Siz veya aileniz hiç hasta oldunuz mu ve hastaneye gitmek zorunda kaldınız mı? Hemşirelerin hastalara bakmak ve iyileşmelerine yardımcı olmak için yaptıkları yoğun çalışma tempolarını fark ettiniz mi?
Günümüzde hemşireler önemli, süper yetenekli profesyoneller olarak kabul ediliyor, ancak durum her zaman böyle değildi. İnanın ya da inanmayın XIX. yüzyılın başında hemşireler genellikle hiç eğitim almıyorlardı ve yaptıkları 'basit' iş için bile ücret talep etmiyorlardı, ancak bir kadın tüm bunları değiştirdi... Muhteşem hemşire Florence Nightingale ile tanıştırayım sizleri.
O ki, elinde lambası ile sağlık alanında öylesine büyük hizmetler vermiştir ki, bugün hemşirelik denilince akla ilk gelen isimdir. Hemşirelikle özleştirilmiştir diyebiliriz, hatta hemşireler iyi bilir, okuldan mezun olduklarında, nasıl ki doktorların “Hipokrat Yemini” varsa, hemşirelerin de “Nightingale Andı” diye bir yeminleri vardır.
“Hayatımda temiz bir duruş sergileyeceğime ve mesleğimi sadakatle uygulayacağıma; zararlı ve istenmeyen her şeyden uzak duracağıma; zararlı bir ilacı almayacağıma veya bilerek uygulamayacağıma; mesleğimin standardını korumak ve yükseltmek için tüm gücümü kullanacağıma; bana verilen tüm kişisel bilgiler ile mesleğimi uygularken edindiğim ailevi bilgileri ve sırları saklayacağıma; hekim ile çalışırken ona sadakatle yardım edeceğime ve bakımından sorumlu olduğum kişilere kendimi adayacağıma Tanrının ve bu meclisin huzurunda yemin ederim”
İşte doktordan sonra hayattaki en kıymetli varlığımızı, kısaca canımızı teslim ettiğimiz hemşirelerin anasıdır o…
İsterseniz bu “Lambalı Kadın” olarak tanınan heykeli dikilen ünlü hemşire Florence Nightingale’in, yaşam öyküsünü anlatarak başlayayım yazıma.
12 Mayıs 1820 tarihinde İtalya’da dünyaya geldi, dönemin zenginlerinden olan ailesi tarafından kültürlü, aydın ve eğitimli bir kadın olarak yetiştirildi. Nightingale Londra King’s Koleji’nden mezun olduktan sonra hemşirelik eğitimi için Almanya’ya gitti.
Florence 16 yaşındayken hemşireliğin onun gerçek mesleği olduğunu biliyordu, ancak ailesi buna karşıydı. Nightingale'in sosyal statüsündeki birinin evlenip bir aile kurması bekleniyordu, bir meslek edinmesi değil. Ailesinin isteklerine karşı gelerek 17 yaşında evlenmeyi reddetti ve hemşirelik eğitimine Almanya'daki Pastör Fliedner Lutheran Hastanesi'nde devam etti.
Florence birçok dili akıcı bir şekilde konuşabiliyordu. Bunlardan bazıları İngilizce, Almanca, Fransızca ve İtalyancaydı. Ayrıca Yunanca ve Latince'nin temel bilgisine ve anlayışına sahipti.
Hemşireliğe gönül veren ve bunu meslek olarak yapmak isteyen Nightingale’in bu tutkusu ailesi tarafından olumlu karşılanmadı çünkü o dönemler hastaneler bakımsız, kalabalık ve hijyenik olmayan ortamlardı. Ailesinin itirazına rağmen pes etmedi ve hastaneleri tek tek dolaşıp şartların iyileştirilmesi için neler yapabileceğini araştırdı.
Florence kendini hastalara adamıştı, onun için evlilik söz konusu bile değildi, birkaç evlilik teklifi aldı ama hepsini reddetti, bunların arasında kuzeni Henry Nicholson, Marmaduke Wyville adında genç bir talip ve daha sonra Florence'ın kız kardeşi Parthemope ile evlenen Sir Henry Verney de vardı. Kabul etmeye en yakın olduğu adam, 1842'de tanıştığı hayırsever ve şair Richard Monckton Milnes'ti ancak sonunda onu da reddetti.
1854 Kırım Savaşı sırasında Florance Nightingale, ülkesi İngiltereden İstanbul’a gelmiş, Kırım Savaşı'nda yaralanan İngiliz askerlerine bakmak için 38 hemşireden oluşan bir grup ile birlikte Selimiye Kışlası’na yerleşmişti. Hastaneye vardıklarında ilaç eksikliği, düşük hijyen standartları ve yaygın kitlesel enfeksiyonlarla dolu korkunç koşullar karşısında şok oldular. Hemen her odayı temizlemeye başladılar ve Nightingale hemşirelerine ellerini sık sık yıkamalarını söyledi. Nightingale'in temizlik ve el yıkamaya odaklanması koşulların iyileşmesine yardımcı oldu ve onun sayesinde artık bunun hastalıkların yayılmasını durdurmanın en iyi yollarından biri olduğunu öğrendik. Savaş tüm zorluğuyla devam ederken bir yandan İngiliz ordusunun askerlerine yardım etti, öte yandan zor koşulları mümkün olan en iyi noktaya getirdi. O dönemlerde Florence Nightingale’e İstanbul Selimiye Kışlası’nda “Lady with the Lamp” lakabı konuldu; geceleri elinde gaz lambasıyla yaralıların bakımını yaptığı için artık askerler tarafından “Lambalı Kadın” olarak anılmaya başladı.
Savaş bittikten sonra Londra’ya dönen Florence Nightingale burada ilk hemşirelik okulunu açtı. Okul aynı zamanda ilk modern sivil hemşire okulu olarak bilinir ve Londra King’s Koleji’nin bir parçasıdır. Florence Nightingale’in dünya çapındaki başarısı ülkemize de sirayet etmiştir; 1961 yılında Şişli’de açılan ilk Yüksek Hemşirelik Okulu’na Florence Nightingale’in adı verilmiştir. Nightingale “Liyakat Nişan”ı alan ilk kadın olarak tarihe adını altın harflerle yazdırmıştır.
Hayatı boyunca insanlara yardım etmesine karşın, kendi de birtakım fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklar yaşamıştır. Hatta yaşadıklarından ötürü bir dönem depresyona girdiği rivayet edilir. Yaptıklarıyla tüm dünyaya adını duyuran, açılan okullara ismi verilen ve dahası bir kahraman olarak görülen Florence Nightingale 1910 yılın da hasta tedavi ederken yakalandığı ve uzun hayatı boyunca onu çok hırpalayan Kırım Ateşi sonucu 13 Ağustos 1910 tarihinde Londra’da, 90 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Bir başka yazımda buluşmak üzere
Hoşçakalın, hoş kalın.
ESRA SONGÜLER
HABER CADDESİ EDİTÖRÜ


























Yorum Yazın