fiyatları ile ilgili bilgi verecek olursam 25 yaş altı için kombine bilet 17 Euro, tam 21 Euro, öğretmen ve öğrenciler için ise komik bir rakam olan 4 Euro idi.
Her sergi odasında en az on kişi vardı. Haliyle resimleri izleyebilmek için bir başkasının resimin önünden çekilmesini beklemeniz gerekiyordu. İşin tuhaf tarafı bu ziyaretçilerin büyük bir çoğunluğu turist değil, Italyan’dı.
Bu beni bir yandan hem çok heyecanlandırdı, hem de Türkiye’yi düşününce bir hayli üzdü.
Gencecik insanlar, çoğu 25 yaşın altında, deli gibi heyecanla ve merakla, teker teker satır aralarını, tüm açıklamaları okuyarak müze geziyor, dakikalar boyunca resimlere bakıyor, düşüncelere dalıyor çıkıyorlardı. Bir İtalyan baba, henüz tahminimce beş-altı yaşlarındaki oğluyla gelmiş, ona her resimin başında bir şeyler anlatıp duruyordu. İtalyanca bilmediğim için net olarak söyleyemesem de çocuk da halinden memnun sorular soruyordu veya cevap veriyordu. Başka bir yerde bir anne ve kız bir tablonun önünde durmuş karşılıklı resim üstüne resimdeki bazı motifleri ve kişileri parmaklarıyla işaret ederek tartışıyorlardı.
Bir de şu genelde bizde öylesine bir bakılıp geçilen, sanat ile ilgili bilgilendirici videoların projeksiyon ile tekrar ve tekrar oynatıldığı odalardan vardı. Özellikle yarım saat kadar orada oturdum. On dakikalık videoda üç ayrı grubu gözlemledim. Hepsi de videonun başından sonuna kadar o odada oturup videoyu dikkatle, aralarında dahi konuşmadan takip ettiler. Yine içlerinde genç bir çift, kız erkeğin omzuna koymuş kafasını ama çıt yok, dikkat dağınıklığı yok, öylece izliyorlar.
Şimdi kendi ülkemde en son ne zaman böyle bir tabloyla karşılaştım veya karşılaştım mı diye düşünüyorum müze ve sergi gezme alışkanlığı olan biri olarak, karşılaştım diyemem. Bizde işi bilenler yani sanatçılar kendi aralarında veya öğrencileriyle tartışıyorlar bir şeyleri ancak. Sizi bilemem ama ben sıradan bir ev hanımının veya alakasız meslek grubundan birinin sergi gezdiğine çok az şahit olmakla birlikte, sergi gezerken yanındaki arkadaşıyla resim ve sanat üzerine tartıştığına henüz şahit olmadım.
Bu kimin eksiği peki? Suça ortak olabilecek bir çok farklı yapı, kurum olsa dahi bu temelde bizim eksiğimiz. Düzene ayak uydurmak için çabalarken anı kaçırmamızın, bize söylenenin dışında bir şey yapmaktan çekinmemizin, ‘Ben fizik mezunuyum, ne anlarım resimden.’ deyip tektipleşmemizin veya alanımız dışında diğer alanlara gerekli önemi vermememizin ya da toplumsal ön yargılara maruz kalmaktan kaçınmamızın sebep olduğu bir eksiklik.
Yoksa ülkemizde sergiler devam ediyor. Bugün hala kendi ve izleyicileri için üretmeye devam eden usta isimler olmakla birlikte, bir de yeni yetişmekte olan veya yetişmiş kıymetli, genç sanatçılarımız mevcut. Onlar varlar. Varlar ama kaç kişinin onlardan haberi var? Elin İtalyan’ı deyip küçümsediğiniz insanlar kendi kültürünü aşmış, yabancı kültürleri ve sanat akımlarını takip eder ve bunlar üzerine fikir beyan edebilir durumda. Siz neredesiniz? Biz neredeyiz?
Bu yazımla herkesi, özellikle gençleri, nisan ve mayıs ayı sergi etkinliklerini araştırmaya ve ayda en az bir defa bir sergiye ziyaretçi olarak katılmaya ve Türk sanatçılarımıza sahip çıkmaya davet ediyorum. Roma’da özellikle gezmemi istediğiniz yerler varsa instagram hesabımdan bana ulaşarak talepte bulunabilirsiniz.
Sanatla kalın,
Eylül
Yorum Yazın